Bu ülkede içine konuşan insanların sayısı hızla artıyor. Çünkü sessiz kalmaktan yorulduk. Konuşunca ne olacak korkusu bizi sessiz ama konuşan insanlar yaptı. Yaftalamak, taraf olmak istemiyoruz. Sadece sabahın körüne hasret kaldık. Karanlık düşünceler öyle sardı ki benliğimizi gözlerimiz kamaşırcasına aydınlığı arıyoruz.

Evvel zamanlarda bahsedilen kötülüğü cehaletten sayan insanlardık biz. Ama görüyoruz ki biz bu dünyanın şeceresini yanlış tutmuşuz. Meğer karşımızda bin yıllardan buyana gelmiş örgütlü ve eğitimli bir yapı varmış. İyi nedir, iyi insan nasıldır, iyi bir kalp nasıl olur diye kendimize sorular sorup bir arayışın ve inanışın içinde debelenirken ikna edilmişiz. Güzel günlere inanırken, kötü günlerin karanlık düşüncelerine ikna edilmişiz.

Size bir sorum olacak?

Çocuklarınıza içi para dolu bir kasa, evler, arabalar miras bırakabilirsiniz. Peki yanmış bir orman, kirletilmiş bir hava ve yüzeyi kara katmanla örtülü bir denizin olduğu yerde bu neye yarayacak? Yarının çocukları bizleri mezarlarımızda dualarla değil beddua ile anacak.

Bu ülkede siyaset, ekonomi, eğitim her dönemin sorunu olmuştur. Bu kader değildir. Bu düpedüz nemalanmaktır.

Eğitmeden üreten üretmeden gelişen bir ülke var mıdır?

Evet! Umut şüphesiz ki varlıktan değerlidir.

Ama var olanı yok etmek umudu darağacına getirir.