YURT DIŞINDA YAŞAYAN TRABZONLULAR İÇİN TRABZONSPOR SADECE FUTBOL DEĞİL
BİR FUTBOL TAKIMINDAN ÇOK DAHA FAZLASI…
Farklı ülkelerde yaşayan Trabzonluların hep bir memleket özlemi çektiğini biliyoruz. O ülkelerde doğan çocuklar hem yaşadıkları ülkenin kültürü hem de ailelerin verdiği Türk kültürüyle büyüyor. Ve yine babadan oğula geçen Trabzonspor sevgisi var… Trabzonspor onlar için sadece bir futbol takımı değil, çok daha fazla anlam taşıyor. Almanya’da doğan, büyüyen, çalışan kısaca hayatını o ülkede yaşayan Gökhan Türk ile Trabzonsporlu olmanın anlamını konuştuk…
Yurt dışında yaşıyorsun… Almanya’da doğdun ve halen daha yaşamınızı orada sürdürüyorsun. Bir Trabzonlu olarak, Trabzon’da yaşamadığın halde Trabzonsporlusun. Soruyu genellersek, yurtdışında yaşayan Türklerin Trabzonspor'a karşı sevgisi, tutkusu var. Bir milli takım, bir de Trabzonspor... Bu duyguyu paylaşabilir misin?
Bu bir özlem, memlekete özlem, vatan özlem… O yüzden Trabzonspor bizi birleştiriyor. Buna farklı insanlar, farklı cevaplar verebilir ama benim için özlem. Ben şöyle düşünürüm; benim Trabzon ile bağım nedir? Almanya'da doğdum, büyüdüm, o ülkenin kültürünü biliyorum. Ama anne ve baba nedeniyle Türk kültürünü de biliyorum. Benim Trabzonspor sevgim dededen, babadan gelen bir şey. Yurt dışında yaşıyoruz, orada bir hayat kurduk, iş kurduk çalışıyoruz ama Trabzonlu birisini gördüğümde yüzüm gülüyor. O da Trabzon'a karşı bir özlem. Trabzonspor Avrupa'ya geldiğinde çocuklar gibi seviniyorum. Kaç yaşında olursak olalım… Formayı giyip koşa koşa maça gidiyoruz. O anda ne işi düşünüyoruz ne de başka bir şey sadece Trabzonspor var… Çünkü memleketimiz Trabzonspor ile ayağımıza geldi.
Almanya büyük ülke, Trabzonspor ve Milli Takım maçlarında çok çabuk organize oluyorsunuz. Daha doğrusu Avrupa ülkelerindeki Trabzonsporlar hemen organize oluyor. Bu çok enteresan...
Çünkü herkeste o özlem var. Sadece bana özel bir duygu değil. Bu bambaşka bir duygu, anlatmak zor, yaşıyoruz o duyguyu. Ben şampiyon olduğumuzda tanımadığım bir adama sarıldım. Bunu sağlayan Trabzonspor?
Yurt dışında yaşayan, Trabzonlu olmadığı halde Trabzonspor’u destekleyenler var. Sence bunların gerekçesi nedir?
Şöyle; Onların Trabzonspor sevgisi babasından, amcasından veya dayısından geliyor. Hepsinin kendine özel bir hikayesi var. ‘Bizim zamanımızda Trabzonspor vardı’ diyor adam.
Ama Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş da vardı. Bakıyorsun çocukları Fenerbahçeli, Galatasaraylı, ama kendisi Trabzonsporlu… Kızdığımız şeyler de var. Şunu söylüyorum; benim ülkeme ve Trabzon'a özlemim olmasa, Türk futbolunun yönetim şeklinin adil olmadığını İstanbul takımlarını koruma gibi bir dertleri olduğu için Türkiye'de takım tutmam. Gayem Trabzonspor’un şampiyon olması değil. Biz Trabzonspor’u şampiyon diye sevmedik. Trabzonspor’u taraftar olarak desteklemek görevimiz. Trabzonspor’da yönetim iyidir kötüdür, teknik direktör sorunu var önemli değil. Trabzonspor kötü de olsa ben taraftar olarak gider formamı giyer maça giderim. Çünkü bu benim görevim. Trabzonspor yenildiğinde tabii ki moralimiz bozuluyor. Ama yendiğimiz zaman kendimi işime verebiliyorum, motivasyonum yükseliyor, çünkü o bir bağ, onu atamazsın.
