Önceki gün Dağlıca’da, dün de Iğdır’da kahramanlarımızı şehit vermenin büyük acısını yaşıyoruz..
İki günde 31 şehit..
Vatan evlatları alçakça pusularla, yollara döşenen mayınlarla, bombalarla şehit düşüyor.
Yüreğimiz yanmaya devam ediyor..
Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde, tabiatın en zor şartlarında görevlerini yapan kahramanlarımız, bu ülkenin şerefidir, onurudur, gururudur..
Geride bıraktıkları eşler, çocuklar, analar, babalar bu vatana emanettir.
Doğa koşullarının en yamanında bayrağımızı dalgalandıran, önceki gün 16 kahramanımızı şehit verdiğimiz Dağlıca’da, Tabur Komutanı’nın 2011 yılında askerlerine yaptığı veda konuşmasını sosyal medyadan izledim ve çok duygulandım. Bu duygu dolu ve anlamlı konuşmayı noktası virgülüne dokunmaksızın paylaşmak istiyorum.
İşte Dağlıca Komutanı..


İşte askerleri ile vedalaşma konuşması..

***

Dağlıca’nın aslanları merhaba..
Sağol..
Nasılsınız..
Sağol..
Çok büyük bir gururla her gün beş kere on kere Sırat Köprüsü’nden geçerek Allah bize nasip etti bu noktalara getirdi..
Çeşitli konuşmalarımızda, görüşmelerimizde size hep aynı şeyi söyledim yine aynı şeyi söylüyorum..
Bu tabur; askerlik namusunun önünde, askerlik ahlakının önünde, komutanlarının gözünde ve Allah katında sınavı geçmiştir.
Buna çile çekmek demiyorum. Buna vatana hizmet diyorum. Vatana hizmet, devlete hizmet kutsaldır. Türk milleti muhakkak ki çok büyük bir millettir. Burada görev kolayına yapılan bir iş değil. Oturmayla yapılacak bir iş değil.
Bize bin yıllık miras olan bu topraklarda hizmet etmek, çile çekmek değil.. Bunun karşılığını Allah katına çıktığınızda orada da göreceksiniz. Denilecek ki size, sen devletine samimiyetle hizmet ettin.
Burada kalan dönem yine çok hareketli bir dönem olacak. Tabiî ki yine karşımda duran bu tertemiz insanlardan bazıları zor anlar yaşayacak. Ateş hattında, ateş altında kalacak. Allah bize inşallah ailelerimizin yanına sağ salim dönmeyi nasip eder.
Şehitliğin anlatıldığı Bakara Süresi 154. ayette ne yazıyor. “Şehitler için ölüler demeyin, zira onlar aslında canlıdırlar fakat siz bunu anlayamazsınız, bilemezsiniz..”
Hiçbir zaman şehit arkadaşlarınız için ağlamayın. Hızlı hareket etmek gerekiyor her zaman.. Hızlı, kararlı ve taruzi..
Burada hepiniz kader birliği ettiniz. Bir Allah var, bir de yanındaki arkadaşın var. Yanındaki arkadaşının bir gün yanından ayrılabileceğini ve onun ismini veya resmini bu şehitliğe koymak zorunda kalabileceğimizi hiçbir zaman aklından çıkarma ve arkadaşına kader arkadaşı, silah arkadaşı gibi davran, sadece asker arkadaşı gibi değil..
Hayatta yaşanan her şey, bir kader çizgisinin aşamaları, noktalarıdır. Hayatta yaşanan her şey, kaderin bir aşamasıdır. Hiçbir haksızlık kimsenin yanına kalmaz. Sabır en büyük hazinedir. Allah bütün komutanlara sizin gibi tertemiz Mehmetçikler, tertemiz aslanlar karşısında emir komuta etme şansını nasip etsin.
Allah bütün Türk subay, astsubaylarına sizin gibi tertemiz aslan yürekli aslanlar nasip etsin.. Allah yolunuzu bahtınızı açık etsin..
Hepiniz hakkınızı helal edin.. Dualarımız sizinle, sizin de dualarınız bizimle olsun..
Yolunuz bahtınız açık olsun..

***

İşte Dağlıca’nın Tabur Komutanı askerleri ile böyle vedalaşıyordu..
Her bir cümlesi vatan, her bir cümlesi bayrak, her bir cümlesi millet ve din kokuyor..

ŞEHİT POLİSİN SON PAYLAŞIMI..

Iğdır’da şehit düşen polislerimizden biri de Mehmet Parlak’tı.. Şehit polisimizin sosyal paylaşım sitesinden son yazdığı mesaj ise sözün bittiği yer gibiydi.
Bakın ne demişti şehidimiz
“Her şeyin düzeleceği umuduyla yaşıyor, hiçbir şeyin değişmeyeceğini görerek ölüyoruz.”


GÜNEYDOĞU'DA BİR PSİKOLOG!

Askerliğini Güneydoğu’da Diyarbakır’da yapan bir psikoloğun kendine ait sosyal medyada yazdığı duyguları da sözün bittiği yer gibiydi..

Gelin okuyalım..
“Çoğunuz bilmiyorsunuz yaklaşık 8 aydır Diyarbakır'da rütbeli olarak askerim. Bana hep askere git, aradan çıkar’ dediler. Asteğmen olacaksın, psikologsun yatar gelirsin dediler. Seninki de askerlik mi dediler. Bana kobra patlatılacak, arkadaşının şehadetini 40 dakika kucağında bekletenle görüşeceksin demediler. Sabah başka şehit töreni, öğlen başka şehit törenine katılacaksın demediler. Birliğinden uzman şehit olacak, evine gideceksin, zili çalıp eşiyle çocuklarına acı haberi vereceksin demediler. Seçimde görev aldığın, içine girdigin köyün karakoluna saldırı olacak, emrine verilen askerler vurulacak, komutanları da şehit olacak demediler. İki yan odanda kalan, her gün gördüğün teğmen şehit olacak ve bir daha selamlaşıp konuşamayacaksın demediler. Ölüm bu kadar burnuna gelmişken nasıl olur da oksijen soluyabilir insan. Nasıl olur da susmam bekleniyor. Ama iyiyim biliyor musun; olmam gerektiğinden bile iyiyim. İçime atmaktan yoruldum sadece.”