Ülkemizde son yıllarda enflasyon yüksek seyrini korumaktadır. Kamu çalışanlarının ve memur emeklilerinin alım gücü her geçen gün düşmekte maaşlar enflasyon karşısında erimektedir. Ekonomideki olumsuzlukları, çalışanların haklarından kısarak düzeltmek yoluna gitmek istenmektedir.

Geçtiğimiz günlerde kamuda tasarrufu amaçlayan bir genelge yayınlanmıştır. Kamu kaynaklarının etkili ve verimli bir biçimde kullanılmasının ve israftan kaçınılmasının yalnızca belli dönemler için değil her zaman uyulması gereken bir kural olmalıdır. Ancak tasarruf tedbiri adı altında çalışanların kazanılmış haklarının kısıtlanması, toplu sözleşme hükümlerinin yok sayılması anlamsızdır.

Kamuda çalışan sayısı OECD ülkeleri ortalamasının oldukça gerisindedir. OECD verilerine göre bir kamu çalışanı Finlandiya’da 9, Kanada’da ve Fransa’da 12, ABD’de 13, Almanya’da ve Avusturya’da 18, Hollanda’da 19 kişiye hizmet verirken yaklaşık 86 milyon nüfusu olan Türkiye’de 3.849.203 kadrolu ve sözleşmeli kamu çalışanı bulunmakta ve 1 kamu çalışanına 23 kişi düşmektedir.

Günümüzde kamu çalışanları ülke geneline homojen bir biçimde dağılmamıştır. Bu nedenle kamu çalışanları birçok ilde ve kurumda insanüstü bir gayretle hizmet üretmeye çalışmakta yetersiz kadrolar nedeniyle ağır iş yükü altında adeta ezilmektedir. Buna ek olarak emekli maaşlarının da görev aylığının yarısına düşmüş olması nedeniyle 65 yaşına kadar görevde kalmaya zorlanmakta, emeklilik adeta bir kabusa dönüşmüştür.

Kamuya personel alımını emekli olan kamu çalışanı sayısıyla sınırlamak, kamu hizmetlerinin kalitesinden, etkinliğinden ve verimliliğinden vazgeçmektir. Bu durumda hastaneler doktorsuz hemşiresiz, okullar öğretmensiz, postaneler dağıtıcısız, kurumlarımız memursuz kalacaktır. Kamu çalışanlarının hakları üzerinden tasarruf sağlama imkan ve ihtimali bulunmamaktadır. Tasarruftan önce adalet sağlanmalıdır. Külfeti kamu çalışanına ödetmeden önce nimetten de çalışanlarımıza pay verilmelidir. Yemediği yemeğin faturasını ödemek ne derece hakkaniyetlidir?

Çalışanlarımızın gelir vergisi oranlarının %15’e sabitlenmesi, yardımcı hizmetler sınıfındaki personelin genel idare hizmetleri sınıfına alınması, hem ilk atamalarda hem de görevde yükselme sınavlarında mülakatın kaldırılması beklenmektedir. Ayrıca atama, görevde yükselme ve unvan değişikliklerinde adalet, hakkaniyet ve liyakate göre hareket edilmesi ve birinci dereceye gelen tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi artık bir istek değil zorunluluktur.

Kamu çalışanlarının ve emeklilerimizin sorunu çok olup tasarruf tedbirlerine dayanacak gücü yoktur. Bu ekonomik şartlar karşısında tasarruf değil bir an önce ek tedbirler alınarak memurlar ve emekliler rahatlatılmalıdır. Özellikle memur emekli maaşlarının iyileştirilmesini, 12 bin TL tutarındaki ilave ek ödemenin emekli maaşlarına da yansıtılması gerekmektedir.

İsraftan tasarruf olur, lüksten tasarruf olur, fazladan tasarruf olur ama azdan tasarruf olmaz; ihtiyaçtan tasarruf olmaz; emeğin hakkından tasarruf olmaz; alın terinin karşılığından tasarruf olmaz.