Dünya lideri, büyük insan, kendi köyünde toprağa verilmektedir. Son yolculuğunda bulunmak için dünyanın her yerinde yüzlerce cumhurbaşkanı, başkan ve başbakan Güney Afrika’ya gittiler. Dünyaca saygınlık kazanmış kaç insan var ki günümüzde? Gerçekten çok etkilendim, saygı duydum ve bu duygularla yazımı yazıyorum.
İnsanlar bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanı olabilir. Kendini beğenen insanlar tarafından seçilir ve iktidar olur ve o ülkenin yönetim biçimine göre yönetimin başına geçer ki buna saygı duyulur. Ancak lider olmak zor bir yetenek ve yürek işidir. Bu oluşumu arkasına takılan insanlar değil o kişinin kültürü ve yeteneği belirler.
Genellikle ülkedeki keyfi yönetimlere ve ayırımcılığa hatta başka ülkelerin işgaline ve sömürüsüne karşı korkusuzca toplumunun önüne geçen insanlar liderdirler. Gandi, Nelson Mandela, Mustafa Kemal gibi insanlar örnek gösterilebilir. Çünkü o insanlar toplumlarının düşüncelerine, geleceklerine örnek olan liderdirler.
Zorla, şiddetle hatta çıkarılan yasalarla konuşma, yazma özgürlüğünü kısıtlayan toplumlarda korkusuzca yazan ve toplumunu aydınlatan, yönlendirebilen kişiler liderdirler. Çünkü zorla, yasayla kişinin beynindeki düşüncesini yok etmek kimsenin haddi değildir. Namık Kemal bir şiirinde şöyle diyordu:
“Ne mümkün zulm ile bidat ile imha-yi hürriyet
Çalış, idraki kaldır muktedirsen ademiyetten.”
Nelson Mandella tam 27 yıl hapiste küçük bir odada yaşamış. Ama inancını, vicdanını, iradesini yitirmeden vicdansızlara karşı savaşan bir ömür sürmüş. Afrika’nın küçük bir köyünden dünya liderliğine uzanan bir yaşamın insanı.
Hoşgörünün bir simgesi. İçinde intikam duygusu olmayan insan. İktidar döneminde kendisine acı çektirenlere bile hoşgörüyle yaklaşmasını, uzlaşmayı, paylaşmayı yüreğinde oluşturan saygın kişi. Diyor ki: “Devlet egemenliği, güvenlik adına, kendi halkına karşı şiddet ve dışlamaya dönük ayırımcılık uygularsa o yönetim meşru olur mu?” Bu özdeyişten çıkarılan sonuç Mandella, insan güvenliğini sağlamak devletin birinci görevi olarak görüyor.
İyi bir lider, ülkesinde yaşayan tüm insanların fikirlerine saygılı olur. Irk, dil, din ayırımı gibi basit oluşumlarla uğraşmaz ve o yaklaşımlardan gelecek beklemez.
İyi bir lider, toplumun her kesimine, sivil toplum kuruluşlarına ve diğer siyasal yaklaşımlara karşı hoşgörülü olur. Onların görüşlerine saygı duyar hatta onlardan ülkesinin çıkarı için yararlanmasını bilir.
İyi bir lider, kendi toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmasını hedefler. Gelir kaynaklarını paylaştırır ve üreten toplum yaratır.
Kendi ülkesinin bağımsızlığı için gereken onurlu savaşını verir. Gerekirse bu uğurda iktidarını bile bırakacak kadar cesur ve vatansever olur.
Günlük politikalarla değil uzun hedefleri belirleyen planlamacı olur.
Dünya tarihinde ve Türk yaşamında yukarıda belirttiğim nitelikte liderler tarih sahnesinde olmuşlardır. Kim Malazgirt Fatihi Alparslan’ı, İstanbul’un Fatihi Sultan Mehmet’i, Kurtuluş Savaşı’nın lideri Mustafa Kemal’i tarih sayfasından silebilir ki? Çünkü onlar toplumlarının gönlünde taht kurmuş büyük insanlardır. İşte liderlik budur. Dünya toplumlarını iyiye, güzele, doğruya ve insanca yaşamaya götüren ve bu çabayı gösteren insanlara hepimizin borcu vardır diye düşünüyorum. Bu insanlara karşı olmak demek çağın gerisinde yaşayan ışıktan korkan zavallılardır.
Lider, ötekileştiren, dışlayan insan değil birleştiren kişidir.