Gözyaşlarım biriktikleri pınarlarımdan aşağıya süzülürken parmaklarım tuşlara basıyor. Boğazım da bir yumru var şimdi. Yutkunamıyorum, nefes alamıyorum. Her sabah doğan güneş bile içimi ısıtamıyor artık. Nedir beni bu kadar aciz kılan, nedir sesimin çıkmasını engelleyen bu hissiyat? Yabancıyım, yalnızım bu yolda. Geri de bıraktıklarım da, aldıklarımda, verdiklerimde önümde duruyorlar şimdi. Ellerimi uzatsam tutacak kadar yakın bir o kadar da uzağım. Geçmiş dediğimiz şey ne kadar da acımasız. Önümüze bakmamıza, geleceğe koşmamıza nasıl da engel oluyor bu duygular. Arapsaçı misali nasıl da sarıyorlar etrafımızı. İnsan bu mu gerçekten? Duygular mı bizi insan yapan yoksa tam tersi bizi insanlıktan çıkaran. Bilmiyorum.

Nefeslerim biterken, ellerim titrerken soruyorum bu soruları. Yalnız çıktığım bu yolda arkamda bıraktıklarım şimdi birer gölge misali peşimden geliyorlar. Gideceğim yeri bilmeden bir yaprak misali savrulurken hayatın kollarında korkuyorum aslında. Bu gölgeler mi sonum olacak yoksa? Başımı dik tutmak adına aldığım kararlar yetemiyorlar artık bana. Arıyorum, çıkış yolumu hatta belki de varış rotamı. İnsan olmak buysa eğer nereden çıkılır diye soruyorum bazen kendime. Bulamıyorum elbet bir yolunu.

Sözler veriyoruz yerine getirebileceğimizi sandığımız, hatta belki de yerine getirmeyecek olduğumuz. Ne garip değil mi? Sözler verip yerine getirmeyen bizler, bize vaat edilen her söz de umutlanıyoruz. Ellerim titriyor, tuşlardan kaldırıyorum şimdi. Uzanıyorum yavaşça yeni bir hayata geçmenin yollarına. Yalvarırcasına bakıyorum son kez dünyaya. Yapma diye bağırmak geliyor içimden sonra ne fark eder diye soruyorum kendime. Bu dünya intikam almaya değecek kadar güzel mi?

Son kez nefes alıyorum, sımsıkı tuttuğum hatta tutunduğum hayatımdan vazgeçiyorum. Belki bu hayat intikam almaya değer değildir ancak ben en güzel intikamımı alıyorum. Teşekkür ediyorum yine de kucaklıyorum tüm insanlıktan çıkmış bu toplumu. Vazgeçiyorum nefesimden, göz kapaklarımın her gün uyanmasına sebep olan güneşinizden, yüzüme değen soğuk suyunuzdan ve nefret dolu gözlerinizden. Dünya hoş kal bundan sonra. Sevmeyi, sevilmeyi, dik durmayı öğret insanlara. Yine de iyi ki gördüm seni, denedim, yaşadım, umutlarımı gömdüm senin mezarına. Bir çiçek bırakanım olur umuduyla.