Bugünün iktidarı ve liderleri, çok hassas bir konuyu, çok acılar çekilmiş, çok kayıplar verilmiş, çok gaziler oluşmuş bir konuyu perde yaparak halkın görmesini, dikkat kesilmesini istemediği “ekonomik çökmüşlüğe” örtü yapıyor, gizlemeye çalışıyor.
Nedir bu perde yapılan konu? Terördür, PKK’dır. / Terör ve PKK ile örtülmek, gizlenmek istenen nedir? Ekonomiyle birlikte çöken, çürüyen toplumsal değerlerdir.
Bir düşünün, bir lider “barışalım” diyor, “kahrolsun PKK, devletin ve milletin bekası, şehitler ölmez, vatan bölünmez, bugün kapatılmazsa ne zaman kapatılacak, Öcalan asılsın” diye dillendirilen, varoluş nedeni sayılan düşünce, inanç ve kanaatlerinden vazgeçerek… Yani partisinin temeline dinamit koyarak, kendilerini berhava ederek; bunun olmayacağını bile bile Öcalan’ı meclise çağırıyor.
Öteki lider, yaşanmış bir açılım sürecinin fiyasko ile sonuçlandığını unutmadan böyle bir işe kalkışması, bunca şehide, bunca gaziye ve bunca sivilin ölmesine rağmen, çıkarlar o denli ağır basıyor ki, bir örgütü ve liderini “yaşama umudundan” yararlansın diye Meclise çağırılışına ses çıkarmıyor. Her ikisi de çok iyi biliyor ki, bu örgütü ve liderini affedenler bu milletçe asla unutulmayacak ve affedilmeyeceklerdir. Terörle mücadele ettiler de bu yüce millet onlardan parasını, malını, canını mı esirgedi? Bu zamana kadar (kırk yılda) teröre beş yüz milyar dolar para harcandı da gıgını mı çıkardı? Daha ne istiyorsunuz?
Hükümet “terörden kurtulma-barış” sürecini yürütürken, “terörist” dediği, “terörün destekçisi” dediği DEM belediyelerine durmadan kayyum atıyor. Öcalan’ın kuşkulu, zayıf, etkisiz liderliğini kullanarak bir denemeyle “Kürtleri kandırabilir miyim” sorusunun yanıtını arıyor. Milletin ağzının yandığı bu hassas konuyu gündeme taşıyarak elinde bulunan %95 medya ile insanların gözünü “terör perdesi ile” kapatmaya, gerçek gündemi, yani “sosyo-ekonomik çöküşü” örtmeye, gizlemeye çalışıyor.
Her iki lider ve partisi de çok iyi biliyor ki “enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı", zenginlerin silinen 660 milyarlık vergi borçları, kur korumalı mevduat faizine 2025 bütçesinden 2.2 trilyon faiz parası ayrılması, işçiye, memura, emekliye, asgari ücrete yapılan çok düşük zamlar, ‘para yok denmesi’ halkın öfkesini kabarttı. Gırevler, işçilerin hak istekleri, doktorların son derece haklı talepleri, halkın giderek düşen yaşam düzeyi, adi suçların artması, hırsızlık, gasp, sokak ortasında tecavüze yeltenmeler, madde satıcılığının ilköğretim okullarına kadar inmesi, gelir dağılımındaki eşitsizlik, eğitim sisteminin yok edilmesi, 13 milyon sığınmacının yarattığı sorunlar, kitabın, etin ve kimi gıdaların alınamaz derecede pahalılaşması, ağır vergilerin, harçların ödenemez duruma getirilmesi.., gibi konu başlıkları; “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenlerin cezalandırılıp ordudan ihraç edilmesi, kentlerin, sokakların yaşam alanı olmaktan çıkmış olması, onca polise, jandarmaya, bekçiye rağmen çözülen değerlerin içinde kalan toplumda öldürme, yaralama suçlarının ve tahammülsüzlüğün artması, hükümetin denetimi bırakıp Cumhurbaşkanının “boykot ediniz” demesi, vergileri, harçları, cezaları, köprü, otoyol, tünel geçişlerini, özel hastane ve özel okul fiyatlarını, uçak ve otobüs fiyatlarını, benzini, mazotu halkın boykot etmesi gibi bir hakkının olmaması; mahkemelerin, yargıçların, savcıların talimatsız iş yapmamaları, şikayet dilekçelerini sümen altı etmeleri, kimi bürokratların yargılanmasına izin verilmemesi, devletin dini olan adaleti çürüttü ve çökertti.
Bu yaşananları vatandaş görmesin, duymasın diye tüm yandaş televizyon, gazete ve radyolar aracılığı ile insanların gözlerine terörden oluşan bir yalan perdesi çekiliyor. Hiç hesapta olmayan bir gündem yaratılıyor, iş, oldubittiye getiriliyor. Suriye’deki siyasal hareket bahane edilerek, Kuzey Irak’taki ABD destekli Barzani Peşmerge devleti nasıl kurulup kabul görmüşse, Kuzey Suriye’de Amerika destekli “PKK, PYD, YPG Kürt devleti” kabul görecek…
İnsanların tüm değerlerini çürüten bu ekonomik çökmüşlük “sabır dilemekle” ve “para basmakla” değil, tarlada, bağda-bahçede, fabrikada üretmekle, işsizliği yenmekle, mutlu, müreffeh ve akıllı, ilkeli, çağdaş bir toplum yaratmakla mümkündür. Çalışmayan, kazancı ve evliliğe yetecek parası olmayan, yuva kuramayan, otoriteye boyun eğen bir gençlikle bu iş nasıl başarılabilsin?
2025’i “Aile Yılı” ilan ettiler. Her geçen gün geliri eriyen, emeği takdir görmeyen, ekmeğine saygı duyulmayan anne ve babalar çoluk çocuklarıyla nasıl yaşayacaklar? 2024 emeklilerin ölüm yılı oldu. İnşallah bu yıl ailelerin ölüm yılı olmaz.
“Sorunlar gizlensin, halk görmesin, Kürtler kandırılsın, oyları bize gelsin, biz de yeni bir anayasa yaparak yeniden Cumhurbaşkanı seçilelim” peşindeler.
“Türkler, Kürtler, PKK, barış, kardeşlik” siyaseten söylenmiş sözler ve verilen görüntülerdir. Yani müsamere… İbrahim Tatlıses’in “ağam olasın Ömer, paşam olasın Ömer” türküsünü birlikte söylediği Erdoğan’a “bu dönem var mısınız cumhurbaşkanı olmaya” sorusuyla, “sen varsan ben de varım” sözü her şeyin özetidir aslında. “Onların kafası basmaz, ben ekonomistim, ver yetkiyi, gör etkiyi” demişti ama “hem yetkiyi, hem de varlık fonuyla tüm ekonomi yöneten usta” etkisiyle ekonomiyi iflasın eşiğine getirdi. “Çırak”, keşke hep çırak olarak kalsaydı ve bu kadar ustalaşmasaydı, belki ekonomi batma noktasına gelmezdi ve bunca yalanlara, gözyaşlarına gerek kalmazdı!
Sevgiyle, esenlikle kalınız…