Gerçeği tahrif edip, efsane üretmek salt şark toplumlarına mı özgü sanki?.. Tarih kitapları “ açız, ekmek istiyoruz” talebinin gök kubbeye yükseldiği Paris’te, halkın bu canhıraş feryadını Kraliçe Merie Antoinette’nin ; “öyleyse pasta yesinler” diye yanıtladığını ve bu sözün Kraliçe ve ailesinin Giyotine giden süreci daha bir hızlandırdığını yazar.

Oysa bu söz, savurganlığıyla anılan Marie Antoinette’nin Fransa’ya gelmesinden ve Kralla evliliğinden yıllar öncesinde J.J.Rousseau’nun “İtiraflar” adlı yapıtında, adı anılmayan bir prensese gerekçelenerek yazılmıştı!.. Aynı yanılsamayı pervasızca sürdürenler, monarşiye karşı ayaklanan halkın Bastil hapishanesini 14 Temmuz günü ele geçirdiğini, yüzlerce siyasi mahkumun özgürlüğüne kavuştuğundan dem vurulur!

Ama gelin görün ki monarşinin zulmünün simgesi sayılan Bastille öfkeli halk tarafından kuşatılıp, ele geçirildiğinde orada sadece adi suçlulardan oluşan, ikisi delirmiş toplam yedi mahkum bulunmaktaydı!.. ama böyle yazmaz, bir punduna getirip “kitabına uydurur!” ve ardından sahte kahramanlar üretir çakma ders kitapları…

Herkes için ADALET yürüyüşünü gölgelemek isteyenlerin de 14 Temmuzda ürettikleri provokatif iddia bu bağlamda değerlendirilebilir… Benzeri somut örneklemelerden anlaşılacağı üzere, toplumsal alt-üst oluş süreçlerinde, sayısız efsane üretilir çoğu da masumane olmayan! Ve kitleler zaman içinde “aydınlar dahil” iddiaları gözlerini kıpmadan, çok rahatlıkla gerçeğin yerine koyup, önünde secde edebilmişlerdir.

Geçmişten günümüze süzülüp gelen bu yanılsamalar nedense bana hep Dostoyevski’nin “Ecinniler” adlı romanını ve roman kahramanlarını anımsatır; Önyargı yoğun bir fesat grubunun bileşeni olan Şatov, geliştirdiği toplumsal kuramını romanın akışı içinde, özdeyiş niteliğindeki bir cümleyle ifade eder; “ Sınırsız özgürlükten yola çıkıp, sınırsız baskıya varıyorum” diyerek, ardıllarına ve sevenlerine uyarı niteliğinde ışık tutmak ister!..

Nitekim bir başka gerçek kişi olan Takaçyev, köktencilikte Şatov’u da aşarak;”toplumu dönüştürme özellikleri ve hiçbir gelişme yetenekleri bulunmadığı savıyla, 25 yaşın üstündeki herkesin öldürülmesini…” önerebilmiştir. Kuskusuz ona göre bu önerme gelecek güzel günler ve özgürlük adınadır. Çünkü tarihin bütün zamanlarında, despotların ve erketecilerinin kendilerine uygun gerekçeleri hep olagelmiştir!

İdealist rolü oynayarak, bir büyük senaryonun piyonluğuna soyunanların, topluma kendi fıtratına uygun gelecek vaat edip, uygulamada insanları canından bezdirenlerin kurguladıkları despotik düzeni görmek için hiç de kahin olmak gerekmiyor. Bu konuda tarihe, çevremize, yaşanmışlıklara, yaşadıklarımıza bakınmamız kafi gelecektir! Toplumlarına bu baskılamaları mubah gören yüreğini karartmış bu güruha göre; Kitleler asla kendi başlarına doğruya ulaşamayıp, her an yanlışa saplanma eğilimi içindedirler ve bunda dolayıdır ki bu sahipsiz kalmış sürüye her koşulda bir çoban gerekmektedir!..

Bu fikri karmaşanın ve alt-üst oluşların 21.yüzyıl versiyonlarının Tv. ekranlarına nasıl servis edildiklerine yaşayarak tanıklık ediyoruz.

15 Temmuz darbe girişimi için hazırlanmış posterlerde yer alan Türk askerine reva görülen ibretlik poz, Hollwood yapımı bir filmin afişleri denli gerçek!.. yorgun, bezgin, korkak ve zavallı. Kaderine tevekkülle razı olmuş… yakalayanlara yalvaran Amerikan askeri montajlı bu çekimlerden, beklenen ve murat edilen nedir?.. Amaç hasıl olmuş mudur?