Şöyle bir şey oldu; Abdullah Avcı'nın gitmesi Fatih Tekke ve Şenol Güneş’in takımın başına gelmesi tartışıldı. Orada taraftar ikiye bölündü. Sonuçta Şenol Güneş geldi.
Bu çok ince bir olay... Taraftar olarak tabii ki Fatih Tekke'yi isterdim. Neden? Çünkü ben onun gollerini görmüş birisiyim. Ve zamanının geldiğini düşünüyorum. Ama yönetimi bu konuda eleştiremiyorum. Yönetim tarafından baktığımızda ligin daha ikinci haftası olduğu için yönetim de tabii ki takımın başına tecrübeli bir teknik adam olarak Şenol Güneş’i getirmesine de saygı duyuyorum. Fatih Tekke’nin Trabzonspor'a gönül koyacağını düşünmüyorum. Trabzonspor’a küsecek en son insanlardan biri Fatih Tekke’dir. Küsmemiştir… Kimilerine göre zamanı gelmemiş, kimilerine göre de zamanı gelmişti. Ama Abdullah Avcı ile ayrılmamızın zamanı gelmişti.
Abdullah Avcı, sonuçta takıma ve taraftara şampiyonluk yaşattı. Ben Trabzonspor’un ilk şampiyonluğunu yaşadım, mutluluktan hüngür hüngür ağlamıştım. Telefonla babamı aramış, “baba bana bu takımı sevdirdiğin, taraftarı olmamı sağladığın için minnettarım” demiştim.
Ama bazen ayrılık zamanı geldiğinde, o da güzel olmalı. Ne yazık ki biz bunu beceremiyoruz.
Taraftar olarak her zaman Trabzonspor'un iyi olmasını isterim, eleştirilerim de bunun için. Ama hakaret ve küfür olayına karşıyım, böyle şeyler olmamalı. Futbol bazında eleştiri olur çünkü futbol eleştiriye açık bir mecra. Gördüğünü eleştiriyorsun. Ben de gördüğümü eleştiriyorum; o formayı giyen oyuncu dik durmalı, futbolu çok iyi oynamalı ve mücadele vermeli.
Trabzonspor’un Avrupa macerasından eli boş döndü. Oradaki maçlarını da hiç kaçırmadığını biliyorum…
Avrupa'dan bahsettiğimiz için ben kırgınım tabii. Niye kırgınım? Çünkü küçük çantamı alıp Avrupa maçlarına gitmek isterdim. Gidemeyeceğim için kırgınım. Sevgimde azalma var mı? Asla, olamaz da… Ama kırgınlık olur, Avrupa'da yaşadığım için o maçlara orada gitmek, o heyecanı ve gururu yaşamak isterdim. Olmadı, canları sağ olsun.
Şu anda yıllık iznini geçirmek için Trabzon’dasın. Pazar günü oynanacak Beşiktaş maçına gidecek misin?
Elbette gideceğim, o maça gitmeyenin Trabzonsporluluğundan şüphe ederim. Kritik bir maç ve Trabzonspor’un maçı alacağına inanıyorum. Yenilirsek de Şenol Güneş’e karşı bir olumsuzluk olmaz bence. Şenol Güneş kaç kere geldi gitti? Beşinci döneminden bahsediyoruz. Beşiktaş’ı gerçekten yeneceğimize inanıyorum. Yenilsek bile bazı değişiklikler göreceğimiz için o bizi umutlandıracaktır.
Çünkü bundan daha kötüsü olamaz galiba. Avrupa kupaların elendik. Daha kötü ne olabilir ki?
Geçtiğimiz günlerde Meydan Park’ında oturdum, insanları izledim, şunu gördüm; takımın başına Şenol Güneş geldi ve insanlarda bir umut filizlendi. O eski Trabzonspor’un havası şehri yine sardı. Her şey güzel olacak…