Bir yerde ipin ucunu kaçırıyorum, farkındayım. Farkında olup bir şey yapamamak izlemek sadece, izleyip durmak.
Çok tuhaf, içimde onca kıyametin karşısında oturmuşum, bir şeyler yıkmam gerekmiyor muydu? Ne bileyim bir sandalye devrilmesi gerekiyor bir yerde veya bir masanın üstü dağıtılması gerekiyor bir bardak kırılmalı bir şey olmalı, olması gerekmeli.
Onca kıyamet koptu içimde, elim oturduğum sandalyeyi bile devirmedi, devirmeye yetmiyor. Kendi içimde kendimi bile tükettim artık.
Eskisi kadar konuşasım yok. Ne hissettiğimden bahsedesim yok, kimseyi merak etmiyorum. Hiçbir hararetli konuşmayı dinleyemiyorum, hiçbir şey ilgimi çekmiyor. Kendimle yalnız kalmak iyi gelecek ama kendimi de bulamıyorum. Bir yerde ipin ucunu kaçırıyorum, farkındayım. Farkında olup bir şey yapamamak izlemek sadece, izleyip durmak.
Çok tuhaf, içimde onca kıyametin karşısında oturmuşum, bir şeyler yıkmam gerekmiyor muydu? Ne bileyim bir sandalye devrilmesi gerekiyor bir yerde veya bir masanın üstü dağıtılması gerekiyor bir bardak kırılmalı bir şey olmalı, olması gerekmeli. Onca kıyamet koptu içimde, elim oturduğum sandalyeyi bile devirmedi, devirmeye yetmiyor. Kendi içimde kendimi bile tükettim artık.
Biliyor musunuz hiçbir şey yolunda gitmiyor. Ama yenildiğimi kimse görmesin diye tek tek savaşıyorum; kazanamasam bile direndim. Dik durdum, karşı koydum. Çünkü neleri hallettim, nerden kaçtım, neleri yok saydım, en iyi ben biliyorum. Yaralarımı açmayı bırakmamak için bunları paylaştım. Çünkü biliyorum ki, yaralar paylaşılmadıkça küçülmüyorlar, büyüyorlar, kanıyorlar; bedene yayılıyor konuşulmayan her yara. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yaralarınızı paylaşmaktan vazgeçmeyin; size ne denirse densin.