Çok önemli bir mektup, tarihi bir belgede..
Çok ama çok şey anlatıyor..
Hele hele bugünlerde çooookkk!..
Ders gibi..
Türkiye'de sözde Kürt sorunu üzerinden derinden ayrılıkçı bir harekatın yol almaya başladığı dönemde tarihe bakmak açısından son derece önemli bir belge de..
Hep bazıları Kürt sorunu tarihin derinliklerinden beri vardır, isyanların sayısı ortadadır derler ama Kürtlerin Lozan’a gönderdiği mektubu nedense hiç söylemezler..
İşte kaynak gösterilerek yazılan bu belgeyi siz okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Amansız bir aşk, şevk ve sevda ile “Kürt meselesi”ne sarılan ve soyunanlara.. ' 1923′te Kürt halk heyetinin Lozan’a gönderdiği tarihi mektup ithaf olunur.
Bakın ne der o mektup..
***
“Biz Kürtler, Turan neslinden bir kavimiz. Bugünlerde (Lozan konferans görüşmeleri sırasında) İngiltere Yetkili Kurul Başkanı Lord Curzon’un Kürtlere bağımsızlık verilmesi fikrini ortaya atarak, Kürtlerin koruyucusu tavrını takınmasını, hayret ve şaşkınlıkla karşıladık.
Biz Kürtler, Turan neslinden bir kavimiz. Milli hatıralarımız ve özelliklerimizden dolayı Türkler bize , ‘Yiğit ve cesur’ anlamına gelen Kürt ismini vermişlerdir. Kürt adıyla anılan ve büyük hizmetleri geçen kahramanların isimlerinin yaşaması amacıyla, Deminan, Hayderan, Kureyşan ve Lolan gibi isimler kabile ve aşiretlere verilmiştir.
Bu aşiretler bugün anavatanın Doğu Türklerini oluşturmaktadır. Kürtlerin 1876 tarihinden önceki ve sonraki durumları araştırılacak olursa, İranlı misyonerlerin aşiretler üzerinde yaptıkları çalışmaların sonucunda Kürtler kendi öz dilleri olan Türkçe lehçesini ve öz kültürlerini yavaş yavaş kaybettiler.
Bundan dolayı Erzurum, Van, Bitlis ve Musul taraflarındaki aşiretler, Farsçadan başka bir şey olmayan, Kırmanç adı verilen Farisi lehçeyi konuşmaya başladılar. Bu misyoner faaliyetlerinden az etkilenen, Harput ve Diyarbakır taraflarındaki Kürt aşiretler ise ana dilleri olan Türkçe lehçesi ile karışık Zaza lehçesini konuşmaya başladılar.
Bu Öz Türkoğlu Türkleri Yavuz Sultan Selim Han, Kürtlerin hanı Şeyh İdris-i Bitlisi’ye gönderdiği fermanla kendi ülkesine dahil etti. O günden bu güne kadar, Türk akrabalarının şefkat ve himayelerinde huzurlu ve rahat yaşamakta ve Türk lehçesi ile de konuşmaktadır.
Yukarıda yapılan değerlendirmeden sonra, İngiltere yetkili kurul Başkanı Lord Curzon’a sorarız ki; İranlıların dilini biraz konuşmakla, o millete mensup olunduğu kabul edilirse, İngilizler de dahil her milletin durumu tartışılır.
Doğu ülkelerini istila eden ve genellikle dünyanın kendi toprakları içerisinde olmasını hayal eden İngilizlerin, diğer milletlerin kabullenemediği ‘müstemleke’ kelimesinin yerine kulağa hoş gelmeyen ve aynı anlamı taşıyan ‘manda’ kelimesinin de aslında aynı şey olduğunu Kürtler anlamıştır.
Dünyadaki zenginlik kaynaklarına sahip olmak isteyen İngilizlerin, 12/10’u Türk olan Musul’u ve petrol kaynaklarını biz Müslüman Türk’lere çok görmesini hayretle karşılıyoruz.
Lozan Konferansı’nda İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon’un, Dersim (Tunceli) ve Bitlis olaylarından bahsederek tek millet olan Türk ve Kürt arasına ayrılık düşünceleri sokma gayretini biz Kürtler anladık.
Biz Kürtler, Avrupa ve İngiliz diplomatlarının parlak vaatlerinin altında kendi menfaatlerinin olduğunu biliyoruz. Ve bundan dolayı kendi direniş kuvvetlerimizi oluşturduk.
1917 yılında İngiltere Yetkili Kurul Başkanı Lord Curzon gibi bağımsızlık vaatlerinde bulunan Ruslar’a biz Kürtler “Bizi anavatandan hiçbir kuvvet ayıramaz. Bizim rahata kavuşmamız, sizin hemen bu topraklardan çekilmenizle olacaktır’’ dedik.
İşte bugün bütün Kürtler, Lozan’daki Avrupa ve bilhassa İngiliz diplomatlarına aynı yanıtı veriyoruz. Kürtler bağımsızlıklarını, kendilerini yok edecek yabancılara değil, kendi ailelerinden olan Türkler’e ve onları temsil eden Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ne emanet etmiştir.
Sonuç olarak biz Kürtler, İngiltere Yetkili Kurul Başkanı Lord Curzon’un bizler için fikirler üretmemesini rica eder ve Lozan’daki Temsil Heyetine ve başkanı sevgili hemşerimiz (Kürt) İsmet Paşa hazretlerine başarılar dileriz.’’
İMZALAR:
Umum Kürt Amele ve Esnaf Cemiyeti; İstanbul Umum Kürtleri adına Reis Salih Kâhya; Lolan aşiret reisi; Sabık Erzurumlu İsazade Ahmet; Kürt Gençler Cemiyeti; Düzerzade Dersimli Mehmet Sabri. (1)
***
İşte mektup böyle..
Çok ama çok şey anlatıyor bugünkü bölücü zihniyetlere..
Nereden nereye sevgili okurlar!..
Şu mektupları bile bu ülkede özellikle üzerlerine bölücülük, ayrı millet, ayrı devlet oyunu oynanan Güneydoğu'daki Kürt kökenli insanlarımıza anlatamadık, ortaya koyamadık ve halende ortaya koyamıyoruz ve anlatamıyoruz..
Türk milletinin vekilleri de TBMM kürsüsünden anlatamıyor!..
Sessiz ve derinden bölücü harekat yol alıyor!..
Bir şey olmaz, bu ülke bölünmez diyenlere şunu söylemek gerekir. Hiç kimse bir anda ülkenizi böldük, ülkenizde özerklik getirdik, eyalet sistemine geçtik demez..
Yavaş yavaş..
Sindire sindire..
Yarın iş işten geçer!..
Geçmiş olsunla kalınır..
Bu vatan Türk’ü, Kürt'ü, Çerkez'i, Alevisi, Boşnak'ı, Laz'ı, Avşar'ı ve diğerler ile bir karış parçası bile ayrılmaksızın bir büyük ulus olarak Türk milletinin kendisidir.
Yazık!..
Kyn.(1) 24 Kanun-i Sani (1339-24 ocak 1923) ,Devlet Arşivleri Genel Müd.,Başbakanlık Osmanlı Arşivi ,HR.İM, 60/3..-(2) Mehmet ARSLAN – www.kamudan.com