Necmiati Spor Kulübü Başkanı Hakan Usta, Trabzon amatör futbolunun içinde bulunduğu sorunları, çözüm önerilerini ve kulübünün yaşadığı zorlukları anlatarak, kentin spor geleceği için güçlü bir birlik ve çalıştay çağrısında bulundu.
Hakan Usta, yıllardır Trabzon sporunun içindesiniz. Aynı zamanda Necmiati Spor Kulübü Başkanlığını yürütüyorsunuz. Gündeminizde ne var?
Öncelikle şunu söyleyeyim, ben şahsen maçlara girişin tamamen ücretsiz olmasını istemiyorum. Passolig sistemi var, biliyoruz. Ama ben onu da istemiyorum. Benim önerim şu: Amatör spor kulüplerine, her kulübe yirmişer tane Passolig maça giriş kartı verilsin. Bu kartlar kulüp başkanlarına değil, doğrudan sporculara verilsin. Çünkü bizim Trabzonspor sevdamız var. Sporcular da bu şehrin evladı, onlar da maçı izlesin, o havayı solusun.
Yani “Başkanlar değil, futbolcular Passolig alsın” diyorsunuz?
Aynen öyle… Başkanları almasınlar kardeşim, oyunculara versinler. Gençler desteklenmeli. Bu onlar için motivasyon kaynağı olur.
Peki amatör futbol özelinde Trabzon’da başka ne gibi eksiklikler görüyorsunuz?
En önemlisi, bir spor çalıştayı yapılmalı. Bu konuda Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız Erkut Çelebi’yle de görüştüm, Büyükşehir Belediye Başkanımızla da. Üniversitelerimiz dahil, ilimizdeki tüm taban birlikleriyle ortak bir masa kurulmalı. Sporun tüm paydaşları bir araya gelmeli. Sorunlarımızı, dertlerimizi ortaya koymalı ve birlikte çözüm üretmeliyiz.
Çok güçlü bir çağrı yapıyorsunuz aslında…
Elbette. Çünkü Trabzon amatörünü masaya yatırmadan ileriye gidemezsiniz. Elli yıllık geçmişi olan bir kulübün başkanıyım. Rahmetli babam Nihat Usta bu kulübe ömrünü verdi. Onun lakabı ‘Gri’ idi, efsane bir başkandı. Biz de onun yolunda gidiyoruz. Trabzon’da spor emekçisi olmak demek; cefayı çekmek demek... Biz bu yolda alkış beklemiyoruz. Ama birileri sefa sürerken, cefayı çekenleri de unutmamak gerek.
Trabzon’un birinci derece spor sorunları neler sizce?
En başta saha sorunu. Merkez takımları saha bulmakta ciddi sıkıntı çekiyor. Semt sahalarını kaldırdık, elimizde kalan da kullanılamaz durumda. Mesela Erdoğdu Spor iki-üç senedir sahaya çıkmıyor. Bahçecik Spor aynı şekilde. Biz Necmati olarak artık üniversite öğrencilerine bağımlı hale geldik. Altyapıdan oyuncu yetiştiremiyoruz.
Üç ay, beş ay kalıyor, sonra gidiyor. Trabzonspor’a ya da şehrin spor yapısına katkısı kalmıyor. Biz sürdürülebilir bir sistem kurmak zorundayız.
Sorunun kaynağında ne var peki?
Bizim taban birlikleri dediğimiz yapılar işlevini tam yerine getiremiyor. Bana göre taban birlikleri yok, taban ayrılıkları var! Herkes kendi köşesinde... Gençlik ve Spor ayrı, ASKF ayrı, hakemler, gözlemciler, saha komiserleri… Hiçbiri birbiriyle gerçek anlamda iletişimde değil. Bu yapının değişmesi şart.
“Her 100 metrekareye bir başkan düşüyor artık!”
Az önce taban birliklerinde kopukluk olduğunu söylediniz. Peki bu kopukluk ne gibi sorunlar doğuruyor?
Her şeyden önce koordinasyon yok. Ve işin ehli insanlar da yok. En büyük sıkıntı bu. Herkes herkesin görevine karışıyor. Örneğin; bir maçta hakemin görevini saha komiseri yapmaya çalışıyor. Komiser gelip rapor tutuyor, bu hakemin görevi. Bu görev karmaşası sahada bile yaşanıyor.
