Trabzon Valiliği Yeşilyurt’taki Yanlışı Acilen Düzeltmelidir

2019 yılı Eylül ayında Araklı ilçesinin Yeşilyurt Mahallesinde gitmiş ve buradaki şehidlikle ilgili saha çalışması yapmıştım.  Konuya dair tespitlerimi iki ay sonra, yazı yazdığım yerel bir basın organında makaleleştirmiş ve şehidliğin iyi olmayan durumuna dair detaylı bilgi vermiştim. Kısa süre sonra şehidlikte bir restorasyona başlanıldığını haber almıştım. 16 Kasım 2021’de yazdığım bir diğer makalede, “Şehidliğin Son Durumu ve Trabzon Valiliğinden Bazı İstirhamlar” başlığı altında bazı hatırlatmalarda bulunmuştum. Bu makalemde; şehidlerin esas defin yerinin “İstiriç Altı” denilen yer olduğu ve burasının restore edilmesi gerektiğini, şehidliğin bir tarihçesinin yazılmasını, şehidliğe verilen uyduruk “İstiklal Şehidliği” ifadesinin derhal kaldırılmasını ve tabelalarının sökülmesini istirham etmiştim. Trabzon Valiliği tarafından güzel bir restorasyon yapıldı ve yakın zamanlarda bitirildi. Fakat ciddi eksiklerle birlikte. Gördüm ki, 1 Kasım 2019’da ve 21 Kasım 2021’de yerel basın organlarında yazdığım detaylı makaleler eksik okunmuş. Öncelikle restorasyonda, şehidlerin esas defnedildiği yere yani “İstiriç Altı” denilen kısma hiç dokunulmadığını ifade edelim. Halbuki şehidlerin topluca defnedildiği yer orasıydı. Anıtın olduğu yer ise tamamen sembolik bir tören alanıdır. Dolayısıyla, İstiriçaltı denilen toplu defin alanı acilen restore edilmelidir.

İkinci olarak, şehidlikte bir kitabe dikilmesi ve üzerine şehidliğin tarihçesinin yazılmasına işaret etmiştik. Fakat dikilen şehidlik tarihçesini okuduk ki, Yeşilyurt Şehidliği ile alakası olmayan bir metin kes kopyala yapıştır yöntemiyle buradaki kitabe anıtına nakşedilmiş. Halbuki, 21 Kasım 2021’de yazdığım bir makalede, Genelkurmay belgelerine dayalı olarak hazırladığım çok anlaşılır bir tarihçeye yer vermiştim.

Şehidlikteki tarihçe anıtına işlenen metinden bahsedip, işin hangi boyutta ele alındığını ortaya koyarak daha sonra gerçek tarihçeye yer vermek istiyorum. Bilinmeli ki, Trabzon Valiliğinin ilgili birimlerince yaptırılan son restorasyondaki Yeşilyurt Şehidliği tarihçe anıtına işlenen metin, Sultanmurat Şehidleriyle ilgilidir. Fakat metnin buraya nakşedilmesine karar veren yetkili arkadaşlar, metinde geçen Çaykaralılar ifadesine ve ismi geçen şehidlerin Sultanmurat’ta yatan şehidler olduğuna hiç mi hiç dikkat etmemişler. Sadece; “Çaykaralıların ne işi var Araklı Yeşilyurt’ta?” sorusunu sorsaydılar, bu yanlışı hiç yapmayacaklardı. Konuyu izah ettikten sonra Yeşilyurt Şehidliği ile ilgili yazdığım tarihçeye aşağıda bir daha yer veriyorum. Umuyorum ki yazımız bu defa dikkatle okunur ve dikkate alınır, Yeşilyurt Şehidliğindeki yanlış metin yazdığımız tarihçe ile ivedilikle değiştirilip bir yanlış düzeltilir.  Kıymetli Trabzon Valisi Beyefendiden bu konuda hususen istirhamımız olduğu bilinmelidir.

