Bu ülkede vurgunlar, soygunlar yaşandı. / Bankalar boşaltıldı, şirketler hiç edildi. / Yüksek kazanç vadiyle toplanan paralarla yurt dışına kaçıldı, insanlar dolandırıldı. / Utanç ve sorumluluk duymadan kazanılan kara-kirli paralar aklanarak “helal paraya” dönüştürüldü.

Bu ülkede siyasi çıkarlar için “sınav soruları” çalındı; yıllarca hırsızlığa göz yumuldu. Ülkenin ve toplumun geleceği karartıldı. Üniversite gençliğinin ve hacıların harç işlemleri cemaat bankası şubelerine yönlendirildi. Çıkar çatışması sonrası hükümetle cemaatin yolları ayrıldı ve banka şubelerinde işlem yürütenler “suçlu” diye yargı karşısına çıkartıldı. Dekontlar “belge” sayıldı. Çalınan sorularla sınav kazanandılar, orduya ve devlet kademelerine yerleştirildiler, “darbe” yaptılar, başarılı olamadılar. Fakat cemaatin siyasi ayağı” bir türlü ortaya çıkartılmadı. Basın, medya, hele yandaşlıkları ayyuka çıkan gazeteci, yazar ve televizyoncular ağızlarını dahi açmadılar, açmıyorlar da. Hala görevlerinin başında…

Bankerlere göz yumuldu, yasak getirilmedi, yasal sorumluluk altına sokulmadılar. Aylarca yüksek fonlarla “saadet zincirleri” kuruldu. ”Paşaların, generallerin, amirallerin, genel müdürlerin, müsteşarların, prof’ların emekli paraları yüksek kar vaadiyle buhar edildi.

Bu ülkede milyon milyon dolarlar, avrolar, kamyonetlerle, minibüslerle taşındı, yatak odalarında, ayakkabı kutularına saklandı, para sayma makineleri objektiften kaçmadı, rüşvetler alındı, kara para tırafiği uçaklarla, bakanlarla, “hayırsever Zarrap’larla”, çikolata kutularıyla ulusal hava alanlarından geçti, sonra “Bakara-Makara” oldu; binlerce dolarlık saatlerle “iftira dolaplarında” uyutuldu.

Bu ülkede kimi yurtlarda, kimi kurslarda, kimi vakıf okullarında yüzlerce çocuk tacize uğradı. Anında yayın yasağı getirilerek ödüllendirildi, televizyonlar susturuldu, gazeteler engellendi; haber olup gündemde tutulmadı. Suç işleyenlerin deşifre edilip açıklanmaları önlendi.

“Rahşan Affıyla” katiller, ırz düşmanları, hırsızlar, ahlaksızlar, teröristler affedildi. Hapishaneler “eğitim kurumları ya da hastaneymiş gibi” sağlığına kavuşturulan(!) ve salıverilen suçlular, pırıl pırıl gençler işsiz dururken, istihdam edildi. Suç makileri, çıktıktan sonra suç işlemeye devam ettiler. Herkesin yaptığı yanına kar kaldı, aflarla adalet duygu, düşünce ve inancı tahrip edildi. İnsanların yargıya olan güveni zayıfladı.

Türk adaletinde, nedense “aynı yanlışlar” yıllardır tekrar tekrar yapıldı. Hukukun üstünlüğü ve evrensel ilkeler doğrultusunda hazırlanmayan reformlar, düzenlenmeyen yasalar, yapanlara dahi güven vermiyor. Yirmi iki yıldır iktidarda bulunan bir parti ve lideri, yaptığı ihalelerdeki “anlaşmazlıkları çözmek için Londra mahkemelerini” gösteriyor. Türk mahkemelerine inanmıyor, güvenmiyorlar, yaptıkları yasalara saygı duymuyorlar. Keyfilik o denli ileri boyutlara ulaştı ki, “mahkemeler talimatla iş görür duruma” getirildi; içerideki ve dışarıdaki insanlara, işadamlarına, şirketlere ve devletlere güven vermekten uzaklaştırıldı. Herkes için geçerli olması gereken adalet, bazıları için işlemeye başlatıldı. Anayasa Mahkemesi anlamsızlaştırıldı.

Saadet zincirleriyle halk dolandırıldı. Kimi gazeteler kupon karşılığı halkı aldattı, kandırdı, çıkar sağladı. Çek-senet karşılığı evler-daireler birkaç kez satıldı. Bankerler, büyük vurgunlarla milyonları hiç ettiler. Yüksek faiz ve fonlarla banka sahipleri bankalarını çaldılar. 

“Tosuncuklar” ortaya çıktı. Yaptığı vurgunla yurt dışına kaçtı. Yakalanıp getirildi ama paralar uçtu gitti.

Bugün de “aklı başında ünlü insanlar”, milyon dolarlarına daha çok milyon dolar katmak için, riski çok yüksek fonlarla para kazanmaya çalışırken Cumhur Başkanı ya da bir bakanı doğan sorunu çözmek için devreye sokulabiliyorlar. Kara para aklayıcıları, uyuşturucu satıcıları, vergi kaçakçıları hiçbir denetime ve takibata uğramadan gözümüzün içine baka baka milyonlar vurabiliyor; yöneticilerle bu içli-dışlılık kimsenin yüzünü kızartmıyor… Kazanırlarken, milyonlarca vurgun yaparlarken sesleri çıkmıyor, kimseden yardım istenmiyor; kaybedince ciyak ciyak bağırıyor ve dünya ayağa kalkıyor. Bunlar bir gecede olmadı. Göz yumula yumula bu raddeye geldi. Ortakları nerede? Kimlerdir? Bu cüreti nereden alıyorlar? Bulunabilecek mi? Cemaatin siyasi ayağı bulundu mu ki, onların ortakları da bulunsun?

3 bin, 5 bin, on bin TL alanların “nasıl yaşayacağım, çoluğumu çocuğumu nasıl geçindireceğim, aybaşını nasıl getireceğim” diye dövünürken, bigudilerini dolarla kıvıran, ekmek poşetinde külçe altınlar getiren insanlar, günde iki-üç yerde çalışarak geçimini sağlamaya, çoluğunu çocuğunu bakmaya çalışan anne ve babaya küfretmiyorlar mı? Bu bir hakaret, bu bir aşağılama değil mi? “Siz eşek gibi çalışın, biz, sayenizde har vurup harman savuralım, hükümet sizin değil, bizim yanımızda” anlamına gelmiyor mu?

Kime, hangi yasal zeminde sorarak bu fonlara paralarınızı yatırdınız?

Basına, gazetelere, televizyonlara ne oluyor? Bu milletin 128 milyar doları buhar edilip uçurulduğunda kimsenin ağzı açılmadı? Emekli çalışana, geçimini sağlayamayana-sağlasa zaten çalışmaz, çiftçiye-ÇKS’si var diye emekli memura 5 bin TLyi çok görenlere karşı susan yandaş basın-medya halkın yanında yer almadı. Ama fenomenler ve futbolcular, teknik adamlar gündeme gelince, yazı üstüne yazı döşendiler, haber üstüne haber yaptılar.

Gazetecilik-yayıncılık bu mu Allah aşkına? Halk ve sorunları nerede kaldı?

Sevgiyle, esenlikle kalınız…