Türk siyasi tarihinde çeşitli skandallar ile koltuklarından kalkmak zorunda kalan siyasetçiler oldu. Siyasetin dizayn edilmesi adı altında yapılan bu hamleler çoğu zaman da başarıya ulaştı. Hukuki ve ahlaki açıdan büyük sorunlar teşkil eden bu operasyonları kınamakla başlayayım sözlerime.
Gelelim Cumhuriyet Halk Partisi’nin içindeki çekişmeye…
2010 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu girdiği tüm seçimlerden ikinci parti olarak ayrıldı. Genel olarak “Sakin güç” profilini sergileyen Kemal Bey zaman zaman sert çıkışlar da yaparak seçmeni bir hayli şaşırttı. Girdiği tüm seçimlerde devlet imkânlarına karşı propaganda yapmaya çalıştı. Türk siyasetinde çok nadir yaşanan fiziksel saldırılara uğrasa da mücadelesine devam etti. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde başarılar yakaladı. Tüm bu yaşananların Kemal Kılıçdaroğlu’na değer katması gerekirken, Kemal Bey neden yerinde saydı? Tüm mesele bana göre burada işte!
1936 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Recep Peker faşizmi incelemek üzere İtalya’ya gönderilmişti. Uzun süre İtalya’da kalan Peker dönüşünde TBMM üzerinde bir faşist konseyi kurulmasını öngören bir rapor yazdı bu rapor başbakan İsmet İnönü tarafından onaylandı. Rapor yakında toplanacak parti kurultayına da sunulacaktı ve parti yapısında değişiklikler öngörüyordu. İşte bu uzun ve ayrıntılı rapor İnönü tarafından Atatürk’e verilmek üzere Hasan Rıza Soyak’a gönderildi. Rapor Hasan Rıza Soyak tarafından Mustafa Kemal Atatürk’e iletilir. Raporu inceleyen paşa sinirli bir halde Hasan Rıza Soyak’ı huzuruna çağırır. “Hasan bu zorbalar kimlerdir? Onları kim seçecektir?” diye sorar ve, “İşte burada bahsedilen, bütün kuvvetleri kendinde toplayıp tek partiyi, tabi dolayısıyla, devleti ve memleketi kendi başlarına idare edecek olan yüksek Meclis’in azalarını diyorum: Onları kim seçecek? Bu zorbalar heyeti kuvvet ve yetkilerini şimdiden ve nasıl alacak? Hayret, hayret ki ne hayret! Bu ne sakat düşüncedir, bu nasıl bir zihniyettir? Görülüyor ki varmak istediğimiz hedef, henüz en yakın arkadaşları tarafından bile zerre kadar anlaşılmış değildir. Çocuk, biz öyle bir idari öyle bir rejim istiyoruz ki bu memlekette, eğer hükümdarlık aleyhinde gittikçe artan kuvvetli bir cereyanla karşılaşılırsa padişahlığı taraftar olanlar dahi bir parti kurabilsinler. Şimdi telefonla İsmet Paşa ile Recep Bey’i bul, hemen buraya gelmelerini rica ettiğimi söyle. Sen de kökten ayrılma.” diyerek sözlerini bitirir.
1938 yılına kadar faşizm öğelerini ülke yönetiminden fikren uzak tutmaya çalışan Mustafa Kemal Atatürk, fiilen çok partili sistem için çalışmalar yapıyordu. Siyasi zeminin hazır olmadığı bu yıllarda son devrimini gerçekleştiremeden aramızdan ayrıldı. Çoğu yazılarımda bahsettiğim politbüro Atatürk’ün ölümüyle devreye girdi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugüne kadar kafasına yüzlerce çorap ördü. Bir dönem Deniz Baykal’a karşı Karaoğlan Ecevit ortanın solu diyerek politbüroyu Cumhuriyet Halk Partisi’nden uzaklaştırmaya çalışsa da başarılı olamadı ve Demokratik Sol Parti’yi kurarak halkın desteğini kazandı.
Evet, Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığı işte bu büronun Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde etkin olmasına bağlıdır. Bu sebeple parti içinde Kemal Bey güçsüz kalmıştır. Parti tabanından liderliği boyunca güç alamamıştır. Belki alabilseydi bugün sokakta değişim konuşulmayacaktı.
2023 Genel Seçimleri iki güçlü lider ortaya çıkardı. İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye başkanları süreci gayet temkinli yönetirken politbüro devreye girerek, birinci tur seçimlerinde televizyonlar aracılığıyla milyonların önünde bu iki lidere çelme taktı. Aynı büro ikinci tur sonrası, “Her iki seçmenden bir seçmenin oyunu aldık.” propagandasıyla mevcut konumlarını korumaya çalışıyorlar. Millet İttifakı yüzde 48 oy alsa bile Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerçek oyu halen bilinemiyor.
Kafasını kuma gömenlerden olmayanlar artık değişimin şart olduğuna inanıyorlar. Ezcümle ülkede yaşayan milyonlar Ekrem İmamoğlu’nun ağzından çıkacak cümlelere bakıyor. Yeni dönem Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı İmamoğlu olur mu bilinmiyor ancak yeni bir siyasi oluşumun ortaya çıkabileceğine inananlar da çok. AK Partili Ali İhsan Yavuz’un söylediği gibi, “Hiçbir şey olmuyorsa da bir şeyler oluyor.” ve değişim ilerliyor.