YEŞİLYURT ŞEHİDLİĞİ TARİHÇESİ

“Birinci Dünya Savaşı’nda Trabzon’a yönelik Rus işgal faaliyetlerine karşı yapılan savunmanın önemli hatlarından biri, Araklı Karadere vadisi ve bu vadiden güneye doğru yani Araklı Madur Dağı ve Polut Dağına kadar olan iç kesimlerdir. Araklı yöresindeki harpler 3 Nisan 1916’da başlamış, Araklı sahil kesiminin 15 Nisan 1916’da Rus işgaline düşmesiyle sonlanmıştır. Sahil kesimlerindeki çarpışmalar bundan sonra iç kesimlere kaydırılmış ve özellikle Madur-Polut dağları ile Karadere vadisi arasında meydana gelen yoğun mücadeleler Bayburt’un Rus işgaline düşmesiyle birlikte 27 Temmuz 1916’da tamamen bitmiştir. Bundan sonra tüm Trabzon Rus işgaline düşmüş, vaziyet 24 Şubat 1918’e kadar sürmüştür.

Araklı yöresindeki yoğun Türk-Rus çarpışmaları sırasında kritik muharebelerin yaşandığı yerlerden biri Araklı Yeşilyurt (Horyan) Köyü olmuştur. 2/3 Nisan 1916'da Araklı Yılanlıdağ (Yılantaş) kuzeyinde bulunan Yeşilyurt (Horyan) Köyü'ne gelen Türk 28. Piyade Alayı’nın 4. Taburu ve dağ bataryası, ani bir Rus baskınına uğramıştır. Yapılan baskında özellikle Çanakkale Cephesinden gelmiş ve süngü hücumu dolayısıyla yakın mesafe harp konusunda ustalaşmış 4. Tabur (Beyoğlu Jandarma Taburu) maalesef ağır zayiat vermiştir. Şehid olan Türk askerleri Yeşilyurt Köyü'ndeki şimdiki şehidliğin olduğu alana defnedilmiştir. Genelkurmay ATASE Arşivinden elde edilen 28. Alay 4. Tabur Harp Raporu, şehitlikle ilgili arşiv kaynaklı ciddi bilgiler içermektedir. ATASE’den elde edilen belgelerde, Yeşilyurt (eski adıyla Horyan) Baskınında ağır zayiat veren 28. Alay’a Bağlı 4. Taburun durumuna dair şu bilgiler yazılıdır: "Horyan'a muvasalat eden (varan) Hasan Bey Müfrezesi, düşmanla bugün verdiği müsademede (çarpışmada) ricata (geri çekilmeye) mecbur olmuş, düşman kesif (yoğun) sisten bilistifade (istifade ederek) 28. Alay 4. Taburu perişan bir halde ricat ettirmiştir. 4. Tabur, Çanakkale'den avdette (dönüşte) 28. Alay’a iltihak ettirilmiş (katılmış) Beyoğlu Jandarma Taburudur. 28. Alay 4. Tabur Kumandanı Hasan Bey müteahhiren (sonradan) vefat eylemiştir." Hasan Bey’in, taburunun yaşadığı ağır zayiattan etkilenip bugünkü Araklı Yüzbaşı Mahallesinde ve Yüzbaşı Köprüsü civarında intihar ettiği söylenen Yüzbaşı Hasan Bey olması kuvvetle muhtemeldir. Zaten raporda, “müteahhiren (sonradan) vefat eylemiştir” denilmesi bu durumu düşündürmektedir. Aynı raporda yer alan ve 4. Tabur Kumandan Vekili Binbaşı Mustafa Adnan Bey imzasıyla 4 Nisan 1916 tarihinde Müfreze Kumandanlığı'na yazılan yazıda ise, şehidliğin tarihçesine ve şehidlere dair çok önemli bilgilere yer verilmiştir. Bu raporda; “Tabur, bugünkü muharebede 76 esir ve kayıp, 26 şehid, 12 mecruh (yaralı) olmak üzere 114 neferle 1 kumandan vekili Mülazımıevvel (Üsteğmen) Kemal Efendi de şehid olarak cem'an (toplam) 115 zayiat vermiştir" denilmektedir. Şehidliğin dışında ve özellikle güney tarafında ayrıca münferit şehid kabirleri yer almaktadır. Fakat bu tek şehidlerin baskın sırasında mı, yoksa baskından farklı zamanlarda mı şehid oldukları tespit edilememiştir.

