Sizlere bugün Richard Fawler'e ait bir hikayeyi paylaşacağım. Okuyunca hayatı daha derinlemesine kavrayacaksınız.
Buyrun okuyun..
***
Kıza bir partide rastlamıştı. Harika birşeydi. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı ama kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı. "Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı garsonu çağırdı.
"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi. "Kahveme koymak için."
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı... Kahveye tuz!..
Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var" dedi.
Delikanlı anlattı:
"Çocukken deniz kenarında yaşardık. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar. Onları öyle özlüyorum ki."
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının. Kız çok duygulanmıştı.
İçini bu kadar samimi döken bir adam, evi, aileyi seven, evini sakınan biri olmalıydı.
Kız da konuşmaya başladı. Onun da evi uzaklardaydı. O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu. Tatlı ve sıcak.
Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine, içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu.
40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. "Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına. Şöyle diyordu:
"Sevgilim, bir tanem.
Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim. Tuzlu kahvede. İlk buluştuğumuz gün öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken "tuz" çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm ama vazgeçtim. İşte gerçek. Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi.. ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu ıslattı. Bir gün biri, kadına "Tuzlu kahve nasıl birşey?" diye soracak oldu.
Gözleri nemlendi kadının. "Çok tatlı!.." dedi.
***
Hisli ve içli bir hikaye. Hayatı tuzlu kahve tadında mutlu yaşamak varken biz neden şekerli kahve içerken hayatımızı zehir ediyoruz ki..
.........................../............................
TERSİ TERSE ÇEVİRDİK!
Trabzonspor geçen hafta Gaziantepspor maçında dönüm maçını kazananamış, taraftarı bir hayli üzmüştü. Taraftar ile takım arasında bir burukluk meydana gelmişti. Böyle bir atmosferde şansımızın tutmadığı bir takıma karşı zorlu bir müsabakaya çıktık. Trabzonspor bu zorlu maçta her iki yarıda oynadığı futbol ile geçen haftayı unutturdu.
Akhisar ile oynanan bundan önceki maçlarda 3 mağlubiyeti bulunan Fırtına, kör talihini adeta yenerek her iki yarıda attığı iki golle maçı kazanmasını bildi. Başakşehir ile puanları eşitleyerek 4.’lük yolunda istediğini bugünlük elde etmiş oldu.
Takımımız özellikle Cardozo önderliğinde, Mehmet Ekici’nin organizasyonu ile rakibe karşı önemli bir üstünlük kurarak her iki yarıda attığı ve golcülerinin konuştuğu gecede ıslak ama seyircisini az da olsa güldüren güzel bir galibiyet elde etti.
Haftaya Konya’da zorlu bir maç daha Fırtına’yı bekliyor. Mehmet Ekici’nin cezalı olduğu, bir sürü sakat oyuncusunun bulunduğu bir ortamda zorlu bir deplasman maçı bizi bekliyor. Oradan da 3 puan ile dönebilmek için hafta içini çok iyi değerledirmek gerekiyor. Bütün eksiklere rağmen Trabzonspor Konya’dan da istediğini alıp Avrupa kupalarında yine kendisine yer bulacaktır. Tebrikler Trabzonspor..