Trabzonspor’un lige kötü bir başlangıç yapması hiç kuşkusuz bütün camiayı ve taraftarı büyük üzüntüye sevk ederken, hem yönetime hem de teknik kadroya yönelik eleştirilerin dozunu artırdı.
Hatta durum öyle bir hal aldı ki, ilginç şekilde mali genel kurulun seçimli olması gerektiğini söyleyenler ve Teknik Patron Yanal’ın istifa etmesini isteyenler ortaya çıktı.
Yani bir yandan büyük bir panik havası oluştu..
Diğer yandan da kurt sisli havayı sever misali yaklaşımlar!
Hiç kuşkusuz geçiş dönemi olduğu söylense de sahada ortaya çıkan manzara hoş değil. Bu yönde gerçekleştirilen transferler dahil yapılması gereken eleştiriler var.
Bunları zaman zaman yaptık, dile getirdik.
Ama bütün bunların ‘YIKALIM YENİDEN YAPALIM’ anlayışında olması asla mümkün değil.
Aklıselim olmak gerekir..
Bugün Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta’nın;
Kulübü her yönü ile düzlüğe çıkarmak için büyük bir gayret sarf ettiğini söylememek mümkün mü?
Kulübü devraldığında ortaya çıkan ekonomik enkazı kaldırmak için gece gündüz çalıştığını, büyük fedakarlıklar yaptığını söylememek mümkün mü?
Ağır borç yükü altında ezilmemek için nasıl dışarıdan kaynak yaratmaya çalıştığını, sponsorlar bulduğunu görmemek mümkün mü?
Ve maddi kaynak arayışında açıklamadığı kendi kaynaklarını da ortaya koyduğunu söylememek mümkün mü?
O nedenle eleştirirken yiğidi öldürelim ama hakkını teslim edelim..
Birileri beğensin veya beğenmesin Muharrem Usta’nın bu geçiş döneminde kulübün maddi yükünü sırtlamada, kulübün ekonomik olarak düzlüğe çıkmasında Ankara gerçeğini çok iyi kullandığı da göz önünde tutularak Trabzonspor için son şans olduğunu söylemek hiç de zor değil.
Tabi ki eksikler, hatalar, yanlışlar olabilir..
Yönetimsel zaaflar olabilir..
Var da..
Herkes üzerine düşen dersi almalı..
Özellikle söyleyeceğim şu ki yönetim olma olgusunda sorumluluk sahibi bazı kişiler kişisel hesaplarından kaçınmalı, başkanlarına sahip çıkmalı ve ‘Ben’ anlayışından çıkıp kendilerini Trabzonspor için feda etmeleriler.
Bakın..
Gökhan Saral’ın çıkışlarının kendi menfaati için değil Trabzonspor için olduğu gerçeği de yadsınamaz. Trabzonspor yönetimlerinde hiç kimsenin konuşmadığını seslendirecek böylesine isimler olmalı.
Sürekli alttan almalarla bu işler yürümüyor..
Söyleyeceğim şu ki..
Kimse bizim babamızın oğlu değil.
Ama söz konusu Trabzon şehri, Trabzonspor’un geleceği olduğu  zaman yangına benzinle gitmek yerine aklıselim olmak boynumuzun borcu.
Bugünler ağır eleştirilerle ‘Olmadı bırakın gidin’ denilecek günler değildir.
Trabzonspor camiası artık bu anlayış ile bir yerlere gelinemeyeceği gerçeğini görerek kendini aşıp bir bütünlük halinde geleceğe yürümesini bilmeli.
Olmadı değiştir, olmadı yık yeniden yap mantığı ile geleceğe yürümenin mümkün olamayacağı gerçeğini son yıllarda hep gördük.
Trabzonspor camiasında artık olağanüstü haller olmadığı takdirde hesaplaşmalar kongrelerde olmalı, değişimler kongrelerde yaşanmalıdır. Artık zamansız, yersiz panik havası yaratılarak kendi içerisindeki hesaplaşmalarla sen-ben kavgaları ile gidilecek bir nokta olmadığını çok iyi görelim.
Sancılı bu dönemi kazasız belasız en iyi şekilde geçmesi ve Trabzonspor’umuzun toparlanması için herkesin elini taşın altına koyarak Başkana destek vermesi, kaçınılmaz bir gerçektir.
O nedenle Akhisar maçı ile inşallah yeni bir sayfa açılır.
Unutmayalım ki Trabzonspor’un grip olması halinde taraftar olarak herkesin zatürre olacağı gerçeği karşımıza çıkıyor.
Akyazı’daki muhteşem stadımız için geri sayıma başladığımız bugünleri birlik ve beraberlik içerisinde geçerek geleceği yürüyelim..
Pazar günü yeni bir başlangıç olsun..