Neler oluyordu o günlerde?

İngiliz Yüksek Komseri Rumbold’un 15 Ocak 1922 tarihli raporu: “Sultan, milleti kendine çekmeli ve bir çağrıda bulunmalı. Böylece Kemalistleri azınlıkta bırakıp etkisizleştirmiş oluruz.”

Rumbold 6 Mart 1922’ de yine rapor yazıyor: “Sevr Antlaşması’nda yapılacak herhangi bir sınır değişikliği önerisi İzzet Paşa’ya (İstanbul hükümeti Dış İşleri Bakanı) yapılmalıdır. Bu, Mustafa Kemal’e yapılırsa yeni istekler öne sürebilir.”

Rumbold Nisan ayında Vahdettin ile yaptığı görüşmeyi raporluyor: “Padişah Mustafa Kemal’e karşı her zamankinden sert konuştu. İttihat ve Terakki’nin yeni bir şekli olan bu ihtilal teşkilatının İngiliz tekliflerini kabul etmeyeceğinin, otoritelerini İstanbul’a kaydırmak istediklerini belirterek barışın İstanbul hükümetiyle yapılmasını istedi. Kendisinin İngiltere ile herhangi bir özel uzlaşmaya hazır olduğunu bildirerek, boşaltılan Anadolu topraklarına ihtilalcilerin girmemesi için tedbir alınmasını ve bu toprakların İstanbul hükümetine devredilmesini istedi. Hayatının tehlikede olduğunu anlatan Sultan, Mustafa Kemal’ in kozunu geçersiz kılmak için Edirne’nin de kendisine verilmesini istedi.”

Vahdettin 7 Ağustos 1922’de Rumbold ile görüşüyor: “Ankara’dakiler bir devlet değil, belki asiler ve ihtilalciler topluluğu, İttihat ve Terakki’nin yeniden ortaya çıkmış biçimidir. Bencilce amaçları için yurda hâkim olmaya çalışıyorlar. Ankara’da uyuşmazlıklar olduğu için müttefikler enerjik bir hareket hattı tutmaları gerekiyor. Yunanlıların boşaltacağı toprakların İstanbul hükümetine verilmesi gerekmektedir. Ankara hükümeti ‘serkesçe’ hareketlerinde ısrar ederse barışın İstanbul hükümetiyle yapılması ve asilerin yok edilmesi için İngilizlerin desteklemesi gerekmektedir.” 

3 Eylül 1922 tarihinde General Harrington, İstanbul’dan Londra’ya yıldırım telgrafı çekiyor: “Bugün İzmir’e varan savaş gemileri, Yunanlıların moralini yükseltebilir. Türk ordusunun taşkınlıklarına karşı İzmir’ de askeri tertibat aldırdım. Yunan göçmenleri çığ gibi İzmir’ e akıyor.”

6 Kasım 1922’ de Vahdettin tekrar Rumbold’ u kabul ediyor: “Ankara hükümeti bir çeşit hükümet darbesi yaparak İstanbul hükümetini devirdiler. Ankara hükümetine muhalefet eden ve Müslüman olmayan tebaamız kötü durumdadır. Bütün halkın himayesini İngilizlere bırakıyorum. Ankara’dakiler yalnız benim cismani kuvvetimi değil, bütün dünya Müslümanlarının haklarını ayaklar altına aldılar. Ancak böyle bir görevi bırakmayacağım.”

16 Kasım 1922… Mabeyin-i Humayun-u Mulukane Serkurenalık Dairesi Dersaadet İşgal Orduları Başkumandanı General Harrington Cenaplarına:  “İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere Devlet-i Fehimanesine iltica ve bir an evvel mahall-i ahare naklimi talep ederim efendim.

Son hadiseler üzerine hürriyet ve hayatimi tehlikede görmekteyim. Osmanlı saltanatı ve İslam hilafeti üzerindeki ırsen haiz bulunduğum meşru ve mukaddes haklarımı tamimiyle muhafaza etmek şartıyla hayatimin muhafazasını en çok Müslüman tebaaya malik bir devlet olan İngiltere imparatorluğundan bekliyorum.” Mehmet Sultan Vahîdeddin. 

***

Tarih olayları gerçek ve belgeleriyle ortaya koyar. Ne kadar gizlemeye çalışırsanız çalışın, ne kadar değiştirmeye çalışırsanız çalışın, ne kadar yalan ve iftira katarsanız katın gerçekleri sadece belgeli tarih söyler. Çeşitli zavallılar aracılığıyla kahramana hain, haine kahraman diyenleri işitiyoruz, görüyoruz. Bu mesnetsizler ulusların kaderi midir bilmiyorum amma; Vahdettin’e hakaret gerekçesiyle Nutuk toplatan okumuş cahile yine Vahdettin’in öz ve en çok sevdiği yeğeni, Enver Paşa’nın eşi Naciye Sultan’ın sözleriyle iadeyi itibar yapıyorum:

2 Ocak 1922- Enver Paşaya mektup satırlarından: “Bu hain İngilizler beni gülerek ölüme mahkum ediyorlar. Oh! Enver, bütün bu hareketleri yaptıran o amcam olacak hain adamdır.”