1955 yılında, dönemin Demokrat Parti Trabzon Milletvekili Mustafa Reşit Tarakçıoğlu’nun TBMM’ye sunduğu önergeyle, Başbakan Adnan Menderes’in onayı ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın tasdiki sonucunda kurulan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ), Anadolu’nun ilk üniversitesi olma unvanına sahip. Yıllar boyunca bilim insanları, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, sanayiciler ve iş insanları yetiştiren bu köklü kurum, bugün adeta sessizliğe bürünmüş durumda.

Üniversitenin gözleri tek bir noktaya çevrilmiş: Rektörlük makamı. Ancak o makamda oturan Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı, görev süresinin sonlarına yaklaşırken beklenenden çok daha silik, çok daha geri planda bir profil çiziyor. Adeta emekli olmuş ama töreni yapılmamış bir görüntü sergiliyor. Açılış törenlerinde protokolde görünüyor, birkaç fotoğraf çektiriyor ve ardından ortadan kayboluyor. Akademik gelişmelerle ilgilenen, üniversitenin geleceğini sorgulayanlar için ortada bir muhatap yok.

Asıl mesele ise bu görüntünün ötesinde: KTÜ yönetimsel bir boşluğa düşmüş durumda. Akademik kadro mutsuz, liyakatten çok yakınlıkların belirleyici olduğu düşünülüyor. Kararlar dar bir çevrede alınıyor, çoğunluk ise sadece seyirci konumunda. Yöneticilerle akademisyenler arasındaki mesafe hızla büyüyor. Bir üniversitenin çürümesi işte böyle başlıyor: Önce insanlar susuyor, sonra üretkenlik duruyor.

Açık konuşmak gerekirse, eğer rektörlük seçimle belirlenmiş olsaydı Prof. Dr. Çuvalcı o koltuğu hayal bile edemezdi. Çünkü üniversitenin kalbi olan akademisyenler, bu yönetim tarzından ne memnun ne de umutlu. Açılışlarla, projelerle vitrin süslemek çözüm değil. Mesele vitrin değil; içerik. Akademik üretkenlik azaldı mı? Evet. Öğretim üyeleri huzursuz mu? Evet. Öğrenciler üniversiteyi yalnızca diploma için mi görüyor? Ne yazık ki evet. O halde ortada başarıdan söz etmek mümkün mü? Asla.

Rektörlük makamı, sadece törenlerde görünmek değil; yön vermek, risk almak, akademiyi ayağa kaldırmaktır. Hele ki böylesine çalkantılı bir dönemde, Prof. Dr. Çuvalcı’nın bu tablonun farkında olup olmadığı bile meçhul. Bildiğimiz tek şey var: KTÜ, bilim ve ilim alanında yarışmak yerine sosyal tesislerdeki havuzları kapatıyor, uygulama otellerini, kreşleri ve kantinleri işletmekle meşgul oluyor. Üniversite, bilimde öncü olmak yerine otopark işletmeciliğinde yarışıyor.

Ve bu, KTÜ’nün tarihi misyonuna yakışmıyor.