Ülkemizin her köşesinin şehit kanları yıkanmış, her parçası, her karış toprağı bedenimizden farksızdır. Farklı olmamalıdır. Düşününce bir vücudun parça parça hareket etmeyeceğini hepimiz bilmekteyiz.

Ama gel gör ki son kale kalan Türkiye’mizde değişik oyunlar oynanmaktadır.  İçimizde oynanan oyunlara da ses çıkarmayan kişilerinde onlara ses çıkarmayarak desteklediklerini bilmemiz gerekir. Zamanında Avrupalı bazı müfettişlerin direk Diyarbakır’ı ziyaret etmeleri gibi. Neden sorusunu sormak gerekir. İnsan hakları adı altında vatanımızda bölücülük faaliyetleri yürütmektedirler. Çünkü ülkemize gelen her AB’li göstermelik Ankara’ya selam verip soluğu Güney Doğuda alıyor. Acep ne iştir. Zorumuza gitmiyor mu?

Gelenler Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısın altına dinamit koymuş olmuyorlar mı? O yöre insanın pompalayıp oranın insan hakları adı altında karıştırmak istendiği bir gerçeği gözümüzün önünde durmaktadır.  Ben şunu kendime soruyorum.  Bu ülkede Kürt veya diğer sorunlar deniyor ancak bana ya da başkasına verilen imkanlar veya haklar insan hakları isteyen ya da dayatılan bu kişilere verilmiyor mu? Benim bildiğim her bölgeden her dinden her kökten bu ülkede başbakan da oldu Milletvekili de bakan da. Peki, sorun ne?

Adamlar insan hakları deyip duruyorlar. Yok, şu maddeleri geçirmeseniz Avrupa’ya giremezsiniz yok şunu yapmazsanız bu olmaz diye.

Şimdi yüzyıllardır bu coğrafyayı vatan bellemiş, aç susuz mücadele etmiş, canını vermiş atalarımız adına soruyorum: Demokratikleşme, insan hakları demek bu ülkenin bölünmesini isteyen iç dış odaklara yol vermek, onların bu ülkeye gelip özel hassasiyetimize dönük küstahça açıklamalar yapmasına suskun mu kalmak ya da dünyanın her hangi bir ülkesinde, her hangi bir yerinde dinimize ve milletimize dönük açıklamalar yapılmasına suskun kalmak mı demek? Kanıma dokunuyor.