"Siz de benim gibi,

Günleri

Sevgiyle isteyerek

Değil de, takvimden yaprak koparır gibi gerçek

Bir sıkıntı ve nefretle yaşadınızsa, Ankara güneşi

sizin de

Uyuşturmuşsa beyninizi, Ata'nın izinde Gitmekten başka bir kavramı olmayan Cumhuriyet çocuğu olarak yayan,

Pis pis gezdinizse (o sıralarda adı Opera Meydanı olan)

Hergele Meydanı'nda, bu sarı ve tozlu alan İğrendirmediyse sizi,

Bir taşra çocuğu sıfatıyla özlemeyi bilmiyorsanız denizi,

Kaybettiniz (benim gibi).

 

..."

Tutunamayanlar | Oğuz Atay

"Üçüncü Şarkı",  Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar" kitabından ironi dolu nesiri. Bu yazımın başlığının " Bir Opera Denemesi" olmasını dilerdim ama olduramadım... Sene 2008, Mersin Devlet Opera Balesi, Gioacchino Rossini’nin librettosu Sterbini’ye ait “Sevil Berberi” operasının prömiyerini yapacak. Sevil Berberi, sezon boyunca oynanacak fakat hemen izlemek istiyorum. Biletler hemen alındı ve internetten operanın libtettosu indirildi ve okundu. Şimdi heyecanla oyun gününü bekliyoruz...

Oyun günü geldi çattı. Heyecanlıyım çünkü ilk kez bir opera izleyeceğim. 20 yaşına kadar Trabzon' da öğrenim hayatını geçirmiş bir gencim. Şehirde tiyatrodan, modern dansa ve müzikallere kadar pek çok şeyi izlememize rağmen, şehre hiç opera gelmemiş. Çünkü şehirde Opera Binası hiç olmamış. Tiyatro binamız opera için yetersiz olduğundan (Çünkü salon küçük ve içerisinde bir orkestra çukuru yok.)

Oyun başlamadan, heyecanımı gizlemediğimden kaynaklı olacak ki, İzmirli bir arkadaş beni sahneyle tanıştırmak girişiminde bulundu. "Karşıda gördüğün boşluk orkestra çukuru, yukarıdaki ekrandan ise oyunun replikleri geçecek" dedi. Bu samimi gibi görünen fakat ukalaca algıladığım enformasyon sonucu şu yanıtı verdiğimi hatırlıyorum." Sağol fakat Degas'ın tablolarına bakarak ve televizyonda opera izleyerek büyüdüm. Orkestra çukurunu da biliyorum, ekranını da!"

Bu gerginliğimin nedenlerinden birinin altında şehrimizde hiçbir zaman bir opera binasının olmamasıydı. Opera Binası ne 1900 başlarında ne de Cumhuriyet sonrasında. Çünkü opera kültürü Osmanlı Döneminde sadece azınlıkların ilgi alanında olan bir sanat türüydü. Şimdiki Gazipaşa Caddesi civarı Tuzluçeşme'de bir operet binası olduğu biliniyor. Rum burjuvazisinin burada sıklıkla operetler izlediği kayıtlarda mevcut. Günümüze kadar ulaşamayan Tuzluçeşme semti, Sultan II. Abdülhamid Fotoğraf Albümleri Projesi kapsamında çekilen fotoğraflarda görülmekte. Ülkedeki ve özellikle şehrimizdeki ezberleri bozmak zor olduğundan, Türkiye'deki ilk opera binası Trabzon' da açıldı hadsizliği yapılmakta. Evet Trabzon Osmanlı Döneminde önemli bir ticaret ve kültür şehriydi fakat hiçbir zaman bir operası olmadı. Günümüzün enformasyon bombası diyeceğimiz tüm sosyal medya araçlarıyla yayılan bu yalan artık ne yazık ki sahiciliğinin de ötesine geçmekte. Klişe bir alıntı olarak, kes yapıştır hikaye sosyal medya ortamında şöyle anlatılıyor.

"Türkiye'nin ilk opera binası 1912 yılında Trabzon'da inşa edilmişti. Trabzon Opera Binası olarak anılan bu yapı, Trabzon Meydan Parkı'nın doğusundaki bölgeye inşa edilmişti. 1925 yılına kadar tiyatro ve müzik salonu olarak da kullanılan yapı, aynı yıl tamamen sinema salonuna çevrilmiş ve Turan Sineması adını almıştı. Ne yazık ki, Trabzon Opera Binası, 1958 yılında yol genişletme çalışmaları sırasında belediyenin kararıyla yıkıldı."

Sosyal medya birer boşluk olarak geçmişle bizi kandırmaya ve geleceği bulandırmaya devam ediyor. Sözü edilen bina, dönemin belge ve arşivlerinde "Pilosyan Sinematografi" adıyla geçmekte. Binanın iç planı ne yazık ki mevcut değil. Dönemin afiş, bilet ve tüm efemeraları bize bu binada opera sahnelendiğine dair herhangi bir kanıt sunmuyor. Kısacası bina üzerinden tarihi bir yanlış okuma yapılarak şehir kimliğimiz kirletilmekte. Neden mi? Çünkü şehir  "Muhafazakarlık ve Milliyetçilik" damgasıyla çoktan paket yapıldı. Üzerine birde "Opera yıkan zihniyet" eklenince oldurulan bir gericiliğe mahkum bırakılıyoruz. Şehirde tek tük kalan dönem mimarilerinden biri olan bu bina "Art Nouveau" denilen bir tarzın örneği olarak yapılmıştı. Hacim olarak opera binası olamayacak kadar küçük bir arsaya kurulmuştu. Özetle Art Nouveau denilen bu tarzın iyi ve korunan örneklerini komşu Gürcistan'ın pek çok şehrinde, özellikle Batum ve Tiflis' de görmek mümkün. Ayrıca Gürcü art nouveau örnekleri UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi'ne girmiştir. Art Nouveau (Yeni Sanat), zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımıdır.

"Art Nouveau" bir mimari üslup olarak özünü doğadaki bitkilerin formalarından ilham alır. Mesela, baharda dallarından sürgün veren sarmaşıklar gibi... Yıkılan sinema binanın hemen yukarısında yapılan otoban kazıklarına çizilen sarmaşık motifleri gibi. Şehre belki çok yakıştığı için düşünülen bu inceliklere bakıp eskiyi anıyoruz. Sanatla dolup taşan bir şehirde yaşamanın dayanılmaz ağırlığı içinde kapımızı penceremizi kapatmış bekliyoruz. Denizin sesi gibi yitip gitmiş bir geçmişi özlüyoruz.