Çokça kullanılan ve istismar edilen sözcüklerden biri de “milliyetçiliktir”. Diller var oldukça bu kavram milletlerin beyninden, düşüncesinden, inancından silinmeyecek, hatta her geçen gün “anlamı genişleyerek” sürüp gidecektir. Son yıllarda siyaseten yaratılan “yerli ve milli” kavramı “milliyetçiliğin her türünü ayaklar altına alan” bir beynin ürünüdür ki, demagojik bir betimlemedir. Düşünen insanlarca ciddiye alınacak hiçbir tarafı yoktur. Milliyetçilerin kafasını bulandırarak, kendi saflarına çekmek için uydurulmuştur. Büyük ölçüde başarılı da olmuştur. Bunun için milliyetçiler “tuzak kavram ve düşüncelere” itibar etmemelidir.

Akla, bilgiye göre hareket etmeyen, duygusallığı ve inancı ön pılana çıkaran her kafa bu tuzağa düşecektir. Tuzağa düşmemek için “milliyetçi ve milliyetçilik” kavramlarının güncel anlamlarını vermeye çalışacağım: Üzerinde durulur ve düşünülürse bu yazı amacına ulaşmış olur. Sözünü ettiğim milliyetçilik “faşizm” değildir; kendini üstün gören “ırkçılık” anlayışıyla en küçük bir ilintisi dahi yoktur. Toprakla-vatanla-yaşanılan yerle-iklimle-coğrafyayla ve üzerindeki tüm insanlarla bağdaşıklığı vardır. Bu ülkede yaşayan insanlar-dili, dini, mezhebi, rengi, ırkı, kültürü ne olursa olsun “milleti oluşturur.” Birini diğerine “tercih etmekle” yapılan milliyetçilik değil “ayrımcılıktır, bölücülüktür, hainliktir.”

“Milliyetçiyim” deyip milletin buhar edilen 128 milyar dolarını değil “fenomenleri ve futbolcuların kayıp milyonlarını konuşanlar” asla milliyetçi olamazlar.

Milliyetçilik, milletini, ırk, dil, din, mezhep ayrımı gözetmeksizin, değerleriyle birlikte sevmek, baş tacı etmektir. Toprakları üzerinde yaşayan canlıları, hayvanları, börtü böceği, kurdu, kuşu, ağaçları, ormanları sevmektir, korumaktır. Taşını toprağını, denizlerini, göllerini, balıklarını, yılanlarını, ayısını, çakalını sevmektir milliyetçilik.

Milliyetçilik, vatan üzerinde yaşayan insanlarına, yolları, kentleri, köyleriyle gerçek bir hayat sunmaktır. Açlıktan, işsizlikten, yokluktan, yoksulluktan bunalan insanlar için huzursuzluk, rahatsızlık ve öfke duymayan insanlardan milliyetçi olamaz. Randevu alamayan, hastalığını tedavi ettiremeyen vatandaş için mücadele vermeyen insanlardan milliyetçi olamaz.

Fakirliğinden ötürü çocuğunun beslenme çantasına yiyecek koyamayan, okuldaki açlığını gideremeyen ailenin yanında olmayan, öğrencilerine bir öğün yemek vermeyen devleti eleştirmeyen, okula gönderdiği çocuğuna harçlık veremediği için intihar eden babayla aynı acıyı yaşamayan, üniversite gençliğinin yurt sorunu çözmeyip tarikatlara, cemaatlere, vakıflara salanlardan milliyetçi olamaz.

Okullarında, yurtlarında, kurslarında, vakıflarında taciz edilen çocukların yanında olmayan, empati kurarak kendilerine yapılmış gibi tepki koymayan, ailelerine destek vermeyen insanlardan milliyetçi olamaz.

Düşük ücretle çalıştırılan işçinin, maaşı az memurun-öğretmenin, polisin, sağlıkçının ve emeklinin, geçim zorlukları ve sıkıntısı içerisinde olan esnafın, köylünün, çiftçinin yanında durup birlikte mücadele vermeyen insanlardan milliyetçi olmaz.

