Kadın ve erkeğe ortak ad kullanıyoruz o da “İnsan” sözcüğüdür. Tasavvufa göre, Allah güzeldir. Güzel kendini görecek göz sevecek gönül arar. Allah da kendi güzelliğini insanda göstermiştir. Demek ki varlıklar içinde Allah’a yakın ve güzel olan insandır.
Güzel de Allah kadın ve erkeği ayırmadığı gibi O’nun elçisi Sevgili Peygamberimiz de kadın erkek ayırımı yapmadı özellikle kadınları biraz öne almıştır. Elbette ki kadın ve erkek eşit değildir. Biyolojik olarak da ruhsal olarak da farklıdırlar. Allah, kadında kendindeki zarafeti, sevgiyi, paylaşımı ve evinin çocuklarının sahibi olma özelliğini, üretimi, bolluğu göstermiştir. Gücünü, korumacılığını , dayanıklılığını ise erkekte ortaya koymuştur.
Ama özellikle İslam toplumlarında kadın erkeğe göre daha az önem kazanmaktadır. Bu yapılanma Dinimizden kaynaklandığını sanmıyorum. Ama erkeğin bencil yapısı ve egosu kadını küçümsemesine ve şiddet kullanmasına neden oluyor.
Dünyada eşitsizliğin ve adaletsizliğin temel kaynaklarından biri de erkeğin kadına tahakkümüdür. Onu meta haline getiren, iliğine kadar sömüren, eğitimsiz bırakan ve kişiliksizleştiren, taciz eden, öldüren erkek egemenliğidir. Bu yaklaşım insanlık tarihi kadar eskidir.
İnsanlık; ilkel toplum, feodal toplum, kapitalist toplum, sosyalist toplum; sanayi, tarım, bilgi toplumu gibi aşamalardan geçmiş olsa da cinsiyet eşitliği bugün dahi tam olarak çözülmüş değil. Bugün çıkıp da kadın hakları diye bas bas bağırmak bile insanlığın ayıbıdır. Çünkü “İnsan Hakları” diye adlandırmak daha doğrusu olur.
Okulların eğitime başladğı bugünlerde MEB’ye düşen temel görevlerden biri de Kız çocuklarının da erkek çocukların da cinsiyet eşitliği konusunda işe başlamak temel ilkesi olmalıdır.
Türkiye gibi henüz feodal yapıdan kurtulamamış, bölgesel geleneklerin devam ettiği eğitimsiz ülkelerde bu ayırımcılık insanlığın canını acıtmaktadır. Ülkemizde devletçe ve toplumca kız çocuklarımıza sahip çıkılması, her ailede başlayan eşitsizliğin eğitimle giderilmesi temel görev olmalıdır.
İşin ilginci anneler, kız ve erkek çocukları arasında ayırımcılık yapmaktadırlar. Anne hemcinsini değil de oğlunun yanında yer almaktadır. Kızını ezmekte, oğlunu şımartmakta ve kız çocuğunun güvensiz, pasif yetişmesine neden olmaktadır.Onun için öncelikle annelerin, anne adaylarının çok iyi eğitilmesi gerekir.
11 Ekim Salı günü “Dünya Kız Çocukları Günü”ydü. BM gözetiminde “Güçlü Kızlar, Güçlü Kadınlar: Kapsayıcı ve Kaliteli Eğitim ve Çocuk Yaşta Evliliğe Hayır,” temalı “Dünya Kız Çocukları Konferansı” dün başladı. Edindiğimiz bilgiye göre dünyada 500 milyondan fazla kadının okuma- yazma bilmediği ve 200 milyon çıvarında da reşit olmadan evlendirilmiş kadının olduğudur.. Bu gerçek hem dünya hem de Türkiye açısından utanç vericidir.
Bir toplumda, insanlığın yarısı ötekileştirildiği sürece, toplumsal barıştan ve bireysel duyarlılıktan söz edemeyiz.
Bir toplumun yarısını toprağa ve evine bağlı bırakılırsa kalkınmışlıktan söz edemeyiz.
Bir ülkenin kadın ve erkeğini ayırırsak ve geçmişte bir milletvekilinin dediği gibi, “Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” gibi yaklaşımları dışlamazsak o toplumdan barış bekleyemeyiz.
Sevgili Peygamberimiz, “Cennet anaların ayakları altındadır” öğüdünü kulak ardı edersek toplumsal saygı yaratamayız.
Ben böyle düşünüyorum ama sizi bilmiyorum.