Tıynet ve cibiliyet meselesi” dedi Cumhurbaşkanı’mız ki sonuna kadar haklı..
Çünkü devlet seni ama öyle ama böyle bir milli kurumun başına getirmiş. Sen kalkıp milli bir projeyi satmaya kalkıyorsun.
Öteden beri üç meselede, neden memlekette idamı kaldırdılar diye hep hayıflanmışımdır.
1-İhanet
2-Sapıklık
3-Terör
Türkiye’ye ait milli piyade tüfeği çizimlerini ABD’li bir firmaya satarken suç üstü yakalanan MKE Silah Fabrikası Müdürü Mustafa Tanrıverdi hakikaten hangi ceza ile yargılansa yüreğimizin yangını diner?
İdamdan başka bir ceza, layıkını buldu dememize vesile olabilir mi?
Bence olamaz..
Hain Tanrıverdi’nin AKP siyaset akademisinde resmedildiğini dile getiren CHP'li Gürsel Tekin, “Hem rüşvetçi, hem casus. Nerede yetiştiği de belli oldu” dedi.
Güzel..
Tekin'in bu sözlerini anlamlı buluyorum. Aynı Tekin keşke kendilerinin Tanrıverdi olmasa da Tanrıkulu olan kişisinin terörle ilintileri için de bir şeyler söyleyebilse.
Teröre taziyeye gidenle vatan sırlarını pazarlayanlar arasında pek bir fark olmadığını da ah bir anlayabilseler..
Sonra iki gazetecinin faaliyetleriyle bu ihanetçi müdür arasında bazı benzerlikler olduğunu da keşke görebilseler.
Makine ve Kimya Endüstrisi Silah Fabrikası hain Müdürü Mustafa Tanrıverdi, ABD’de silah fabrikası bulunan Türk iş adamına MP-5 ve MPT-76 marka silahların çizim ve üretim planlarını satarken suçüstü yakalanmıştı. 18 milyon dolarlık milli piyade tüfeği MPT-76 projesinde, ilk olarak 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün prototipini denediği silahlardan ABD’nin yanı sıra Şili ve Azerbaycan da sipariş vermişti. Milli piyade tüfeğinin projeleri, MKE Kırıkkale Fabrikası Müdürü Mustafa Tanrıverdi tarafından 300 bin dolar ve 200 bin liraya satılmak istendi. İstihbarat ve organize suçlar bürosuna bağlı ekipler tarafından para dolu çantayla kıskıvrak yakalanan Tanrıverdi’nin ilk ifadesinde “Ben bu olayda hatalıyım. Yaptığımın farkındayım ve pişmanım” dediği öğrenilmişti.
Bu sözler bana uçakta konuşan bebek katilinin sözlerini hatırlattı. ‘Türkiye'ye hoş geldin’ dediklerinde teröristbaşı ‘hizmete hazırım’ demişti.
Bu haninin de 'pişmanım' sözü bana bebek katilini hatırlattı.
Neylersin hafıza her türlü bağlantıyı kuruyor işte. Özgür düşüncenin gözünü seveyim.
TARLA EKİLDİ BAŞAK BİÇİLDİ(!)
Ruhsal olarak devam etse de fiziken korkuya dayalı olarak şikeye teşebbüsün zorlaştığı bir iklimde sürüyor lig. Evvelsi akşamki skorlarla 2010-2011'de şike yapıldığı bir kez daha tesçillendi. Nasıl mı? Net belli.. Şimdiki takımından katbekat güçsüz bir takımla 17'de 17 yapmayı dillendirenler şimdi ise dut yemiş bülbül gibi suskun. Gelen vuruyor giden vuruyor.. Hatta radarcı vurdu son darbeyi.
O yıl mükemmel bir takım olan Trabzonspor ilk yarıda 42, ikinci yarıda 40 puan toplayıp gayet dengeli bir grafik çizmişti. Şikesi tesbitli rakibi ilk yarıda 33, ikinci yarıda sözümona 49 puan toplama başarısı gösterip radara tutulmuştu.
Evet böyle bir ligin 2016 versiyonu içinde karşımızda adı İstanbul BŞB iken şikeye bulaşmışlığını unutturmak için sinsice adı Başakşehir yapılan bir takım vardı.
Tarlaları sürenler başaklar biçmiş olmalı ki böyle bir adlandırma akıllarına gelmiş.
Gelelim maça..
Trabzonspor tek forvet düzeniyle uçta Muhammet Demir'le başladı oyuna. Bu rakibi fazla ciddiye aldığını gösteren tipik bir güçsüz ev sahibi takım tavrı olsa gerek.
Cesur bir tercih yapılamaz mıydı?
İlk yarıda rakipten etkili gibi görünse de Fırtına yine de istenildiği sayıda pozisyon üretemedi. Bir yan toptan belalımız Yalçın, golünü attı. Sonrasında burnu dağılan Özer'i çıkarıp forveti çiftleme çaresini akıl edemeyen hocamız ilk yarı Akakpo'dan gelen golle stratejisini savunma imkanı bulmuş oldu.
O bildik tavrıyla Hüseyin Göçek'i hafızam, 2010 yılında 12 dakika uzatıp Fener'i Gaziantep karşısında galibiyete taşıyan yönüyle hatırlıyor.
Metre kareye çok fazla şikecinin düştüğü bir rakibi yenmek isterdik ama Hami hocamızla bunu hayal etmek lüks olurdu. Bir Okay, bir Marin bir haftadır ne yapmış?
Sorun forvet de değilmiş. Sorun topu önde oynayamama sorunu. Cardozo'yu yedek tutup maç kazanmayı hayal etmek ne fukara bir futbol yaklaşımı.