Ne kadar gerçektir kardeşlikleri, bilinmez. Ama rivayetler aynı noktaya götürüyor bizi: Biri, Cariyesi Hacer’den doğma İsmail’in sulbundan gelen Araplar, diğeri de ilk karısı Sara’dan geç zamanda doğan İshak’tan çoğalan Yahudiler. Her ikisi de İbrahim’in torunları, yani kardeş çocuklarıdır.

Didişmeleri, “lanete” kadar varan düşmanlıkları, binlerce yıllık bir kan davasından beslenir. Beyinlerinde af-bağış-özür gibi kavramlar yoktur. Birbirlerine karşı “sevgi, saygı, barış, huzur” gibi evrensel değerleri taşımazlar. Varsa da, yoksa da “kinleri, nefretleri, düşmanlıklarıdır.” Her fırsatta “kıyım” yaparlar birbirlerine, sonra da bizden insanlık beklerler. Bu kardeş çocukları birbirlerinin kanını içmeye doyamazlar.

Son savaşları Ekim’den buyanadır ve sürüp gidiyor. Filistin’de 24 bini aşmış can kaybı var. Bunların büyük bir kısmı kadın ve çocuklardır. Savaş, terör gibi, insanlık suçu sayılmalıdır. “İnsanlığın ayıbı” demek yarattığı vahşeti ve çirkinliği anlatmaya yetmez. Dünyanın her yerinde savaşı “lanetleyen” mitingler, gösteriler düzenlendi. Filistinlilerin yanında olduklarını belirten nutuklar atıldı. İsrail’in yarattığı “ayıbı, çirkinliği ve iğrençliği” görmezden gelen Amerika, İngiltere, Fıransa, Almanya desteklerini esirgemediler.

Çok ilginçtir. Türkiye’de de pek çok yerde “Filistin” saldırısını kınayan, lanetleyen mitingler, yürüyüşler oldu. En büyüğü Eminönü’nde düzenleneniydi. Türkiye “mağdurun” yanında yer aldı. Ne var ki, kalabalığı fırsat bilen “hilafetçiler”, mitingi provoka ederek “şeriat bayrağı” açtılar. İçişleri Bakanlığı, güvenlik güçleri, savcılar görmezden geldiler hilafet bayrağı açanları. Birtakım bahanelerle Türkiye “nereye götürülmek isteniyor?” İktidar, sormuyor bile.

Eminönü Mitinginde Cumhurbaşkanı’nın oğlu, kalabalığa “İsrail’i boykot için” üç kez “sorgu sual” eyledi. “İsrail boykot edilecekti.” Her fırsatta iktidar “Filistinli kardeşlerimiz” diyor da, İslam Birliği Teşkilatı’nda kimi Arap ülkeleri ve Türkiye önerilen “İsrail’e ambargoyu ve boykotu” kabul etmiyorlardı.

O kadar Filistin’in yanında, İsrail’in karşısında(!) olan Türkiye “insanlık suçu işliyor”, “soykırım yapıyor” diye İsrail’i şikayet etmiyor, ama Hıristiyan bir ülke olan Güney Afrika Cumhuriyeti Dünya Adalet Divanı’nda İsrail’e “soykırım” davası açıyordu. Türkiye’nin yapmadığını yapıyordu.

14 Aralık 2023’te Meclis kürsüsünde konuşurken kıriz geçirip daha sonra can veren Hasan Bitmez, iktidar vekillerini ikna edemiyor, Türkiye’ye karşı gözleri o denli kör, kulakları o denli sağır olan vekiller Hasan Bitmez’i “yalancılıkla” suçluyor, aşağılıyor hakaret ediyorlardı.  

Yalan söylemiyordu, doğruyu söylüyordu ve “ambargo uygulansın” diye miting yapanlar, Türk gemileriyle İsrail’e mal taşıyorlardı. Sayın Bitmez’in yüreği tüm varlığı ile kendine inanmayanlara isyan ediyor ve dünyası kararıyordu. Suçlayanlar “gerçeğe” değil, yalan algısına inanıyordu. Tıpkı mitingde söylenen gerçek dışılıklara inananlar gibi…

Aradan bir ay gibi bir zaman geçtikten sonra Ulaştırma Bakanı bir soru önergesine karşı, çıkıyor, açıklama yapıyor ve diyor ki, “savaştan buyana Türk gemileri İsrail’e 701 sefer yaptı. Ortalama her gün 8 gemi İsrail’e mal taşıdı. Taşıdığı malları ben bilmem, ama Ticaret Bakanlığı ile Gümrük bilir.”

İstanbul’daki o muazzam kalabalığın ve “İsrail’i boykot etmenin” anlamı ne oldu o zaman? Yalan dinlemek için on binler Galata Köprüsü’nde ve Meydan’da toplandı. Dünyaya karşı “gerçekçi bir eylemde” bulunmadılar. Dünya Türk halkına konuşulan yalanları dinledi. Türk kamuoyu aldatıldı, kandırıldı.

Dünya Adalet Divanı’na kimler müracaat etti? Güney Afrika Cumhuriyeti Devleti… Bir Hıristiyan millet Müslümanların haklarını arıyor, “soykırım” suçlamasıyla İsrail’e dava açıyor.

“Filistin’in yanında duruyormuş gibi yaparak İsrail’e mal taşıma yalanına” sığınıldı.

Bu millete bu yalanı, aldatmayı ve kandırmayı nasıl reva görüyorsunuz?

Hani Cumhurbaşkanı ev sahibine soruyordu: “Sizde vicdan var mı” diye.

Namuslu gazeteciler, gazeteler ve televizyonlar ancak bu soruyla bu haberi yazabilir. Siyasilerin ve yandaşların ilgilendiği, konuştuğu ve yazdığı her konuda, eğitimde, sanayide, ekonomide, işsizlikte, enflasyonda, başarıda, kendimi aldatılmış ve kandırılmış hissediyorum.

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovmalarına karşın yine de doğruyu-gerçeği söyleyeceğim.

Çok yazık!

Sevgiyle, esenlikle kalınız…