Geldiğimiz noktada “söz konusu çıkarlarsa, vatan teferruattır.”

Siz bakmayın öyle, “vatan, millet, ezan, Kuran” nutuklarına, “atalarımız özlemine, teranesine”. “Söz konusu çıkarlarsa kutsallar teferruattır.”

Uygulanan düşünce, inanç, her ne ise, ona karşı “içtenlik-samimiyet” yoksa, ikiyüzlülük, üç, dört, beş yüzlülük” alıp başını gidiyorsa… İnsanlar yaptıklarına karşı sorumluluk duymuyorsa…  Hiçbir şey olmamış gibi insanların karşısına geçip pişkin pişkin, utanmıyor ve gülüyorlarsa… Yanlışlıklarını “başarı” gibi anlatıyor ve gösteriyorlarsa; bu millet hiçbir hesaba-kitaba girmeyen vurdumduymazlıkla sandığa gidiyor ve “aynı yanlışlıkları, aynı aymazlıkları, aynı sorumsuzlukları, aynı savurganlıkları yapanlara”; “bize hakkımızı vermeyiniz, ücretler arasındaki eşitsizlikleri derinleştiriniz” diyor ve oy veriyorsa… “Biz işsizlikten, biz fahiş fiyatlardan, biz yüksek enflasyondan, biz Türk Lirasının değer yitirişinden-yüksek kurdan, yüksek faizlerden çok mutluyuz. Aybaşını getirememekten, borçlardan, çocuklarımızı okutamamaktan, yeterli beslenememekten, faturaları ödeyememekten, bir kuru soğana muhtaç olmaktan sevinçliyiz.” “Sizler başımızdan eksik olmayınız, yaratacağınız her zorluğa, eziyete, sıkıntıya sizin için katlanmaya hazırız. Önemli ve değerli olan sizlersiniz. Kendimiz için bir şey istiyorsak namerdiz. Tüm isteklerimiz sizin içindir. Adıyaman’da, Maraş’ta, Hatay’da kaybolan çocuklar, bulunamayan eşler, kardeşler, analar, babalar umurumuzda değil. Sizler yeter ki oy isteyin, ne isterseniz isteyin, isterse canımızı isteyin, hiç çekinmeden veririz.”

Hani hep denir ya “dış güçler” diye. Yirmi iki yıldır ne Coni oturdu Başbakanlık koltuğunda ne Assan; ne Heleni’ydi Cumhurbaşkanı ne de Hans… Biz hep aynı insanları gördük yönetimde, hep aynı partiyi. Dolar belasını Amerika mı sardı başımıza, İngiltere, Fıransa mı? Yoksa Çin mi? Sahi Türkiye Çin üzerinden yuanla mı ticaret yapıyor, yoksa dolarla mı? İhaleler neden dolara, avroya bağlandı? Müteahhitlere dolar avro, vatandaşa Türk Lirası… Hangi ülke yaptırdı bu işi bize? Türk Lirası ve dolar-avro, bu, bölücülük, vatan hainliği değil mi? Amerika mı dayattı, İngiltere mi?

“Söz konusu çıkarlarsa, vatan teferruattır.” Cami, mescit açmaya, imam atamaya devam…

Bu ülkenin bir Anayasa’sı var. Zora dayandıkça siyaset, ne Anayasa’ya bakıyor, ne Anaya Mahkemesi kararlarını dinliyor. O zaman “siyasi, ideolojik, dini guruplar, vakıflar, tarikatlar, cemaatler”, iktidarın yolunu izleyerek, Anayasa’da tanımlanan “laik, demokratik, sosyal hukuk devletini” tanımıyor, “şeriat ve hilafet bayraklarını” çekiyorlar. Her fırsatta şeriat ve hilafet için naralarını atıyorlar. Gözdağı vermek için yürütmenin başı Cumhurbaşkanı, karşı olmasına rağmen “Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te tartışması biten rejimimizdir” diyor. Milli Eğitim Bakanı uhdesinde bulunan tüm okulları-devleti-yargıyı-güvenlik güçlerini umursamadan, “gençlerin dağa çıkmasını önlüyorlar” diye tarikatlara, cemaatlere övgüler yağdırıyor ve “pırotokol yapmayı sürdüreceğiz” diyor. Senin bakanlığın dev bütçesi ile ne işe yarıyor, gençlerin dağa çıkmasını neden önleyemiyor? 

“Söz konusu çıkarlarsa, tarihi unutmak teferruattır”; “bilmemek ise harika!” Nasıl olsa hiçbir sorumluluğu yok… Kimse de ağzını açıp hesap soramaz. “Terörle mücadele etmek var ya” tüm eksiklikleri, tüm yanlışları, tüm sorumsuzlukları örter ve insanları temize çıkarır. Kırk yıldır-22 yılı bu iktidarındır- terör neden bitmedi, bitirilmedi?  

İlkeli, kararlı, devletin yanında durarak-devlete yanlış yaptırmadan, orduyu, yargıyı, güvenlik güçlerini siyasete karıştırmadan mücadele ederek; terörü yaratan kaynakları, bataklıkları kurutarak, terörün nedenlerini, niçinlerini, oluşturan koşulları- en önemlisi sosyal ve ekonomik işsizliği ortadan kaldırarak, ürettiklerinin ve kazandıklarının sorumluluğunu yükleyerek terör bir anlamda çözülebilir.  Eğitim ve kültür bilincini evrenselleştirerek, ülke sınırları içerisinde yaşayan insanlar arasında ırksal, dinsel ve mezhepsel ayrımlara sapmadan, anayasal ortamda tüm insanlara eşit muamele ederek, insanların yasalar önünde tüm özgürlüklerden yararlanmalarını sağlayarak, inançlı ve kararlı olarak hiçbir ödün vermeden, akıl ve bilim dışına çıkmayarak terör çözülebilir.

Kendilerini “çok akıllı, bilgili, becerikli sanan politikacılar”, “İspanya ve İngiltere’yi bir araştırın; onların yapıp, sizlerin yapmadıklarına bir bakın, bu ülkede, “vatan, millet” diye diye 1984-2015 arasında 7230 asker, emniyet mensubu ve korucu” öldürülürken, 6700 sivil insanımız da aramızdan ayrılmıştır…  “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’e bu vatan için canlarını verenler yoldaş oluyor. Namusu, şerefi, onuru, verdikleri sözleri unutanlar bırakınız dava adamı olmayı insan bile olamıyorlar. Onlar için “söz konusu çıkarsa, vatan teferruattır.”

Parti parti dolaşanları, ittifak kuranları, masa bu masa dolaşarak çıkar ilişkileri için yemek verenleri, bukalemun gibi anında renk değiştirerek siyaset yelpazesinde savrulanları gördükçe midem bulanıyor. İçimdeki değerler isyan ediyor. Onlar bu milleti, bu vatanı, bu devleti hak etmiyorlar. Kirli ve kişiliksiz, karakteri zayıf insanlar bu ülkede siyaseti ellerinde tuttukça, hiçbir sorunu çözemez, bu milleti çağdaş uygarlık düzeyine çıkmazlar.

Hiç Türkiye sorunları için, terör, eğitim, üretim, sanayileşmek, hukuk, tarım-orman, hayvancılık, salgın hastalıklar… siyasilerin Türkiye için ittifak yaptıklarını duydunuz mu? Tüm ittifaklar, arayışlar çıkarları için.

“Söz konusu çıkarlarsa vatan teferruattır!” Nasıl olsa eşe dosta, aile bireylerine ve akrabalara paylaştırılacak devlet kurum, kuruluş ve makamları vardır.

Sevgiyle, esenlikle kalınız…