1150 rakımda bulunan Yeşilyurt Şehidliği, MSB İnşaat Emlak ve NATO Güvenlik Yatırımları Dairesi Başkanlığı Envanterine kayıtlıdır. Araklı’ya 30 kilometre, Trabzon'a ise 60 kilometre mesafededir. Trabzon Valiliği'nin sorumluluğunda olan şehidliğin bakımından sorumlu kurum Araklı Askerlik Şubesi Başkanlığı'dır. Yeşilyurt Şehidliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun 13 Temmuz 1988 tarih ve 134 numaralı toplantısı ile tescillenmiştir. Şehidliğin imarı 2000 yılında MSB tarafından yapılmıştır.”

Yol Medeniyet Ama Araklı Bu Medeniyetin Neresinde?

Yıllarca bir çözüme kavuşturulamayan ve yüzlerce insanın yaralanmasına, onlarca insanın ölümüne, binlerce liralık maddi zarara yol açan Araklı-Bayburt yolundan tekrar bahsedeceğiz. Öncelikle şunu belirterek başlamak isterim. Araklı-Bayburt yolunda gelinen nokta, yolun tek şerit gidiş geliş olarak yapılacağının ifade edilmesidir. Daha evvel, konforlu bir yol olacağı açıklanan, tünellerle geçileceği söylenen Araklı-Bayburt yolu, ola ola gidiş gelişli bir yola dönüşmüştür. Araklı’ya gelen pek çok Trabzon siyasetçisi bu yol ile ilgili çok üst perdeden vaatlerde bulunmuş lakin gelinen nokta Araklı için yine hüsran olmuştur. Haziran 2022’de yapımına başlanacağı Ulaştırma Bakanı tarafından açıklanan yol bu tarihi de devirmiş, bu defa Ağustos 2022 ayının ikinci haftasına ertelenmiştir. Hali hazırda ortada bir yol çalışması gözükmemektedir. Ama Araklı-Bayburt yolunda ölümlü ve yaralanmalı kazalar devam etmektedir. Durum böyleyken, Araklı’ya yönelik vaadler havada uçuşmaktadır. Bu sahipsizliğin sonucunda siyaset bir bedel öder mi sorusuna ise dönüp bakan ve bakabilen de yok. Zannedersem çoğu isim kendi işinin ve kendi ilçesinin derdinde! Bahsedilen ilgisizliği başka bir sebeple izah etmek mümkün değil.

Araklı-Bayburt yoluna dair dikkat çeken bir hususa daha temas etmek isterim. Trabzon milletvekillerinden bir ismin yakın zamanda yaptığı açıklamaya göre yol tek şerit yapılacak. Fakat, Bayburt-Araklı arasındaki duble yola yakın genişlikteki bir yola, Salmankaş’taki iki büyük tünele, Kaçıkçı-Araklı arasındaki duble yola, yapılacağı üst perden konuşulan onlarca tünele rağmen Kaşıkçı-Salmankaş arasına yapılmak istenen yol, bir tek gidiş gelişe niçin düşmüştür? Mevcut hükümet Araklı Kaşıkçı arasını duble, Bayburt Salmankaş arasını duble yola yakın genişlikte yaparken, Kaşıkçı-Salmankaş arasını tek gidiş ve geliş yapmak nasıl bir yaklaşımdır? Bayburt-Trabzon arasındaki ağır nakliye transitini üstlenen bu yol, tek şeritle nasıl çalışacaktır? Bu yolun mevcut hali tek geliş gidiş değil miydi zaten? Eğer bu güzergahın gerçeği tek şeritli bir yol idi ise, şimdiye kadar Araklı insanına vaat edilenlerin hesabını kimler verecektir? Gelinen noktada değişen ne olmuştur?  Dağ fare mi doğurmuştur?

