Ahmet Recep Pirselimoğlu... Trabzon’u Ruslardan teslim alan Miralay Hacı Hamdi Paşa’nın en küçük oğlu. Doğumundan vefat edene kadar Trabzon’da ikamet etti. Taksi şoförlüğü yaptı. Ardından oto yedek parçacılığı yapmak için iş yeri açtı. Ardından doğa fotoğrafçılığına merak sardı. Daha sonra Ulusal gazetelerin Trabzon temsilciliğinde bulundu. Modern bir fotoğraf stüdyosunu Trabzon’da hayata geçirdi. Trabzonspor’da yönetim kurulu üyeliğinde bulundu. Oğlu Cem Pirselimoğlu’nun ağzından 2007’de hayatını kaybeden babası Ahmet Recep Pirselimoğlu’nun yaşamı. Ahmet Recep Pirselimoğlu kimdir? ( 2.10.1933 -14.07.2007 ) 1933 Trabzon doğumlu olan Ahmet Recep Pirselimoğlu Trabzon’u Ruslardan teslim alan Miralay Hacı Hamdi Paşa'nın en küçük oğludur. Kendisinden büyük bir ağabeyi ve ablası bulunmakta. Ablası Kitabı Hamdi Başman ailesine gelin gitmiştir. Ağabeyi ise Trabzonlu Meşhur Avcı Hayati Pirselimoğlu'dur. Babası Hacı Hamdi Paşa Hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse: Miralay Hacı Hamdi Bey (1876 Trabzon - 1967 ) Pirselimoğlularından İsmail oğlu Ahmet Bey ve Zâkir’e Hanım’ın 4 erkek çocuğunun 3’üncüsüdür. Resmi kayıtlara göre 1878 yılında Trabzon’da dünyaya geldiği belirtiliyorsa da kendisi; 1876 senesinde baş- layan Rus muharebesinin cereyanı sırasında dünyaya geldiğini, nüfusa kaydının ise iki sene farkla 1878 olarak gerçekleştiğini belirtir. Hacı Hamdi Bey, I. Dünya Savaşı esnasında adı sıkça değiştirilen, ‘Sahil Müfrezesi’, son olarak da ‘37. Kafkas Fırkası’ adını alan birliğin komutanlığını yürüttü. Rus birliklerinin Rusya'da çıkan karışıklık dolayısı ile geri çekilmeleri esnasında şehri Ruslardan teslim alan komutan olarak bilinir. Annesi: Nedime Pirselimoğlu 1894 - 1974 Trabzonlu ünlü ailelerinde olan Nemlioğlu ailesinin kızıdır. Ahmet Recep Pirselimoğu 3 Erkek çocuk babasıdır. Ragıp Pirselimoğlu - T.Cem Pirselimoğlu ve Kamer Pirselimoğlu Cem Pirselimoğlu ‘’Babam, sanırım zamanın şartları ve birazda ailenin en küçüğü olması dolayısıyla biraz uçarı büyümüş tahsil hayatını ortaokul sonunda bitirmiş. Gençliğinde zamanın Chevrolet arabası ile taksi şoförlüğü yaptığını sonrasında bu aracı Trabzon valiliğine makam aracı olarak sattığını biliyorum. Ardından Trabzon Meydan Parkında bulunan babasına ait bir binada ağabeyi ile oto yedek parça işi yapmış. Gençliğinin bir döneminde avcılığa merak salmış ama her zamanki gibi bu ilgisi de çabuk geçmiştir. Doğa fotoğrafçılığı daha çok ilgisini çekmiş bu yöne yönlenmiştir. Fotoğrafçı gözü dediğimiz bakış açısı çok iyi idi. Çok başarılı fotoğrafları bulunmaktadır.1963 yılında Değirmendere’de BP Benzin istasyonunu açmış. (Büyüklerimden duyduğum bir anekdot: açılışa gelen Trabzon valisi babamı şehir dışında böyle bir istasyon açmaya cesaret ettiği için kutlamış.) Bu işten de çabuk sıkılan babam 1974 Yılında Stüdyo-A Fotoğrafçı dükkânını açtı.Gazetecilik ile tanışması bu yıllara dayanır. İlk önce Günaydın Gazetesi ardından Hürriyet gazetesinin muhabirliğini yaptı. O yıllarda gazetecilik fotoğraf makinesi olanlara özel bir işti. Babamda da bol miktarda vardı fotoğraf makinesi. Sadece bu iki gazeteye değil nerdeyse her gazeteye haber yazardı. Ama asıl haber konusu tabiki Trabzonspor ‘du.