Hepimizin bildiği üzere bizim şehrimiz medeniyetler şehridir. Aynı zamanda da şehzadeler şehridir. Ayrıca birçok medeniyetin izleri de bulunan şehrimiz aynı zamanda turizm cazibesi olan doğal güzelliklere de sahiptir.
Ancak şehrimizde yaşamak da bir o kadar da zordur. Neden mi?
Aslında bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz.
Bizim insanımız merttir, misafriperverdir, cesurdur, onurludur, şereflidir, vatanperverdir; bu olumlu özellikleri daha da artırabiliriz yalnız bizim insanımız biraz da inattır, dik başlıdır, yanlış da bile bile ısrar ederiz. Kurallara uymayı pek sevmeyiz. Daha 2 gün önce kurallara uyulmadığı için kırmızı ışık ihlalinden dolayı Fatma Hemşireyi de kaybetmedik mi?
Şimdi şehrimizdeki kuralsızlıklardan bazı örnekler verelim. Otobüs duraklarının önlerine sürekli araçlarımızı park ederiz. Belediye otobüslerinin duraklara girmesine engel oluruz. Sanki oralar bizim babamızın malı gibidir.
Otobüslerde duraklarda duramadıkları için yolun ortasında durup yolcuları alır. Trafikte sıkışır..
Duraklara araçların park edilmesini hatırlatan belediye otobüs şoförleri ve yolcularla da bir de haklıymış gibi kavgaya tutuşuruz.
Bir diğer en önemli konu ise şehrimizde kaldırımlarımız ne yazık ki hep işgal altındadır. Kaldırımlarımıza sürekli araçlar park edilir. İnsanların hakkı olan kaldırımlar da yürümek onlara haram olmuştur.
Geçenler de şöyle bir olaya şahit oldum. Sizlerle paylaşmak isterim. İşe gidiyordum.
Kaldırımda araçların arasında yürümeye çalışıyordum. Bir vatandaşımız da kaldırımlar araçların işgali altında olduğu için ana yoldan yürüyordu.
Tam o sıra da araç sahibi aracını durdurarak yolda yürüyen vatandaşa “Kardeşim ölmek mi istiyorsun, kaldırımdan yürüsene” diyerek yüklenmeye başladı. Vatandaşımız da sinirli bir şekilde araç sürücüsüne cevap vererek “İyi de kardeşim görmüyor musun kaldırımlar işgal altında. Nasıl yürüyeyim? Sizin gibi araç sahipleri sağ olsunlar araçlarını kaldırıma park ederek oralarda yürümemize engel oluyorlar. Biz de yolda yürümek zorunda kalıyoruz” diyerek araç sürücüsüne çıkıştı. Neyse ki kavga büyümeden bazı vatandaşların araya girmesiyle önlendi.
Gel de şimdi çık işin içerisinden. Şimdi ben soruyorum; burada sizce haksız olan kaldırımlar işgal altında olduğu için yolda yürüyen vatandaş mı? Vatandaşa yüklenen araç sürücüsü mü? Kaldırımlara araçlarını park eden araç sahipleri mi? Yoksa bu kaldırımların otoparka dönüşmesine göz yuman yetkililerimiz mi?
Bir de yine bir başka sıkıntıyı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Yakın bir arkadaşım dün beni aradı. Adeta telefonda sesi titriyordu. Ben de şaşırdım ‘Ne oldu’ diye tedirgin bir şekilde kendisine sordum. Arkadaşım “Çocuğumu hastaneye getirdim. Hastanenin önü araçlarla dolu. Az kalsın çocuğum aracın altında kalıyordu. Buralar denetlenmez mi kardeşim. Yetkilileri aradım; yetkili de bana bu konuda yapacak bir şey olmadığını söyledi. Allah aşkına şu hastane önleri denetlensin” diyerek sitemini dile getirdi
Şimdi bu arkadaşımın çocuğu aracın altında kalsaydı; bunun vebalini kim ödeyebilir?
Sorumsuzluk, vurdumduymazlık yüzünden çocuklarımızın, vatandaşlarımızın araç altında kalmasına herkes göz mü yumacak?
Yetkililerimizden ricamız özellikle kaldırımlara ve hastane önlerine araçların park edilmesine artık izin vermemeleri gerekir. Gerekli cezai işlemler uygulanmalıdır.
Şunu da söylemek isterim ki her şeyi devletten beklemek de yanlıştır. Toplum kuralları belli. Kaldırımlara araçlar park edilmez, hastane önlerine park edilmez, otobüs durağında özel araç duramaz. Bunlara da biz vatandaşların dikkat etmesi gerekir. Her zaman ceza olmaz. Birbirimizin haklarına saygılı olmak zorundayız. Kuralsızlık yaparak kargaşalara, kavgalara neden olmayalım...
Konu park olayından açılmışken şehrimizde bir an önce dev otoparkın yapımına başlanmalı. Hatta otoparkın sayıları artırılmalı. Bunlar da yapılmalı ki şehrimiz rahat bir nefes alsın. Kaldırımlara araçlar park edilmesin.