Araklı-Bayburt yolundaki hedefin küçültülmesi ister istemez akla başka sorular da getiriyor. Mesela, Araklı-Bayburt yolundaki transitten rahatsız olanlar mı var diye sorası geliyor insanın. Yoksa Araklı’daki bu yolun yatırım kaynağı, Trabzon’daki siyasetin ufkunu minimize eden ilçecilik saikleri (!) nedeniyle ve çoğu zaman olduğu gibi bu defa da başka ilçelerin yollarına mı kaydırılmıştır? Mesela Araklı-Bayburt yolu şehirlerarası yol ağına niçin alınmamıştır? Şehirlerarası yol ağına alınmamış bu yolda şehirlerarası otobüs işletmeciliği yapılabilecek midir? İller arası yol ağına alınmamış bir yoldan ağır vasıtalarla ticari transitin yapılması normal bir durum mudur? Böylesi bir vaziyet, bu yolu kaçak nakliye yolu haline dönüştürmez mi? Şehirlerarası yol ağına alınmayan bir güzergaha ciddi bir ödenek çıkması mümkün müdür? Şehirlerarası kategoriye alınmamış bir yolda konfor, kontrol, güvenlik, yatırım, turizm, ticaret ihtimal dahilinde midir? Bu şartlarda ihale edilmiş 10 kilometrelik kısımda sadece sağdan ve soldan iki buçuk metre genişleme yapmanın yani yan yollar açmanın bu yola kazandıracağı nedir? Dahası, şehirlerarası yol kapsamına alınmamış, projesi ortaya konulmamış bir güzergahta onlarca tüneller ve konforlu yollar yapılacağını vaad etmek, Araklı insanının hayalleri ve beklentileriyle oynamak gerçekçi midir? Şimdilik bu kadar soruyla iktifa edelim.

Görünen o ki, Araklı’nın derin sahipsizliği Araklı’nın yüzüne bir kez daha vurulmuştur. Araklı insanı, Trabzon ve Araklı için tuttuğunu koparıp alacak, vizyonu ve ufku geniş bir vekil seçilene kadar bu vaziyetin böyle devam edeceğini bir daha alenen anlamıştır. Araklı insanı, Trabzon’daki siyasetten mesul olanların pek çoğunun hangi tehlikeli boyutta ilçeci bir zihniyetle hareket ettiğini de yakinen görmüştür! Ama iyi bilinsin ki bu ihmaller ve ihlallerin faturası, Türkiye’yi bir otoyol cennetine çeviren Sn. Cumhurbaşkanının hanesine yazılmayacaktır elbette. Yine yolun faturası, Salmankaş’a iki devasa tünel yaptıran Tayyip Bey’in hesabına kesilmeyecektir. Adı geçen yolun vebali ve ağır faturası, yolun yapımının devam ettirilmesi için gayret sarfetmeyenlerin, yola bir şekilde takoz koyanların ve Araklı’daki bu tarihi “yol”suzluğu gider(e)meyenlerin hususen şahsi hanesine yazılacaktır. Yolun bitirilememesi nedeniyle bundan sonra göz göre göre meydana gelecek kazalarda ölecek veya yaralanacak insanlarımızın, büyük maddi zarara uğrayacakların keseceği “kul hakkı” faturası ise çok daha ağır olacaktır.

