Yöneticiler çok çocuk deyip durmaktadırlar. Doğum başına da para vermektedirler. Amaç karı-kocanın çocuk yapmasını teşvik etmek. Yani ailelerin yatak odalarına bile karışmak gibi bir şey.
Tamam tamam da doğumda verilen 300-400 TL sorunu çözüyor mu? Bir çocuğun doğumundan üniversiteyi bitirinceye kadarki maliyeti herhalde hesap edilmiyor. Bu da yetmez kişi büyüdü ev kuracak, çoluk çocuk sahibi olacak da iş nerede?.
 Öyle doğumla birlikte verilen teselli ödülü sorunu çözmüyor ki..
TBMM araştırmasına göre her dört işsizden biri üniversite mezunu. 2015 yılında okullarını bitiren 6,5 milyon üniversite mezunundan 5.8 milyonu iş bulmuş geri kalan 768 bin genç ise iş bulamamış. Bunun yanında belirttiğimiz 5.8 milyon genç gerçekten okudukları okullarda edindikleri bilgi birikimlerini kullanacakları iş kollarına mı girdiler yoksa önlerine çıkan işlerde çalışmak zorunda mı kalıyorlar? Bence gençlerimizin çoğu sıradan işlerde çalışmakta karnını doyurmakta en azından ailesine yük olmak istememektedirler.
Düşünebiliyor musunuz, çocuklarımız ilkokuldan başlamak üzere  kurslara koşturulmakta ve o insanlar  çocukluklarını sonra gençliklerini yaşayamamaktadırlar. Bu insanlar, sağlıklı bir gelecek oluşturamıyorlar. Bunun yanında aileler de  ekonomik yönden zorluk çekiyorlar. Dershane ücreti veya özel ders gibi giderler, aileleri bunaltıyor.
Aile, genç oğlunu, kızını okutarak ona gelecek hazırlamak istiyor. Elinde avucunda neyi varsa  onların eğitimi için harcıyor.
Sonuç mu?
İşsizlik...
Zamanında doğru işgücü planlaması yapılmadığı ve buna göre üniversiteler kurulmadığı için ülkemiz insanını bu olumsuzluğa itmiştir. Maalesef aileler seçici olma olanağı bulamıyor. “Çocuğumuz bir üniversiteye girip okusun da sonrası Allah büyüktür” yaklaşımında bulunuyorlar. Şu bir gerçek ki ülkemizde geleceği olmayan fakülteler açılmıştır. “Denize düşen yılana sarılır” özlü sözdeki gibi geleceklerinin hesabını yapmadan düşük puanlı gençler, bu fakültelere gitmektedirler.
Bizdeki eğitim ihtiyaca uygun değildir. Çoğu üniversitelerimizin eğitim programları ihtiyaca göre kurgulanmamıştır. Okudukları üniversite ve mezunların kalite farklılıkları gençlerin geleceğini olumsuz etkiliyor.
Maliyeti düşük olan fakülte sayısı çok; ama iş alanları az olunca o gençler boşta kalıyor. Bunun yanında teknolojik gelişimin kalitesi arttıkça insana olan gereksinim azalmaktadır. Bu oluşum da işsizliğin artmasına neden olmaktadır.
İletişim, işletme, edebiyat, tarih, coğrafya gibi fakülteleri, hemen hemen her üniversitede var. Çünkü bu fakültelerde laboratuara, değişik araştırmalara gerek duyulmamaktadır. Bu fakültelere plansız programsız bol öğrenci alınmakta ama mezun olunca o öğrenciler işsiz kalmaktadırlar.
Çözüm:
Geleceğin mesleklerine göre bölümler açılmalı..
İşlevini tamamlamış bölümler kapatılmalı..
Üniversiteler özerk olmalı..
Kaliteli öğretim üyesi yetiştirilmesi için çaba gösterilmeli..
Bölgesel iş olanağı sağlayacak bölümlere ağırlık verilmelidir..
Bilinen bir gerçek var ki büyük şirketler sadece belirli üniversitelerden mezun olanları işe almaktadırlar. Bu yaklaşım, diğer üniversitelerden mezun olan gençlerin iş bulma olanağını doğal olarak kısıtlıyor.
Kısaca bir binanın kapısına üniversite yazmak yetmiyor.
Bu tür kuruluşları açmadan önce planlama, yeterli eğitim ve yeterli eğitimi verecek kadro öne çıkıyor ki bu eğitimin olmazsa olmazıdır.
Ne yazık ki gerçek bu!