Buz tutmuş kalpler, soğuk insanlar. Giden canımdan gitmiş. Kalansa kırıp dökülmüş ve paramparça olmuş bir kalp. Ruhumun derinliklerine gömdüm içimde öldürdüklerimi. 

Tırnaklarımla kazıdığım toprağı attım üstlerine. Mezar taşlarına ise beni vurdukları günün tarihini yazdım. Her üzüntümde geri dönüp çiçekler ile donatıyor, gözyaşlarım ile suluyorum üzerlerini. 

Koca bir deprem oldu tam içimde. Enkaz altında kalan ise yine ben oldum. Sarsıntının etkisiyle savruldum öylece. Sırtımdaki bıçaklara, ihanetin en acı haline ve sevdiğini sandığım insanların iki yüzlülüğüne tutundum. 

Dizlerimin üzerine çöktüğüm yerden yine kendime tutunarak kalktım. İşte biri daha öldü içimde. Cenaze töreni var bu gece.

Sözlerinin ağırlığı altında eziliyorum iyice. Birkaç kelime böyle etki etmemeli bence. Korkmadan savurduğun cümlelerin bir dağ gibi büyüyor beynimde. Bendeki tepki ise...

Yağan yağmurlar ferahlatmıyor artık içimdeki yangını. Kor alevler içinde yürüyor duygularım. Tutamayacağımı bildiğim sözler veriyorum kendime. Sorma bu hallerimin sebebi ne. Her sabah aynada gördüğün yüzün beni sokan bu derde. 

Ağırlaşıyor göz kapaklarım. Uykunun verdiği tatlı hissi unutalı çok oldu. Bu bende bıraktığın hislerin ağırlığı. Ayaklarımdaki prangalar canımı yakıyor. Yakıp atmak istiyorum tüm limanlarımı, kapatmak istiyorum kapılarımı.

Sesinin tınısı kulaklarımı tırmalıyor. Sevgi ile kurulmuş cümleler değil bunlar, canımı yakmak ister gibi bir halin var. Yapma ne olur. Bak ruhum paramparça…