Geçen yazımda Türk İslam anlayışını tahrip ederek Türkiye’nin BOP kapsamına dahil edilme çabalarına genel olarak bir giriş yapmıştım. Bu yazımda biraz daha ayrıntıya girmeye çalışacağım.

Türk İslam anlayışı Müslümanlığı kabul ettikleri tarihten beri Türklerin kendi yorumlarını katarak yaşadıkları kendilerine özgü bir İslam iklimidir. Arap İslam anlayışından bir çok yönüyle fakat özellikle aklı öncelemesi nedeniyle farklıdır. Özellikle halifeliğin Osmanlıya geçmesinden sonra Arap İslam anlayışı karşısında gerilemiş ve zamanla yerini Güney İslamı denilen Arap İslam anlayışına bırakmıştır. Geçen yüzyılın başında Atatürk’ün Türk İslam anlayışının kutup yıldızı olan Maturidi yorumunu yerleştirmeye çalışması ile milletimizin manevi iklimi aslına dönmüştür. Oryantalist sömürgeci batının Ortadoğu coğrafyasında en son isteyeceği şey Güney İslam anlayışından farklı olarak aklı ve felsefeyi önceleyen kuzey İslamı, başka bir deyişle Türk İslam anlayışıdır. Bu nedenle Sömürgeci Oryantalist batının ve içimizdeki Arap kültürünü gerçek İslam zanneden Güney İslam savunucularının Türk İslam anlayışına ve Atatürk’e saldırmaları doğaldır. 

BOP teorisyenlerinden ve Amerikan derin devletinin en önemli kişilerinden biri olan zamanın CIA Ortadoğu direktörü Graham Fuller “Kemalizm bitti. Dünyadaki bütün liderler gibi o da sonsuza dek yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kur’an hala veriyor. Bu nedenle, kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslam’ın günlük yaşamdaki yerini almasını yeniden düşünmelidir” diyor. Aynı grubun çok önemli bir diğer üyesi, medeniyetler çatışması teorisinin teorisyeni ve CFR üyesi Samuel Huntington şöyle diyor: “Türkiye’nin bir an önce Atatürk’ten ve Atatürk’ün laiklik tanımından kurtulması gerekir. Türkiye Atatürk’ün mirasını bilinçli bir şekilde reddedip kendisini İslam’ın bir lideri olarak yeniden tanımlamadığı sürece sorunlarını çözemeyecek.” Bir başka batılı emperyalist, CIA’nın Türkiye şeflerinden Paul Henze ise “Atatürkçülük ölmüştür. Türkiye için en iyi yol ılımlı İslamdır.” demişir. Bu kişilerin taşıdığı zihniyeti ve mensup oldukları sömürgeci batı medeniyetinin planlarını bilmesek Türkiye’nin ve İslam medeniyetinin iyiliğini istediklerini düşüneceğiz neredeyse. Bu gün İslam coğrafyasını tarumar edenlerin akıl hocaları, PKK terör örgütünün hamileri, büyük İsrail düşüncesinin en önemli destekçileri, Gazze’de soykırım yapan canilerin fikir önderleri ilginç bir şekilde Türkiye’nin iyiliğini düşünüp önerilerde bulunuyorlar!!! En önemli tavsiyeleri de Türkiye’nin Atatürk’ün çizgisinden çıkıp İslam coğrafyasının lideri olması. Peki bu kişiler lideri olmamızı istedikleri İslam dini hakkında ne düşünüyorlar ve nasıl tanımlıyorlar? Bize Atatürkçülükten ve laiklikten vaz geçip İslam coğrafyasının lideri olmamızı öğütleyen Samuel Huntington İslam hakkında şöyle diyor: ”Batı için temel sorun İslamcı köktendincilik değildir. Bu sorun bizzat İslamdır. İslam’ın sorunu ise, CIA veya ABD savunma bakanlığı değil, ama batıdır. “  Aynı grupların içinde bulunan sosyal bilimci James L. Payne yazdığı “Why Natıons Arm” adlı kitabında: ”İslam kılıç dinidir. Kur’an ve Müslüman inançları şiddete ilişkin çok az yasaklama içerir ve şiddete başvurmama kavramı Müslüman öğretisi ve pratiğinde eksiktir.” Bu düşünceye daha pek çok örnek verebiliriz.

Şimdi kendimize şu soruyu soralım. Madem ki İslam kılıç ve şiddet dini ise,  batı’nın en büyük sorunlarından biri İslam’ın kendisi ise, Türkiye’yi çok seven bu CIA ajanı oryantalistler neden Atatürk’ün mirasını ve laikliği reddedip tarif ettikleri bu olumsuz din ikliminin lideri olmamızı istiyorlar? Şimdi cevaplara geçelim.

