Osmanlı Devleti’nin devamı olan Türkiye Cumhuriyeti güney doğu illerimizde yaşanan deprem felaketinde topyekûn yardıma koştu, koşmaya devam etmektedir. Asil bir millet olduğumuzu her platformda göstermekteyiz. 

Osmanlı zamanında da birçok vakıf kurularak bu vakıflar tarafından milletin ihtiyaçları karşılanır ayrıca çeşitli eser ve hizmetlerin vakfettiği bilinmektedir. Bilhassa aş evlerinde her biri birer vakıf olan külliyelerin parçası veya müstakil kurumlar olarak vakıf kurallarına göre hizmet ederlerdi. 

Bu dönemde vakıflarda çalışanların alacakları ücret, ne kadar ve nasıl yemek dağılacak yemeklerin çeşidi kalori değerleri vakıf nizamnamesine ve kafiyesinde kayıtlıydı. Büyük bir külliyenin parçası olmayan küçük aş evlerinde daha çok misafir ve fakir kişiler için hizmet verilirdi. 

Vakıfların aş evlerine, yemek yiyenler öncelikle misafirler külliyede ki görevliler ve öğrencilerdi. Aşçılar, kapıcılar, nöbet tutan yeri çeriler, imamlar, müezzinler, öğretmenler, darüşşifada görevli doktorlar ve yardımcıları, hastalar, başka görevleri ifa edenlerin günlük yemek ihtiyaçlarını buradan karşılarlardı.

Bütün bunların yani çalışanların, öğrenci, misafir ve fakirlerin sayıları göz önüne alınırsa büyük aş evlerinde günde yaklaşık 1000 ile 2000 kişiye yetecek kadar yemek çıkarıldığı bilinmektedir. Osmanlı’nın yaptığı bu hizmetleri göz önüne aldığımızda zenginlerle fakirlerin arasındaki maddi uçurumun biraz olsun kısaldığını ve neticesinde sosyal bir patlama gelmesini önlemek için çok önemli bir hizmetti.

Günümüzde biz Türkiye Cumhuriyeti olarak da güney doğu da yaşadığımız afetlerde devlette büyük ölçüde katkı sağladığı gibi millet olarak da her türlü yardımı yapmıştır. Yukarıda da belirttiğim gibi yapmaya devam etmektedir. Müslüman Türk milleti işte budur Peygamberimizin de (SAV) belirttiği gibi “komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyurarak yardımların önemini vurgulamaktadır.