Yurttaşlarımıza reva görülen, kriz dönemlerine özgü; asap  bozucu ve korku kurgulu, hukuk dışı yönelim!.. Her ne kadar toplumsal istenci yok edip, insanların kolunu kanadını umarsız kırıp, koparıyor olsa da!

UlusçaHep birlikteİnadınaTemmuz güneşinin olanca sıcaklığıyla insanları sarmalladığı, yurttaşlarımızın yüreklerinde sevgi, kardeşlik ve barış çiçeklerinin kımıl, kımıl filize durduğu dayanışma adımlamalarınıGelecek güzel günlerin coşkusuyla doyasıya yaşamayı sürdürebilmeliyiz.

“Ekmek her gün gerekli ise nasıl... Adalet de gerekli her gün.”

Bertrold Brecht çığlık çığlığa böyle seslenmiş; Tam da keyfi yönetim anlayışıyla, halkı canından bezdiren, dikta özlemcilerine ateş püskürdüğü o fırtınalı günlerde.

Hayli zaman var ki, içinden çıkılmayacak denli kirli ve karmaşık yaklaşım ve uygulamalar, toplumu derinden sarsıp, gelecek umudunu ha bire törpülüyor. Cadı avına benzer rasgele infazlar! İnsanları canından bezdirip, ya midye misali içine kapanmasına neden oluyor ya da farklı arayışlara yönlendirip perişan ediyor…

Gözde kalemlere yapılan servisler yada verilen talimatlar!.. Gözde’nin hünerli ellerince! “vatan cephesi” uygulamalarına parmak ısırtacak denli “hain”  listelerine  dönüşüyor; İsimler, unvanlar, Yazılar ve görüntüler… günlerdir irdeliyorum, anlamaya çabalıyorum, ama heyhat içinden bir türlü çıkamadığım garip ilişkiler yumağı, aile içi bir hesaplaşmaya denk geliyorum!..

Sanırım birlikte yürüyen, aynı tarafta ki sade yurttaşın da kafası ziyadesiyle karışık? Bu suç yığını nasıl bu denli biriktirildi, kimler tarafından korunup gözetildi?.. suçlu kim?

 Akıl hafsala alır gibi değil. Devletin yargı dahil, Anayasal kurumları böyle bir olay karşısında bu güne değin nasıl kayıtsız kalabilir? Usum böyle bir yönetme anlayışı neyin çıkarsaması dır? Almıyor, alamıyor.

Son çözümde tekrar Brecht’in seslenişine kulak veriyorum;

“Halkın ekmeğidir adalet / Bakarsınız kıt / Bakarsınız doyum olmaz tadına.

Azaldı mı ekmek başlar açlık / Bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.”

Bir travma, bir yakıcı sorun, kamuoyunun gündemine getirildiğinde tüm şeffaflığıyla, zamana yaymadan sonuç alınmalı, kimin ve kimlerin haksız olduğu, suçlunun kimliği ve ünvanına bakılmaksızın yargı karşısına çıkartılıp yargılanabilmelidir. Yoksa hep bildiğimiz o meşum senaryo tekrar vizyona girip; Faili meçhuller, Susurluk ve Ergenekon da olduğu gibi oyunun yeni fragmanlarını izlemiş oluruz!

Öte yandan, çözümlemeleri ertelemek, olayları sürüncemede bırakıp, Anayasal kurumları çözümsüzlüğe eklemlemek ve ardından hep mağduru oynamak, devlet umuruyla bağdaşık bir tutum olmadığı gibi. Devleti yaralar.

Sorunun kaynağı, eğip bükmeden ortaya çıkartılmalıdır. Bunun içinde bu kirl,-kanlı senaryonun tetikçileri sahneden çekilip, adaletin ortaya çıkmasının yolu açılmalıdır.

Tarih; baskı ve zulümle abat olunamayacağının, Hukukun dışına çıkanların acı sonlarını anlatan ibretlik derslerle devinimini sürdürür halen.

“Adaletin ekmeğini de / kendisi pişirmeli halkın,

Gündelik ekmek gibi / Bol pişkin verimli.”

15 Temmuz darbe girişiminin sene-i devriyesinde, sayın Başbakan’ın “Olağanüstü hal millet için değil, Devlet için ilan edildi… OHAL’i devlet kendine ilan etmiştir. Millete değil.”  sözünün de anlamlandırılacağı bir gün olması dileğiyle… Ekmeğiniz bereketli, gününüz aydınlık olsun köşe dostlarım…