Öncelikle batılı oryantalistlerin hedefi Atatürk ve tekrar canlandırdığı Kuzey İslam’ı da denilen Türk İslam anlayışıdır. Oluşumunda kendilerinin de emekleri olan güney İslam anlayışıyla görünürde çatışıyor olsalar da gerçekte bir sorunları yoktur. Oryantalistlerin kurduğu paradigmanın en önemli yapı taşlarından biri İslam coğrafyasına kendi kurguladıkları bir İslam anlayışını hakim kılmaktır. Batının stratejisine en uygun anlayış Güney İslamı dediğimiz Arap İslam anlayışıdır. Atatürk zaman içinde Arap İslam anlayışına evrilen Türk İslamını tekrar aslına döndürerek Kuzey İslam anlayışını diriltmeye çalışmıştır. Atatürk’ün Laiklik anlayışını Selçukludan ve özellikle Tuğrul beyin uygulamalarından aldığını tarihi olaylardan, İslam anlayışını Maturidi’den aldığını Elmalılı Hamdi Yazır’a yaptırdığı tefsir çalışmasından anlıyoruz. Türk İslam anlayışında Maturidi’nin akılcılığı, Ahmet Yesevi’nin samimiyeti, Yunus’un ve Hacı Bektaş Veli’nin  insan sevgisi ve hoş görüsü  vardır.  Atatürk’ün yeniden Türk milletine armağan ettiği insan sevgisi, hoşgörü ve akılcılık esaslı Türk İslam anlayışından ne El Kaide ne Taliban ne IBDA C ne de Hizbullah çıkmaz. Terörize dinci grupların olmadığı bir İslam anlayışı da Oryantalist Batı’nın işine yaramaz. Kuzey İslam anlayışının aksine terörize dinci grupların içinde serpildiği güney İslam anlayışı batı için çok kullanışlı ve avantajlıdır. Bu gruplarda akılcılığın ve bir Müslüman’ın en önemli mantık yolu olan temyiz makamı kullanılmadığı için düşünmeden itaat eden insanların batı eliyle kurgulanması ve kendi çıkarları için emperyalizm tarafından vekalet savaşlarında kullanılması mümkün ve çok kazançlıdır. Böylece batı kendi vatandaşlarından hiç kimsenin burnu kanamadan İslam  için savaştığını sanan kitleleri kolaylıkla kendi amaçları için oluşturduğu haçlı ordusunda savaşan askerler olarak kullanabilmektedir. Ayrıca müdahale etmek istediği ülkelere kendi oluşturduğu bu dinci terör gruplarını bahane ederek ve dünya kamuoyu nezdinde meşruiyet sağlayarak çok rahatlıkla müdahale de edebilmektedir. Türk İslam anlayışından uzaklaşıp Güney İslam anlayışını benimsemiş bir Türkiye maalesef terörize edilmiş dinci örgütlerin cirit attığı bir ülke haline gelecektir. Sonuçta zamanı gelince batı’nın müdahalesi için meşruiyet sağlaması yönüyle kullanışlı aparatlar olarak fonksiyon sağlanmasına çalışılabilecektir. Tespitlerimi dünya üzerinde çeşitli bölgelerde ve yakın coğrafyamızda yaşanmış ve yaşanan olayları örnek vererek doğrulayabiliriz. 

Oryantalist batı kendi amaçları için kullanamayacağı Türk İslam anlayışını istememekte ve her fırsatta tahrip etmeye çalışmaktadır. Maalesef zamanımızda bu çabaya ülke içinde alet olan ve belki de batı oryantalizmi ile iş birliği içinde olan odakları da görmekteyiz. Yakın geçmişte medyada ve toplum önünde din adına konuşan insanlar Yaşar Nuri Öztürk örneğinde olduğu gibi yetkin ve bilgili ilim adamlarıydı. Her söylediklerinin altını gerçek bilgiyle doldurur ve Kur’an merkezli konuşurlardı. Akıl ve mantık Hanefi-Maturidi çizgisinde önemsenir ve İslam felsefesinin ışığında, Türk islam anlayışının hakim olduğu fikir iklimlerinde tartışmalar yapılırdı. Fakat günümüzde çok şey değişti diyebiliriz. Artık din adına konuşan yetkin bilim adamlarını görmek pek mümkün olmuyor maalesef. Bu gün İslam adına konuşan insanların çoğu Kur’an dışı referanslar ile, hurafe merkezli ve tam oryantalist batı’nın arzuladığı güney İslamına uygun şekilde bir yol takip ediyorlar. Artık kutsal dinimizi holdingleşen cemaat ve tarikatların, kız çocukları için evlilikte yaş alt sınırı yoktur diyen hasta ruhlu insanların, her köşe başında sorgusuz itaat karşılığı şefaat dağıtan din tüccarlarının, şu veya bu siyasi oluşuma destek olmak İslamın gereğidir diyen din bezirganlarının, dini vecibelerini yerine getirmeyenlerin darp edilebileceğini söyleyen tuhaf insanların temsil etmeye çalıştığını görüyoruz. Bu mevcut durum tam olarak sömürgeci batının istediği gibi bir ortam, kullanışlı insan grupları ve ötekileştirilmiş, müdahale edilmesi meşru sıradan bir Ortadoğu ülkesi algısı yaratabilir maalesef. 

Emperyalist batı istediği sonuca ulaşmak için elbette Atatürk’ün kurduğu kurumlara saldıracak hatta savaş açacaktır. Bu saldırı Türk milleti’nin dinamiklerine ve özellikle Türk-İslam din anlayışına karşı içimizdeki self oryantalistler,  mankurtlar ve bir kısım örgütlü cehalet aracılığıyla yapılan vekalet savaşı şeklinde, asimetrik, hibrit,  Postmodern bir haçlı saldırısıdır. Bu saldırılara karşı ve Ortadoğu bataklığından uzak durabilmek için uyanık olmalıyız. Atatürk’ün yerleştirmeye çalıştığı Hanefi-Maturidi Türk İslam anlayışının bizim olduğunu, gerçek İslam felsefesine dayanan geçerli İslam yorumu olduğunu bilmeli ve hiç kimsenin tahrip etmesine izin vermemeliyiz.