Yani görev tanımları belli olmasına rağmen, herkes birbirinin alanına müdahale ediyor?
Aynen öyle. Çünkü işi bilen yok. Liyakate dayalı bir yapı kurulmamış. Şimdi iş öyle bir yere geldi ki… Kulüpler alınıp satılıyor. Ya kulüp pazarda meyve mi ki satılıyor? Bir kişi geliyor, “Ben kulüp aldım” diyor. Başkan oluyor, gazeteye demeç veriyor. İki haberle kendini Trabzon futbolunun kurtarıcısı ilan ediyor. Ama altyapıya katkı yok, sahaya katkı yok. Gerçek emekçileri hiçe sayıyorlar.
Eskiden her 100 metrekareye bir sporcu düşerdi. Şimdi her 100 metrekareye bir kulüp başkanı düşüyor. Başkan çok ama oyuncu yok. Parası olan, başkan oluyor. Bizim gibi altyapıyla, özveriyle uğraşan kulüpler parayla ezilmeye çalışılıyor.
Bugün iki parası olan bir kulüp kuruyor, hemen başkan oluyor. Sonra basına demeç veriyor. Sanki futbolu onlar geliştiriyormuş gibi bir algı yaratıyorlar. Halbuki bizim gibi emek veren, altyapıda çalışan kulüpler hiç görünmüyor. Bu da kamuoyunu yanıltıyor.
Ben bunlara “Lahana Spor, Maydanoz Spor, Soğan Spor” diyorum. İsme gerek yok. Herkes anlayacaktır. Bunlar kalıcı değil, sabun köpüğü gibi. Geldikleri gibi piyasayı bozuyorlar, genç oyunculara olmadık paralar teklif ediyorlar. Amatörün ruhunu zedeliyorlar.
Halbuki amatörde temel amaç genç oyuncuları yetiştirip üst liglere taşımak, değil mi?
Elbette! Bizim derdimiz bu. Ama şu tabloya bakın: 2024-2025 sezonunda Trabzon amatöründen bir tane bile oyuncu 3. lige gidemedi. Bu çok vahim bir durum. Hiç mi yetenekli oyuncu yoktu? Var. Ama sistem yok. Yol gösteren yok. Bu işi bilen yok. Profesyonel olmak istiyoruz ama sistem amatör kaldı.
“Trabzon amatöründen 1 futbolcu bile profesyonel olamadı!”
2024-2025 sezonunda Trabzon amatöründen profesyonel lige çıkan oyuncu olmadığını söylediniz. Bu nasıl mümkün olabilir?
Evet, maalesef bir tane bile oyuncu 3. Lige çıkamadı. Bu çok ciddi bir sorun. Ama kimse bunu masaya yatırmıyor. Herkes suskun. Ama ben susmam. Bu, amatör futbol adına büyük bir kayıptır.
Sistem yanlış. Geçen sezon Süper Amatör’de 50’ye yakın kulüp vardı. Ama bu kulüplerin içinden bir tane bile “özlenen” futbolcu çıkmadı. Yani nitelik yok. Kulüp var ama üretim yok. İşte Trabzon futbolunun geldiği yer burası.
BAL Ligi bu sistemin neresinde sizce?
Bence BAL Ligi amatör futbolu baltalıyor. Acilen kapatılmalı. Ne amatöre ne Türk sporuna faydası var. Oyunculara da hedef olmuyor artık. Bizim kulübe gelen bir genç, “Ben buradan profesyonel olacağım” diyemiyor. Çünkü sistem onun önünü kesiyor.
Altyapıya katkı sağlamak adına saha da önemli. Bizim kulüp olarak Boztepe’de bir sahamız vardı. Rahmetli Özkan Sümer bile o zaman demişti, “Doğanın güzelliğini bozmayın.” Ama orayı aldılar, otel yaptılar. O sahada rahmetli babamın, Nihat Usta’nın büyük emeği vardı. Trabzonspor’a oradan oyuncular verdik.
Şu anda o bölgede hiç saha yok mu?
