Peygamberimiz (sav), miraca çıktığı gece namaz emrini almıştır.
En yüce mekanda, en yüce ibadet emrini alan Hz. Peygamber, sahabesine beş vakit namazın nasıl kılınacağını bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır.
Namaz en önemli ibadet sayılmıştır. Çünkü namaz, hiçbir ibadette olmayan birçok ayrıntıyı bir anda, bir arada bulunduruyor.
Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz;
Abdest: Namaz kılmak için abdestli olmanız gerekir.
Kabe-kıble: Namaz kılmak için Kabe'ye yönelmeniz şart.
Kur'an-ı Kerim: Namaz kılmak için Kur'an-ı Kerim'den birşeyler okumanız gerekir.
Örtünme: Namaz kılabilmek için setr-i avret dediğimiz vücudun belli yerlerini örtmek gerekir.
Bu kadın ve erkek için farklıdır.
Kadın için yüz, eller ve ayaklar hariç tüm vücut, erkekler için ise diz kapağı ile göbek arasıdır.
Secde: İki rekatlık bir namazda dört kere secde edersiniz.
Bir mümin için secde büyük bir ibadettir. Çünkü kulun Yüce Allah'a en yakın olduğu an secdedeki anıdır. Orada bütün perdeler aralanır. Kul Rabbi ile başbaşa kalır. Hadiste şöyle buyrulur; "Allah secde yerini ateşe haram kılmıştır."
Oruç: Namaz dolaylı olarak içinde minyatür bir oruç ibadetini de barındırır. Çünkü kişi namaz esnasında bir şey yiyip içemez. Sanki bir tür (bir an için) oruç tutar. Daha doğrusu ona orucu hatırlatır bu hal.
Tefekkür hali: Namazda kalbi Yüce Allah'tan gayrisinden uzak tutmak lazım. Kalbi gayriden boşaltıp, sahibine tertemiz bırakmak lazım. Kişi bu hali namazda yaşar.
Huzurda olma hali: Namazda kişi Rabbin huzurundadır.
Huzura kabul edilmiştir.
Derdini açar Rabbi'ne.
Halini arzeder.
Sıkıntısını dile getirir. Çünkü en yüce olan büyük zat lutfetmiş ve onu huzuruna almıştır.

HER NEFES, PAHA BİÇİLEMEYEN BİR NİMETTİR
İmam Gazali Hazretleri'nin nasihatlerinden; "Bir mümin, sabah namazını kıldıktan sonra ve güne başlamadan evvel, bir süre nefsi ile baş başa kalıp, onunla bazı muahedeler yapmalı ve bir takım şartlar üzerinde anlaşmalıdır.
İnsan da nefsine şu ikaz ve telkinlerde bulunmalıdır: 'Benim sermayem ömrümdür. Ömrüm gidince anaparam da gider. Kâr ve kazanç sona erer. Fakat bu başlayan gün, yeni bir gündür. Allah Teâlâ bu gün de bana müsaade ederek ikramda bulundu. O hâlde bugün, günah ve mâsıyete katiyyen yaklaşma ve sakın ola ki bugünün bir anını bile boşa geçirme.
Zira her nefes, paha biçilemeyen bir nimettir.
Kıyamet günü insanoğlunun önüne her gün için yirmi dört tane kapalı kutu getirilir. Kutunun birini açıp, o saatte yaptığı amellerin mükâfatı olarak, içinin nur ile dolu olduğunu görünce, Allah'ın lütfedeceği mükâfatı düşünerek kul öyle sevinir ki, bu sevinci cehennem halkı arasında paylaşılsa, cehennemin acısını duymaz olurlardı. İkinci kutuyu açtığında, bundan karanlık ve pis kokular çıkar ki, bu da isyan ile geçirdiği saattir. Buna da öyle üzülür ki, eğer bu üzüntü cennet halkına dağıtılsaydı, kederlerinden cennetin zevkini kaybederlerdi. Üçüncü bir kutu daha açılır ki içi tamamen boştur. Bu da uyku veya mubah şeylerle geçirdiği saattir.
O hâlde; Ey nefsim! Fırsat eldeyken sandığını iyi doldur, sakın boş bırakma. Bedenin azaları da, nefsin yardımcıları mevkiindedir.
İnsan, onlara vazifelerine göre hususi tavsiyelerde bulunmalı, bu emanetleri kötü işlere bulaştırmamalıdır.
Gözünü; haramlara ve boş şeylere bakmaktan men etmeli, dilini; yalan, yalakalık gibi şeylerden alıkoymalı, mîdesini; haram ve şüpheli gıdalardan sakındırmalıdır.
Peygamber Efendimiz: "Lüzumsuz şeyleri terk etmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır" buyurmuştur. (Tirmizî, Zühd, 11)