Ülkemizde yaşayan insanların yüzde doksan dokuzunun nüfus cüzdanında “Müslüman” yazar. Bu ne demektir; bu ülke insanının inancı İslâm’dır. Dün de böyleydi, bugün de böyledir. Ama ülkemizin adı Türkiye, devletimizin adı ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Bundan neden gocunuyoruz da devamlı “Müslüman Türkiye” adını ortaya atıyoruz? Yukarıda belirttiğim gibi anayasamızda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” adı yazarken ve peşinden Türkiye; laik, hukuk devleti olarak adlandırılırken ülkede yeni adlar uydurmanın anlamı yoktur.
Eskiler anımsarlar, 1960 sonrasında öz Türkçe sözcük furyası almış yürümüştü. Cümlelerinde öz Türkçe kullananlar kültürlü, diğerleri cahil adlandırılıyordu. Ancak o dönemde üretilen binlerce yeni kelimeden belki de yüzü yaşadı diğerleri unutuldu gitti. Çünkü sözcükler de canlı varlıklar gibidir. İhtiyaca göre üretilirler, belirli süre yaşarlar sonra ölür ve yerini yeni sözcüklere bırakırlar. Bugünkü iktidarın da adlarda ve kavramlarda bazı zorlamalara gittiği bir gerçek. Ama tutmaz. Artık zamanımızda yerleşmiş olan site, saray sözcüklerinin yerine külliye koyamazsınız, koysanız da tutunmaz ve yaşamaz. Çünkü o sözcük kullanılmış zamanını doldurmuş ve ölmüştür.
Anayasa’nın 24. Maddesi’ne göre, hiç kimse özellikle devleti yönetenler devletin temel düzenini dine dayandıramazlar. Gösteriyor ki siyasi ve kişisel çıkar uğruna dini ve din duygularını aracı olarak kullanamazlar. Bu yaklaşım hem Anayasa ihlali hem de ayırımcılıktır. Bu yaklaşıma BTP Genel Başkanı Prof. Haydar Baş, “Dini siyasete alet edenler dinci, inanarak hiçbir çıkar gözetmeden din uğruna ibadet edenler ise dindardır” tanımından sonra “Ülkemiz şu anda dincilerin elindedir” diyor.
Cumhurbaşkanı ve tüm milletvekilleri kürsüye çıktılar 78 milyon insanın huzurunda Anayasa’ya uyacaklarına dair yemin ettiler. Ama görüyoruz ki yeminlerini yerine getirmiyorlar. Ben hukukçu değilim ama kendi mantığıma göre şu andaki Meclis Anayasa’yı değiştiremez. Bırak değiştirmeyi teşebbüs dahi edemez. Şu andaki Anayasa yürürlükten kaldırılmadan Meclis’te komisyon kurarak yeni anayasa yazma girişimi bile hukuk ihlalidir. Bildiğim kadarıyla Ceza Kanunu’nun 309 maddesine göre suçtur.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın, “Cumhuriyeti kuranlar dinsizdi” sözünü söylediğini sanmıyorum. En azından inanmak istemiyorum. Din Allah ile kul arasındaki kutsal oluşumdur. Bu insanların özel hayatını nereden biliyorsunuz ki bu yaklaşımda bulunuyorsunuz? Atatürk hakkında incelenmiş kaç eseriniz var? Bu kadar yanlışa Meclis Başkanı’nın düşeceğine ihtimal vermiyorum.
Laiklik, cumhuriyetle beraber ülkemizde tartışılır oldu. Kimine göre laiklik dinsizliktir, kimine göre dinle devlet işlerinin ayırımıdır. Bu tartışma bu kadar su yüzüne son yıllarda çıktı. Bu da gösteriyor ki cumhuriyetin altını oyarak karşı devrimi sahneye koymak için çaba var. Laik hukuk göz ardı edildiği zaman millet kavramı yerine ümmet kavramı ön plana çıkacaktır.
Anadolu halkının dini duygularını kaşıyarak ülkede din ve mezhep ayırımı yaparak doğruya varamayız. Ancak din ve mezhep düşmanlığı yaratırız ki bu da iç savaş demektir.
Unutulmasın ki en güçlü diktatörler bile toplumsal hareketin önünde duramamışlardır. Çünkü oluşacak sel kimin evini önüne katıp götüreceğini şimdiden kestiremezsiniz.
Gelenekleriyle, kültürüyle yerine oturmuş Atatürk Türkiye’sini korumak ve yüceltmek her vatanseverin temel görevidir.
“Gelin canlar bir olalım/ Münkire kılıç çalalım” demiş asırlar önce Pir Sultan Abdal.. Biz de bu çağda düşmanlarımızı güldürmeyelim. O zaman çatlasın düşmanlar.