Yok maalesef. Ama Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Metin Genç’le bu konuyu görüştüm. Meclis Üyesi Mustafa Yaylalı projelendirmeyi yapıyor. 60x90 ölçülerinde yeni bir saha yapılacak. Boztepe, Çukurçayır… 50-60 bin nüfusluk bir bölge burası. Bu kadar insana bir futbol sahası düşmemesi çok acı.
Boztepe’deki sahamızdan Trabzonspor’a iki oyuncu verdik. Biçan mesela, Sonra Sebat’a kiralık gitti. Oğlumu da Trabzonspor’a verdim, ama o okumayı seçti, şimdi İstanbul’da Okan Üniversitesi’nde tıp okuyor. Doktor olacak inşallah. Bakın, biz bunları yapabiliyoruz. Yeter ki destek olunsun, imkan tanınsın.
Trabzon, futbolun petrolüdür, doğal gazıdır. Bu şehir Araklısıyla, Akçaabat’ıyla, Düzköy’üyle bir maden. Trabzonspor bu merkezlere sahip çıkmalı. Antrenörlerini bu köklü kulüplere göndermeli. Biz amatör kulüpler Trabzonspor’un altyapısı değil miyiz zaten? O zaman büyük kulüp olarak bize el uzatması lazım.
“Trabzon topraktan doğdu, evlatlarıyla ayağa kalkar!”
Trabzonspor’un altyapı modeli uzun süredir tartışılıyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Şöyle söyleyeyim… Bizim altyapıdaki hocalar geçinmek için çalışıyor artık. Oyuncu yetiştirmek gibi bir dertleri yok. Ama bizim amacımız ne olmalı? Oyuncu yetiştirmek, oyuncu yetiştirmek, oyuncu yetiştirmek! Bunun dışındaki her şey laf kalabalığı.
“Double Pass” sistemi vs. konuşuluyor. Ne Double Pass’i kardeşim? Avrupa’da bile kalktı çoğu yerde Bu işin özünde emek, sabır ve liyakat var. Yıllık sözleşmelerle gelen geçici hocalarla bu iş yürümez. Sistemi temelden yeniden kurmalıyız.
Amatör kulüplerle Trabzonspor arasındaki ilişki nasıl olmalı sizce?
Trabzonspor, amatör kulüplere sahip çıkmalı. Araklı’ya, Vakfıkebir’e, Akçaabat’a, Düzköy’e, Büyükliman’a, Sebat’a sahip çıkmalı. Merkezdeki kulüplere; Necmati, İdmanocağı, İdmangücü, Yolspor, Gençlerbirliği gibi köklü kulüplere destek olmalı. Bu kulüpler Trabzonspor’un özüdür, temelidir.
Antrenörlerini versin bize. Malzeme desteği sağlasın. O menejerler aracılığıyla fahiş fiyatlara alınan oyuncuların bir kısmını amatörlere versin. Biz yetiştirelim. Bu kadar net. Bu işin matematiği bu. Biz zaten Trabzonspor’un doğal altyapısıyız.
Biz zaten çocukları okuldan, sokaktan topluyoruz. Kulüpleri kategorilere ayır. U14, U16, U17, U19… Her kategoriye 20 oyuncu alsan, 20 kulüpte 480 oyuncu yapar. Bu havuzdan en iyiler çıkar. Oyuncular zamanla gelişir, geriler, tekrar yükselir. Yani doğru sistemle çalışırsan, üretirsin.
Ama bu çocukların Trabzon merkeze gidip gelmesi de kolay değil…
Araklı’daki çocuk, Vakfıkebir’deki genç Trabzon merkeze gelmesin. Kendi bölgesinde yetiştirilsin. Orada büyüsün, orada gelişsin. Sonra Trabzonspor’a gitsin. Trabzonspor, yarışmacı bir takım değil; yetiştirici bir sistemin lokomotifi olmalı.
“Cüceleri yüce, yüceleri cüce yaptık!”
“Amatör kulüpleri besleyin, abidik gubidik topçulara para vermeyin!”
Trabzonspor’un bu anlamda ne yapması gerekir?
Bizim derdimiz altyapı. Bizim gibi gerçek altyapı kulüplerine sahip çıksın yeter. Trabzonspor bu güce sahip. U19’un başarısı da tesadüf değil. O çocuklar geçmişte hangi hocalarla çalıştıysa hepsine teşekkür etmek lazım. Ama esas mesele oyuncu yetiştirmek.
