1995’in Ocak ayı; Zonguldaklı Ali ile Fatma çifti evleneli tam 15 yıl oldu.. Allah’tan tek istekleri vardı. O da bir tane evlat.. Çok uğraşmışlardı lakin bir türlü olmuyordu.. Sonunda tüp bebek yöntemini tekrar denemek istediler. Öncesinde yine denemişler sonuç negatif çıkmıştı bu nedenle de bir daha denemediler..
Aslında evlat sahibi olmayacaklarını duyduklarında moralleri bozuluyordu.. Bu nedenle de tekrar böyle bir boşluğa düşmek istemiyorlardı. Ali, bir akşam Fatma’sının yanına geldi. Fatma evde televizyon seyreyliyordu; bu sırada küçük bebekler bir reklamda belirdi. Bebekleri görünce Fatoş’un gözleri doldu. Ali, çok sevdiği eşinin bu denli üzüntüsünü görünce bulunduğu odanın duvarına yaslandı.
Gözlerinden yaş akmaya başladı. Yanaklarından aşağıya doğru inen yaş damlaları halıyı ıslatıyordu. Oda da Fatma’sı salonda kendisi ağlıyordu.. Fatma, yüzünü yıkamak için odadan dışarı çıkınca Ali’sini ağlarken gördü... Durumu anlamıştı.
“Yapma bunu..!” diye seslendi. Ali ise; farklı bir şeye ağladığını diyerek olayı geçiştirdi. Banyoya girdi ve yüzünü yıkadı. Fatma, yanına gelerek “tüp bebeği bir daha deneyelim mi?” diye sordu.. Ali, evet dercesine başını salladı.. Ertesi, gün soğuk Zonguldak'ın ayazında hastane yoluna koyuldular.. Onlar, hastaneye  hayatlarına bir umut daha ekmek için giderken kömür kokan şehrin siyah inci işleyen işçileri de gece mesailerini bitirmiş eve dönüyorlardı...
6 ay sonra...
Ali binanın merdivenlerini koşar adımlar ile çıktı. Çok heyecanlıydı. Kapıyı çaldı. Aslında anahtarı vardı ama heyecandan olsa gerek unutmuştu... Fatma Kapıyı açtı. Ali’si telaşlıydı.
“Aşkım Sürprizim var sana;
“Nedir?”
“Sonuçlar pozitif anne oluyorsun...”
15 Yıllık bir özlem bitmiş gibiydi.. Fatma heyecandan konuşamaz hale geldi.. Dili tutulmuş lal olmuştu...
20 Yıl sonra...
Fatma ve Ali’nin Ozan adında çocukları Asker ocağından çağrıldı..
Baba da buruk bir sevinç annede ise; hüzün vardı... 35 sene önceki evlat hasreti bir anda düştü içine.. Ozan babasının elini öptü ve evden çıktı..
3 ay sonra...
Fatma evlat özlemini çektiği her gün oğlunun fotoğraflarına bakıyordu.. Aklı hep oğlun da idi..  Sehpanın üzerinde duran TV kumandasına uzandı. Eline aldı ve TV’yi açtı.  Son dakika geçmişti ajanslar. Kayseri’de bomba patladı diyordu spikerler.. Fatma'nın kalbine bir ok saplandı..
Titrek şekilde ayağa kalktı telefonu aldı Ozan’nını aradı. Kışlanın santralinde vatan görevini yapan Ozan, o gün çarşı iznine gitmişti.
Fatma Ozan’ı ile konuşamadı. Bir süre sonra kapısı çaldı. Ali’nin başı önde bir hemşire bir doktor, bir subay..  Mahalleli, muhtar balkondan aşağıya bayrak astı...
“Fatma anam sana mı yanam, vatana mı ağlayam...”