Araklı-Kaşıkçı Yolunda Atılması Gereken Vizyoner Adımlar

Araklı merkezi ile tarihi bir han mevkii olan Kaşıkçı arasında yakın zamanlarda tamamlanan 7-8 kilometrelik duble yol, ciddi bir bakımsızlık içerisinde. En başta göze çarpan husus, yol güzergahında bir peyzaj çalışması yapılmamasıdır. Derme çatma, kendiliğinden bitme arabesk bir ağaçlandırma söz konusudur. Halbuki bu yol üzerindeki uygun kısımlar Araklı’nın kadim florasıyla (bitkileriyle) donatılmalıydı. Kızılağaç, karaağaç, kestane gibi yerel ağaç türleri yanında kadim incirler, karayemiş, demir elması, armut gibi türler yolun etrafındaki uygun kısımlara dikilmeliydi. Yolun orta refüjünde de hiçbir bakım ve peyzaj çalışması yapılmamaktadır. Bu kısma, Araklı’daki bal üretimine destek amaçlı olarak Araklı florasına ait komar, cifin gibi bodur bitkiler dikilebilmeliydi. Yine orta refüje, bal üretimine katkı verecek kalıcı aromatik bitkilerden olan lavanta dikimi yapılmalıydı. Böylelikle, 7 kilometrelik yolun orta refüjü ile sağ ve sol kısımları, yapılacak yoğun ağaçlandırmayla ve aromatik bitki dikimiyle Araklı’nın tarım ekonomisine ve çevrecilik misyonuna katkı verecek fevkalade bir hale getirilebilirdi. Bu çalışmalarla Karadere yolu, bir “botanik yol” olarak hatta buna bağlı olarak tabir-i caizse bir “botanik vadi” olarak Türkiye’nin gündemine girerdi. Karadere yolu güzergahındaki bu çalışmalar sadece asfalt yol etrafında değil, Karadere nehrinin doğu kesiminde de yapılabilmelidir. Örneğin, Çamlıca Mahallesinin ova kesimindeki nehir istinat duvarına paralel şekilde yapılacak aşılı kestane pilot dikim alanı ile, hem kestane balı üretim ekonomisine hem de kestane üretimine yönelik yaklaşımlar sergilenebilir. Bunun için evvela, Karadere nehrinin doğu kıyılarını bütünüyle moloz döküm alanı olmaktan kurtarıp, sonrasında esaslı bir peyzaj çalışmasıyla yöresel ve ekonomik değeri olan flora örnekleri ile ağaçlandırmak gerekmektedir.

Karadere yolunda yapılacak işler sadece muhtemel flora çalışmalarıyla sınırlı tutulmamalı elbette. Karadere nehrinin etrafında Araklı faunasına (yaban hayvanlarına) yaşam hakkı verecek adımlar da atılmalıdır. Karadere nehrinin etrafına DSİ ıslah çalışması sırasında çekilmiş yüksek istinat duvarı nedeniyle nehrin suyundan istifade edemeyen yabani hayvanlara yardımcı olacak iniş ve çıkış yolları yapılmalıdır. Nehrin yatağında oluşan adacıkların, özellikle kanatlı yabanilerin inmesine yardımcı olunması açısından korunması sağlanmalıdır. Oluşan çakıl adacıkları, taş ocaklarının malzeme ihtiyacı için ortadan kaldırılmamalıdır. Böylesi küçük dokunuşlarla Karadere nehrinin etrafında yaban hayatının canlanması tekrar sağlanabilir. Öte yandan, Karadere nehri etrafına DSİ tarafından yapılan yüksek duvarlar, nehirle insanımızı da uzaklaştırmıştır. Nehrin, insanlarımızın yüzmesi için büyük değer taşıdığını bizzat bilenlerden biri olarak bunu yazıyorum. Karadere nehrinin etrafındaki duvarlar, sahil yolunun denizle insanımızı koparması gibi, insanımızın Karadere ile olan hukukunu da ortadan kaldırmıştır. Nitekim, Araklı’dan itibaren 7 kilometre boyunca Karadere’ye inip yüzeceğiniz bir kesim yok. Balık tutacağınız ortam ise hiç yok. Belki nehirde balık da yaşamıyor? Bu yüzden, Karadere’de yaşayan kadim balıkların çoğalması için gerekli tüm adımlar atılmalıdır. Dolayısıyla insanımızın Karadere’den tekrar yararlanması, nehirle hemhal olması ve nehrine sahip çıkması için nehir yatağına belirli aralıklarla iniş ve çıkış merdivenleri yapılması gerekmektedir.