Barcelona’ya bakıyorsun, Manchester United, Ajax… Hepsi kendi oyuncusunu çıkarıyor. Trabzonspor da bunu yapabilecek bir altyapı devrimi yapabilir. Ama o zaman boş transferlere milyonlar verilmeyecek. “Abidik gubidik” topçulara 3-5 milyon euro verilmez kardeşim. O parayı amatör kulüplere versinler. Onları beslesinler. O zaman bir futbolcu ordusu çıkar.
Peki yeterli destek geliyor mu amatör kulüplere?
On tane top vererek bu işler olmaz. Vakfıkebir’e bir antrenör, Araklı’ya bir antrenör, Akçaabat’a, Düzköy’e, merkezdeki dört beş takıma birer antrenör verecek. Sistemi böyle kuracaksın. O çocuklar Trabzon’a gelmeyecek. O yollarda sürünmeyecek. Bilim, plan, sistem… Bunlar olmadan hiçbir yere varamayız.
İlmi olmayan işte otorite olmaz. El yordamıyla bu işler yürümez. Hâlâ izleme komitelerinde liyakatsiz insanlar var. Kimse kusura bakmasın ama “bugüne kadar kimi buldular?” diye sorarım. Aslında kimseyi bulmalarına gerek yok. Yani yanlarındaki çocuklara sahip çıksalar zaten yeter.
U19’dan bahsetmiştiniz, bazı isimler dikkat çekiyor mu?
Onur Alp ve Ahmet, kalecilerimiz. Arda da çok iyi bir stoper. Üçü de iz bırakan oyuncular. Potansiyelleri yüksek. Hareketli, gelişime açıklar. Ama harekete geçirmek bizim işimiz. Ve biz bunu ancak amatör kulüplerle yaparız.
Ben U19’da üç oyuncuyu çok beğendim. İki kaleci: Onur Alp ve Ahmet. Bir de Arda isimli bir stoper. Trabzonspor kaleci konusunda ileride sıkıntı yaşamaz. Uğurcan giderse bile bu çocuklar onun yerini doldurur. Ama herkes yıldız olacak diye bir şey yok. Zaten bir takım iki-üç oyuncu çıkarır, yeter.
"Bizi Üvey Evlat Gibi Görmesinler"
Sizi dinlerken aslında çok net bir tablo çıkıyor ortaya… Amatör kulüplerin yaşadığı sorunlar sadece tesis yetersizliğiyle sınırlı değil sanırım?
Kesinlikle değil. Burası bir sıçrama tahtası olarak görülüyor ama bilenle bilmeyenin farkı kalmadı artık. Adamın parası var diye herkes ona biat ediyor. Olmaz böyle şey. Futbol bir bilgi, bir emek işidir. Sadece parası olanın sözünün geçtiği bir yer olmamalı.
Trabzonspor bizi desteklesin. Özellikle bizim bölgemizdeki amatör kulüpleri… Kulüp bir futbol haritası çıkarsın. Nerelerde üç çeyrek oyuncu var, potansiyel nerede yoğun, ona göre hareket etsin. “Buradaki altyapı eksik” gibi bahaneler üretmesin kimse. Baba babalığını yapsın! Amatör kulüplere üvey evlat muamelesi yapılmasın artık.
Tesisler konusunda özel talepleriniz var mı?
Boztepe’ye saha istiyoruz. Erdoğdu, Bahçecik, Söğütlü... Buralara da saha şart. Mevcut sahaların da iyileştirilmesi lazım. Çünkü bizim olmazsa olmazımız sahamız. Bugün bir aile çocuğunu Akyazı’ya gönderemiyor. İki, hatta dört vesayet gerekiyor; otobüs parası, dönüşü, zamanı, güvenliği... İnsan evinden çıkıp yakın bir sahaya gelebilmeli. Ulaşılabilirlik çok önemli.
Basketbol sahası da olsun, başka branşlara da alan açılsın. Yeter ki gençler enerjisini atsın, sosyalleşsin. Şu an çocuklar odalarında, ellerinde telefon… Bağımlı hale gelmişler. Çözüm spor. O yüzden bu işin şovunda değil, mutfağında olan bizlerin söylediklerine kulak verilsin.
