1853 yılında başlayan Kırım harbinden sonra Güney Rusya’dan ve Kafkasya’dan çok sayıda insanımızın Osmanlı topraklarına gelişi başlamış ve bu göçler sonrasında, Türkiye Cumhuriyet’inin 1923 yılında kurulmasından sonra da, eski Sovyetler Birliği’nden Sarp Sınır Kapımıza doğru zaman zaman kaçak, kuçak yollarla bazı münferit gelişlerin olduğuna dair bilgiler vardır. Bu yasa dışı gelişler halen devam ediyor mu, bazılarına göre, evet..
1930’lu yıllarda da böyle bir yolla, adının “Mehveş” olduğu bilinen bir kadının sınırı geçerek Trabzon’un Sürmene İlçesi’ne ulaştığı ve Sürmene’nin sahile yakın bir köyüne sığındığı rivayet ediliyor.. Yalnız başına bu köyde kalmaya devam eden Mehveş, köydeki insanlara yardımcı olmak babında mümkünse köyün yetim çocuklarına bakmak ister.. Köylüler de, anne ve babası ölmüş Alaattin ve Ertuğrul adındaki iki erkek kardeşi ona emanet ederler.. Mehveş’in artık o tarihten sonraki hayatı bu yetim çocuklara bakmak ve onları büyütmek olur..
Her iki çocuk da okulda başarıyla okurlar, Alaattin Yıldız, Trabzon Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, Süleyman Demirel’in inşaat mühendisliğini okuduğu zamanda, elektrik mühendisliği bölümünü bitirir. Okul arkadaşlarından biri de selametlik Rahmi Koç’tur.. Kardeşi Ertuğrul Yıldız da benzer şekilde üniversiteden mezun olur ve abi kardeş birlikte Almanya’ya giderler.. Onların Almanya’ya gittikleri tarihlerde 2. Dünya Savaşı bütün şiddetiyle devam etmektedir.. Alaattin Yıldız oradan bavulunu kaptığı gibi doğruca Amerika’ya uçar ve yıllar sürecek NASA serüvenine başlar. Daha sonra 1960’lı yıllardaki Apollo projesinde çalışan önemli isimlerden biri haline gelir. Ve ‘Apollo 11’ uzay aracının aya inmesi projesinde de başarıya imza atan şahıslardan biri de Alaattin Yıldız’dır..
Buraya kadar güzel tabii... Sonra.., sonrası bir garip olur.. Bazı yabancı istihbarat birimleri, ne yapıp yapıp.. Trabzon’a bir şekilde yaklaşmanın ve burada bir ‘çekirdek’ kurmanın hesabı içindedirler ya.., ellerine ‘Mehveş Nine Masalı’ gibi bir malzeme geçtiğinin farkına varırlar.. Bu nedenle Alaattin Yıldız’a yaklaşıverirler.. Yahu derler.., senin merhum analığının fotoğraflarına baktık.., yüzün bir uzaylıya ne kadar da benziyor..!!  Bak sen.., peki sonra..? Sonra, efendim.., sizi kardeşinizle o yok zamanlarda bakıp besleyen, okutan ve bu dünya devi projeye katkı yapmanızı sağlayan bu kadıncağız olsa olsa bir uzaylıdır..!!
O tarihte Sürmene Belediye Başkanı Cemalettin Aksoy’a Amerika’dan gelen resmi bir yazı ile, 1997 yılında Sürmene’ye, Mehveş Nine’nin kabrini ziyarete gelmek için “Seksen Bin” Amerikalı gönüllünün hazırlık yaptığının haberi ulaşması üzerine ortalık bir anda hareketlenir. Nasıl yani Trabzon’da bile bin kişilik yatak kapasitesinin olmadı bir tarihte 80 bin insan nasıl gelecek, nerede kalacak? ne olacak..? Trabzon Valisi İsmet Gürbüz Civelek’in de etekleri tutuşur ve hemen İçişleri Bakanı İmren Aykut’u arayarak vaziyetin kel olduğunu haber verir..
Bu inanılmaz enstantaneler birbiri ardınca gelirken, ben bir şekilde Amerika’daki bilim adamı Alaattin Yıldız’a ulaşarak Allah’ın işini, gücünü rast getirmesi dileğinde bulundum.. Yemin billah ediyordu ve benim diyordu bu işlerle vallahi bir alakam yok! Yokta bu masallar neyin nesi a hemşerim deyince, Alaattin Bey, bu Sürmene işiyle ilgili olarak kendisine ulaşan bazı malzemeleri ve yayınları gönderdi. Aldım inceledim, Alaattin Bey ile ilgili basında yayında çıkan haberler vardı içinde.. Bir de bir kitabın 222. sayfasından bir fotokopi!
Yarısı Türkçe, yarısı İngilizce olan bu bir sayfalık fotokopide, tüm insanlığa çağrı yapılarak Hz. Musa’ya, Hz. İsa’ya ve Hz. Peygamber’e gönderilen kutsal kitaplara rağmen insanlığın bir türlü doğru yolu bulamadığını, ancak şimdi yeni hazırlanan bir kitapla yepyeni bir dinin –ki bu sözde dine ‘Ufo Dini’ diyorlardı- insanlığa sunulacağına dair müjdelerden bahsediyordu! Bir de ilave fotokopi sayfası ile güya Mehveş Nine anısına Sürmene’de dikmek istedikleri 30 metre yüksekliğindeki devasa şükran heykelinin de bir resmi ilave edilmişti!
Bu devasa Mehveş Nine heykelinin başka türlü işlerin ön perdedeki figürü olduğu anlaşıldı. Asıl mesele Rusya’ya yönelik çalışmalardı. ‘Ufo dini’ işi de öyle.. Bu iş için de birçok modeller, projeler ve yatırımlar planlanmıştı.. Trabzon gerçeği göz önüne alındığında daha çok masallar ve projeler gündeme getireceklerdir.. Bekleyin ve görün.
Trabzon bu koordinatlarda olup da bölgede bazı önemli özellikleri “halen” ihtiva ettiği müddetçe, 1461 yılında başlayan bir fethin önemliliği her zaman gündemini koruyacaktır..!!!