Güzergahtaki bir diğer önemli mesele aydınlatma konusudur. Kaşıkçı yolunda özellikle Araklı Devlet Hastanesinden itibaren bir aydınlatma sisteminin olmadığını belirtelim. Bu mevkiden sonra yoldaki köprülerde de herhangi bir aydınlatma sistemi yer almıyor. Dolayısıyla bahsedilen güzergahta, Araklı’ya yakışan bir aydınlatma yapılmalıdır. Aydınlatma sistemi, Kaşıkçı’ya kadar uzanan mesafede Karadere nehri yatağında da kurulmalı, nehrin etrafındaki istinat duvarlarına karşılıklı olarak yapılacak tabiata uygun renkteki bir spot aydınlatma sistemi ile nehrin yatağı Araklı’dan Kaşıkçı’ya kadar gece de belirgin hale getirilmelidir. Böyle bir aydınlatma, Araklı siluetine zenginlik katacaktır. Bahsedilen Kaşıkçı yolunun yayalar için yapılan kısımlarının otla kaplanmış vaziyette olduğu bilinmelidir. Güzergahtaki yaya kaldırımları, yayalarca rahat kullanılacak şekilde bakımlı hale getirilmelidir. Yolun hastane kavşağından sonraki güzergahında orta refüjde olması gereken güvenlik maksatlı korkulukların bulunmadığı da hatırlanmalıdır.

Bahsedilmesi gereken bir diğer önemli konu ise, Araklı-Kaşıkçı güzergahındaki kavşakların vaziyetidir. Eski Sürmene Köprüsü kavşağı, Hastane Kavşağı güzergahtaki trafiği rahatlatan kavşaklardır. Bu kavşaklar aynı mevkideki mevcut köprülerle bir paralelde inşa edilmişlerdir. Fakat Çamlıca ve Yassıkaya mahallelerine geçiş yapılan köprü paralelinde herhangi bir kavşak yapılmamıştır. Çamlıca ve Yassıkaya mahallelerine yol veren köprüye Araklı istikametinden gelirken ulaşmanız için bu köprünün en az 2 kilometre yukarısından U dönüşü yaparak köprüye giriş yapabiliyorsunuz. Bu mahallelerden Kaşıkçı istikametine gidebilmeniz için ise en az 3 kilometre boyunca Araklı istikametine gidip, Hastane kavşağından U dönüşü yapmanız icap ediyor. Aynı şekilde Kaşıkçı mevkiinden Araklı tarafına dönmek istediğinizde, Kaşıkçı köprüsüne giderek, hiçbir trafik lambasının bulunmadığı ve tehlikeli bir yoğunluğun olduğu yerden U dönüşü yapmanız gerekiyor. Bu noktada, Çamlıca ve Yassıkaya mahalleleri köprüsünün hemen karşısında ivedilikle yapılacak bir cep ve orta refüjden her iki yöne geçişi sağlayacak trafik ışıklarıyla geçişler yapılmalıdır. Yoksa, Araklı’dan mahallesine ve mahallesinden yaylasına gidecek vatandaşımızı bir mühendislik hatası sebebiyle bu kadar dolaştırmanın ve boş yere yakıt sarfiyatı yaptırmanın makul bir tarafı var mıdır?  

Araklı turizmi, ticareti, yaylacılığı için hayati önem taşıyan Karadere yolu bir misyon yolu olmalıdır. Bilinmeli ki Karadere yolu, Araklı’nın misyonuna çok yönlü olarak katkı veren tarihi bir transit yoldur aynı zamanda. Araklı’ya gelen turistler hele de yabancı turistler bu yolun halini görerek yanlış düşüncelerle Türkiye’den ayrılmamalıdır. Araklı’nın mülki idaresinden ve yerel yönetiminden sorumlu yöneticilerimizin bu hassasiyetleri dikkate alarak adım atacaklarına inanmak istiyorum. Çünkü Araklı-Kaşıkçı yolu, bahsettiğimiz şekilde donatılacak olursa, Trabzon’daki tüm ilçelere örnek olacak ve çok fonksiyonlu bir güzergah özelliği taşıyacaktır.