Trabzonspor’un altyapıdan yetişen oyuncularla ilgili kazancı çok konuşuluyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Yusuf Yazıcı’dan 17 milyon euro aldı Trabzonspor. Ahmetcan Kaplan’dan 9 milyon euro... Toplamda 26 milyon euro etti. Abdülkadir Ömür’den 28,5 milyon euro... Üstüne 2,5 de Doğucan’dan… Uğurcan’ı da kattığında büyük bir kazanım. Bunların hepsi 2000’li yılların başında yetişen jenerasyon. Ama şunu da unutmamak lazım; bu piyasayı sağlıklı bir zemine oturtmak şart. Mesela Ömür için 23 milyon euro verildi deniyor ama verildi mi? O da belli değil.
"Biz vefayı sadece bir semt adı olarak değil, bir duruş olarak görüyoruz"
Trabzon futbolunu yakından takip ettiğinizi biliyoruz. Genel tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Elbette takip ediyorum ama Trabzon taraftarı sadece sahadaki sonuca bakar. Sonuçlar kötü gittiğinde ne teknik direktör kalır, ne yönetici… Trabzonspor'da kimse barınamaz. Bu anlamda diyorum ki, Trabzonspor kendi gençlerine sahip çıkmalı. Gitsin 10-12 tane boş oyuncu alacağına, 3 tane kaliteli yabancı alsın. Onlara vereceği parayı daha verimli kullanmış olur.
İki kere iki dört kardeşim. Hesap ortada. Ne yapıyorsun? Ne alıyorsun? Kime ne kazandırıyorsun?
Gelelim sizin kulübe... Necmati Spor’la ilgili de çok özel bir aidiyetiniz var.
Biz “özümüz mazide olan ateşleriz” deriz. Yahya Kemal Beyatlı’nın çok güzel bir sözü vardır: “Ben ne harabî, ne harabatîyim; köküm mazide olan âtîyim.” Biz tam da bunu yaşıyoruz. Geleceğin yıldızlarını yetiştirmenin peşindeyiz. Çünkü Necmati köklü bir kulüp. Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan da Necmatiliydi. Kulübümüzü tutar, takip ederdi.
Gerçekten önemli bir detay. Kulüp geçmişinden kimler çıktı peki?
Saymakla bitmez. Beşiktaş’a giden Turgay Bulak’lar, Fenerbahçe’ye transfer olan İsmail Türkler… Çolak Sebahattin vardı mesela, gol kralıydı. Vefat ettiğinde maçlar bir hafta ertelenmişti onun anısına. Böyle bir geçmiş, böyle bir derinlik var bizde.
Peki şu an bu köklü kulüp ne durumda?
Maalesef, yüz yıllık kulübün sahası yok! Düşünebiliyor musunuz? Trabzon merkezindeki Gazeteciler Cemiyeti binasını bilirsiniz, işte orayı 1927 yılında Necmati’nin idarecileri bağışladı. Tevhid-i Tedrisat döneminde. Ama bakıyorsun, bugün kulüp ortada saha arıyor. Adamın üç-beş kuruşu var, gidiyor kulüp satın alıyor, kendine başkanlık oynuyor. Trabzon’da resmen cirit atıyorlar.
Cüceler yüce olmuş, yüceler cüce olmuş. Ama bu Trabzon… Biz yılmıyoruz. Eylül ayında rahmetli babam için bir kitap çalışmasına başlıyorum. Allah nasip ederse o kitapta Trabzon’un tüm meselelerini yazacağız. Hikâyelerini, geçmişini, sevinçlerini, üzüntülerini...
Bir vefa örneği diyebilir miyiz bu çalışmaya?
Hem de nasıl. Biz vefayı sadece İstanbul’daki bir semt adı olarak değil, bir hayat biçimi olarak görüyoruz. Yaşıyoruz, yaşatıyoruz. Necmatiliyiz biz! O bayrağı dalgalandırıyorum, bununla da gurur duyuyorum. Necmati Spor Kulübü Başkanı olmaktan öte, o kulübün bir bireyi olmaktan mutluyum. İyi ki bu kulübün bir parçasıyım. İyi ki Necmatiliyim!