Bir ülkenin bütün problemlerinin çözümü, iyi bir eğitimden geçer. Eğer bir ülke eğitim alanında çağdaş anlamda donanımlı ve programlı değilse, kalıcı ve akılcı olarak hiçbir problemini çözme şansına sahip değildir. 

Bilindiği gibi; üçer yıllık dönemler halinde, OECD ülkeleri arasında, üye ülkelerin, 15 yaş gurubu öğrencilerinin başarılarını ölçen kısa adı PİSA olan bir eğitim etkinliği uygulaması yapılmaktadır. 

Bu uygulamada öğrencilerin; Türkçe, Matematik, Sosyal Bilgiler ve Fen Bilgisi yeterlilikleri ölçülür. Sınav sonuçları açıklandığında belirtilen derslerde öğrencilerimizin derslerden başarı sıralamaları 63 ülke arasında, 50-55 arasında olduğu görülmektedir. Sonuç olarak bu bizim çocuklarımız açısından başarısızlıktır. 

Türkiye PİSA yoluyla öğrencilerinin başarılarının ölçülmesine karşı çıkarak; “PİSA bizim değerlerimizi ölçmüyor.” diyerek, bu değerlendirmeyi kendisinin yapacağını duyurdu. Kısa adı “ABİDE” olan uygulamayı başlattı ve kendi çocuklarının başarılarını bu uygulama ile ölçtü. İşte sonuçlar:

8. SINIF ÖĞRENCİLERİ
                  Matematik           Fen Bilgisi    Sosyal         Türkçe    

Çok kötü :   %16.4                 %9.4            %4.4             %1.6
Kötü        :   %36.6                 %30.3         %20.5           %23.5
Orta        :  %32.8                 %46.3         %40.4            %41.0
İyi            :  %11.3                 %11.4         %25.3            %26.8
Çok İyi     :   %3                     %2.5          %9.4              %7.2
 

Bu tablodaki öğrencilerimizin iyi ve çok iyi oranlarını başarı olarak kabul edersek, eğitim yöneticilerimizin, eğitim programcılarımızın ve Milli Eğitim bakanlığının sınıfta kaldığı açıktır.

İlk ve Ortaöğretim bu derece yetersiz kalınca, haliyle Yükseköğretim de, bunun tabi sonucu olarak alarm veriyor. Bu seneki sonuçları bir genel değerlendirmeye tabi tutarsak, sonuçların ABİDE ölçeğinden daha başarısız olduğunu görürüz! 

Bu yıl yapılan üniversite sınavı da, sonuçları itibarı ile “eğitim yetersiz ve başarısız” diyor. 

TYT’de 23.500 öğrenci sıfır çekti. Yani yarım doğru bile yapamadılar! Burada velilerimize de bir eleştirimiz olacak; Çocuğuma sert baktın, şikâyet, çocuğuma ters davrandın, şikâyet, çocuğuma niye çalışmadın diye öğretmen sorunca şikâyet eden velilerimiz neredesiniz? Niçin çocuklarınızı, bin bir zahmet ve fedakârlık yaparak verdiğiniz okullardaki başarısızlıklarından dolayı sorgulayıp, acaba yanlışı nerede yapıyoruz diye eyvahlanmıyorsunuz! 

Devletin okullarını yetersiz görüp, özel okullara ve dershanelere verdiğiniz tomar tomar paralara rağmen, nasıl oluyor da bu kadar öğrencimiz, yarım soru bile doğru yapamıyor! 

Neden ilgili kurumlardan bunun hesabını soramıyoruz! Dershaneye eksik bilgiler ile gidiyorsa, okulunu, okulda kurallara uymayıp, öğretmenlerini dinlemiyorsa çocuğunuzu, sizden yeterli yardımı alamıyorsa kendinizi sorgulayıp doğru, kararlı ve ısrarlı adımlar atmadığımız sürece sonuç ne yazık ki başarı olmayacaktır!

Üniversite sınavları sonunda da, derslerden yapılan doğru soru oranlarının çok yeterli olmadığı görülmektedir. İlk ve Ortaöğretim yeterince başarılı olamayınca, bunun tabi sonucu olarak; Lise ve Yüksek Öğretime Geçiş Sınavları da başarısız olmaktadır. Kendi toplumuna yabancı, ülkesindeki ve dünyadaki gelişmeleri iyi okuyamayan, kitap okumayan ve teknolojinin esiri haline getirilen evlatlarımızın başarısızlıkları elbette ki alın yazıları değildir! 

Ne pahasına olursa olsun, eğitimdeki başarısızlıkları ve beceriksizlikleri ortadan kaldırmak için, bunu milli bir görev saymalıyız. Bütün eğitim programlarını, her türlü politik eğilimlerim dışında, bilimin ve aklın rehberliğinde, ülkesini ve dünyayı tanıyacak şekilde programlamalıyız. 

Çocuklarımızı; sanatla, bilimle, resimle, spor ve felsefe ile harmanlayıp, kendi dini değerlerini tam ve doğru olarak öğrenmelerini ve yaşamalarını öğütlemeliyiz. Kendi değerlerinin eğitimini tamamlayan evlatlarımıza; evrensel değerler ile de barışık yaşamalarını öncelikle öğretmeliyiz.

Neresinden bakarsanız bakınız, Türkiye’ye yakışmayan bir eğitim başarısızlığı ile karşı karşıyayız. 

İlk emri “Oku” olan bir dinin mensupları olarak, ya dinimizi, tam ve doğru olarak bilmiyoruz, ya da, biliyorsak, tam ve doğru olarak uygulamıyoruz!

Bir an önce “biz nerede hata yapıyoruz” diyerek, eğitim sistemimizi, eğitim kurallarımızı, öğretmen ve yönetici yeterliliklerimizi, çağın gerekliliklerine ve milli ihtiyaçlarımıza göre mutlaka güncellemeliyiz. Bu şekilde devam edersek; yazık oluyor, gençliğimize, gençlerimize ve milletimize! İnsana sormazlar mı; “Eğitimde bu ne hal!”