İlk yıllarda maçların ilk 15 dakikasında çekilen fotoğraflar havaalanına götürülür uçağa teslim edilir, İstanbul’da ise gazetenin çalışanı filmleri uçaktan alıp banyo edip gazeteye basardı. Teknoloji ilerlemeye başlayınca maçta çekilen fotoğrafları her gazeteci kendi laboratuvarında banyo edip zamanın ilerisinde olan Fax makinesine benzeyen bir cihaza takarak İstanbul’a faxs çekerdik. Biraz daha zaman ilerleyince Renkli fotoğraf çıktı. Sorun Trabzon da renkli fotoğrafı banyo edebilen ve basabilen sadece 2 yer vardı. Biri biz biride Feracolor. Feracolor (Feridun Aydın) pazar günleri açmazdı. Dolayısı ile bütün gazeteciler bize gelirdi. Bu yüzden pazar günleri dükkân açıp gazeteci beklerdim. Trabzon’un maçı deplasmanda ise Sebatspor için dükkânı açmak zorunda kalırdım. Her iki takımında maçı yoksa Rizespor için yine dükkanı açmak zorunda kalırdım.Kı- sacası yıllarca pazar tatili yapmadan haftanın 7 günü çalıştığımı söyleyebilirim sanırım futboldan nefret etmemi sağlayan etken buydu ‘’
BABAMIN TRABZONSPOR YÖNETİCİLİĞİ AİLEMİZİ PERİŞAN ETTİ
Cem Pirselimoğlu, daha donra babasıyla ilgili olarak şunlar dile getirdi. ‘’Babamım Trabzonspor yöneticiliği ailemizi maddi ve manevi olarak perişan etti. A adeta şehrin ileri gelenlerinin buluşma mekanıydı. Vali - Emniyet müdürü - Gazeteci - İş adamı - Trabzonspor yöneticileri - Avcılar - Trabzon Tiyatro derneği yönetici oyuncuları daha kimler kimler. Babam Trabzonspor’un son şampiyonluğu yaşadığı sene yönetici olarak Trabzonspor'a girdi. Burada saymanlık görevini yürüttü. Şunu açık olarak söyleyebilirim ki babamım Trabzonspor yöneticiliği ailemizi maddi ve manevi olarak perişan etti. Kulüp deplasmana giden takımda sadece bir kişinin masrafını karşılar diğer yöneticiler ise kendi ceplerinden harcama yaparlardı. Babamda her deplasmana gider hatta giderken yanında 1-2 kişininde masrafını karşılardı. Kulüp ise maddi yokluk içerisindeydi. Babamın bana telefon açıp oğlum Adana da şu otele şu kadar havale yap takım rehin kaldı dediğini ve benim para göndermem sonucunda takımın dö- nebildiğini çok iyi hatırlıyorum. Bu ödenen paralar harcamalar hiç bir zaman geri dönmedi
HAYATININ TADINI ÇIKARMAYI BİLİRDİ
Cem Pirselimoğlu, ’Cumhuriyeti’mizin 50.Yılı nedeniyle ilk fotoğrafları babam çekmiştir. Lakin sonrasında iş bana kalmıştır. Fotoğrafların büyük bir çoğunluğu tarafımdan çekilmiş arşivimde durmaktadır. Babam mizaç olarak sert otoriter bir mizaca sahip idi. Ama arkadaş ortamında ise bambaşka biri olurdu. Espriler yapan gülen ortamı hareketlendiren kişi olurdu. Çalışmayı seven bir o kadarda hayatın tadını çıkarmayı gezmeyi bilen bir kişilikti.’’ Cem Pirselimoğlu, babası Ahmet Recep Pirselimoğlu’nun Trabzonspor’un Teknik Direktörü Özkan Sümer ile yurt dışında birlikte yaptıkları alışveriş sırasında yaşananları da anlattı. Pirselimoğlu, ‘’ Özkan Hoca mağazadan ne alı- yorsa babam da aynısı alıyormuş. Sonunda Özkan Hoca patlamış. Ve tüm aldıkların mağazada bırakarak dışarı çıkmış. Ondan sonra öğrenmişlere ki Özkan Hocanın giydikleri başkasında olmayacakmış diye bir huyu varmış.’’