Yaşlının, dulun, yetimin, kimi-kimsesi olmayanın çektiği sıkıntıları, zorlukları görmezden gelerek seslerini yükseltmeyenlerin ve yok sayanların milliyetçi olmaları mümkün değildir.-

Hakkı yenilen, verilmeyen, madenlerde, fabrikalarda, raylarda, tersanelerde, şantiyelerde çalışan ve ölümcül kazalarla canlarını kaybedenlerin ödenmeyen tazminatları için yakınlarının açtıkları hukuk savaşında yer almayanlardan milliyetçi olamaz. / Pahalılık ve parasızlıktan ötürü okuyamayıp kaydını donduran ve baba ocağına dönen çocukların haklarını aramayandan milliyetçi olamaz.

Ne açılan kredilerin, ne verilen bursların korkunç pahalılık karşısında yeterli olmadığı; beslenemeyen, gerekli gıdayı alamayan üniversite gençliğinin ezildiği bir ortamda gençler nasıl bir gelecek vadedebilirler ki? Bu gençliğin sorunlarının çözümü için destek vermeyen insanlardan milliyetçi olmaz.

Mazotu, gübreyi, yemi çok pahalı alan, hayvanı, buğdayı, pamuğu, fındığı, üzümü, inciri, kaysısı para etmeyen köylünün, çiftçinin kavgasına katılmayan insanlardan milliyetçi olmaz.

Siftah yapmadan dükkanını kapatan, ağır vergileri ve cezaları ödemek zorunda kalan, elektirik, doğalgaz, su ve telefon faturalarını ödeyemeyen esnafın yanında durup mücadele vermeyen insanlardan milliyetçi olmaz.

Yüksek faiz, enflasyon ve fiyatlar yüzünden geçinemeyen dar gelirlilerin, Cumhuriyetin 100. Yılında verilen ikramiyeden ÇKS’ye kaydı bulundukları için ikramiye vermeyen hükümeti eleştirmeyen ve karşısında durmayanlardan, yap-işlet-devret yöntemiyle “bir kuruş harcamadan(?) yapılan yatırımlardan doğan” hazinenin karadeliğini sorgulamadan destek verenlerden milliyetçi olamaz. 

Eşinden ya da sevgilisinden durmadan dayak yiyen, şiddet gören, yaralanan, öldürülen, nefes almasına dahi tahammül edilmeyen, her yaptığı suç ve günah sayılan kadına insan gözüyle bakmayanlardan milliyetçi olamaz.

Milliyetçilik salt savaşla, yurt savunmasıyla olmaz. Vatan denilen toprak üzerinde yaşayan tüm insanları, dil, din, mezhep, ırk ayrımı gözetmeksizin sevmek, sahip çıkmak, haklarını korumakla olur.

Dönümüne 170 TL destek verirken, onca yıldan buyana geçen süreye rağmen bir kuruş artırılmayan, yüksek faize ve enflasyona, vergi ve cezalara aldırmadan yükseltilmeyen bayram ikramiyelerine “itirazı olmayan” insanlardan milliyetçi olmaz.

Toprağı, tarlası, tarım alanları yabancılara peşkeş çekilirken, evler, apartmanlar leblebi gibi satılırken, TC Uyruğu, 4 kadınlı, 20 çocuklu bir babaya dört yüz bin dolara değil (kişi başına yaklaşık 17 bin dolara) hediye edilirken susanlardan milliyetçi olamaz.

“Özelleştirme” adı altında Cumhuriyet’in kazanımlarını, fabrikalarını, bankalarını, şirketlerini, madenlerini satan ve yenilerini yapmayanlardan, gelirleri ve kazançları “betona gömenlerden”, milli eğitimi tarikatlara, cemaatlere teslim edenlerden milliyetçi olamaz.

Sizlerin bu düşünceleri artırmanız dileğiyle esenlikle kalınız.