İHLAS VE SAMİMİYET
Yüce Rabbimiz:
“Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyuruyor.(Zariyat,56) İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti bu ayeti kerimede açıklanır; Kainatın yaratıcısını tanımak, ona iman ve ibadet etmek.
Kendisini yaratan yaşatan, kendisine sayısız nimetler bahşeden rabbini bilen insan, O’na itaat eder. O’nu çok sever. O’nun sevgisini ve rızasını kazanmak ister. Böyle yapmak aklın, sevginin ve imanın gereğidir.
Şair der ki:
“Anladım işi sanat Allah’ı aramakmış,
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.”
İnsan bu cihana yüksek bir gaye ve sonsuz bir hayata hazırlanmak için gelmiştir.
Yüce Rabb’imiz Kur’an- ı Kerim’de şöyle buyururuyor: “De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin rabbi olan Allah içindir.”(Enam,162).
Ağaç meyvesiyle bilinir. İnsan da davranışlarıyla yaptığı işlerle tanınır. Ağaçtan maksat meyve, insandan maksat da güzel amel, güzel davranış sahibi olmasıdır. Ve Müslüman her işinde Allah’ın rızasını gözetmelidir. Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: “Allah, ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”(Nesai,cihat,24)
Konuyla ilgili bir anekdotu sizlerle paylaşmak isterim:
Çok sıcak bir günde Abdullah ibni Ömer(r.a.) arkadaşlarıyla birlikte hava almak için Medine’nin dışına çıkar. Bir yerde oturup sofrayı kurarlar. O sırada bir çoban görünür. Oturanlara selam verir, yoluna devam etmek ister. Hz. Abdullah onu sofraya davet edince çoban:
-“Ben oruçluyum” dedi.
“Böyle sıcak bir günde, bu dağ başında, bu sürünün peşinde bir de oruç tutuyorsun öyle mi?”
“Ne yapayım, zamanımı değerlendiriyorum.”
Hz. Abdullah onun ne derece samimi olduğunu öğrenmek istedi.
“Bu sürüden bize bir koyun satar mısın? Sana hem parasını hem de bir parçasını verelim. Akşama iftar edersin.”
“Bu sürü benim değil, efendimin.”
“İstediğim sadece bir koyun canım. Koyunu kurt yedi desen, bir koyun için efendin sana ne yapacak.”
Çoban arkasını dönüp yürürken şöyle der:
“İyi ama Allah nerde!”
Hz. Abdullah bu cevaba çok memnun kalır. Durmadan tekrar eder. “Çoban, ‘İyi ama Allah nerde!’ dedi. Çoban, ‘İyi ama Allah nerde!’ dedi.
Varlıklı bir sahabi olan Hz. Abdullah, Medine’ye dönünce sürünün sahibine haber gönderdi. Ondan sürüyle birlikte çobanı da satın aldı. Çobanı azad etti. Sürüyü de ona bağışladı. Bu dürüst çobanın asıl mükafatı, rızasını gözettiği Yüce Allah’ın katındadır. Allah, rızasını gözeten kullarını kesinlikle biliyor.
Hadid Suresi’nin dördüncü ayetinde şöyle buyrulur: “Nerde olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.” Peygamber Efendimiz de “Din samimiyettir.”(Müslim, iman, 95) buyuruyor. Her zaman samimi olmak, dürüst olmak, doğru olmak, Allah’ın sevdiği güzel amel sahibi olmak ne büyük bahtiyarlık!
Büyüklerimiz de şöyle der:
“Tarlada izi olanın harmanda yüzü olur.” Eğer bu dünyada rabbimizin sevdiği güzel amellerde izimiz olursa yarın huzuru mahşerde Yüce Allah’ın huzurunda yüzümüz olur.
Şair de der ki:
“Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
Affet senden habersiz aldığım her nefesten.”
Müslüman, Allah’ın kendisini her zaman gördüğünü, her yaptığı işi bildiğini düşünerek, her işinde onun rızasını ve sevgisini gözetmelidir.
AHMET TAŞ
TRABZON İL VAİZİ