Ekim 1979.
Önümde, Giresun-Kovanlık vadisinin derinlikleri, elimde Kovanlık Ortaokulu Sosyal Bilgiler Öğretmenliği’ne atandığıma dair MEB kararnamesi.
Alev alev idealizm, dalga dalga heyecanım.
Yüreğim kıpır kıpır ilkbahar, vadiyi kuşatan sonbahar.
***
Biliyordum ki, henüz benim gibi bıyığı terlememiş yüzlerce öğretmen görev yerlerine doğru yol almaktaydılar. Ve emindim ki hiçbirinin aklından, atandıkları yerden biran önce ailelerinin yanına tayin yaptırmak gibi bir düşünce geçmemekteydi. Hepimiz kendimizi eğitim dünyasının yeni fatihleri gibi görüyorduk.
***
Bizim kuşağın eğitim süreci çok zor koşullarda gerçekleşti. Zorluk, ekonomik sıkıntılardan değildi şüphesiz, biz “Azla yetinmeyi” beceriyorduk. Zira biliyorduk ki; dedelerimiz bu ülkeyi, “yokla yaşayarak” bize bıraktılar. Kurtuluş Savaşı yılları daha dündü; biz üretmeli ve kalbe dokunmalıydık.
Yaşadığımız zorluk siyasal zeminin ölümcül olmasından kaynaklanıyordu.
Sığ bir tanımlamayla. “sağ-sol çatışması” diye ifade edilen süreç, gençleri düşman kamplara itmişti. Kurtarılmış okullar, kurtarılmış mahalleler ve kurtarılmış şehirler. Soğuk savaş gerçekleri ölüm kusuyordu Türkiye’ye. Cenaze ağıtları taş olmuştu yüreklerde.
O şartların oluşturduğu korku tünellerinde bile; ülkücü, devrimci ya da kendini başka bir siyasal kimlikle tanımlayan gençler, adeta okuma yarışması içerisindeydiler. Hepimiz kütüphanelerimizi o dönemlerde oluşturduk. Ve aslında hepimiz Türkiye sevdalısıydık.
***
Henüz; Öğretmenler Günü diye bir gün ilan edilmemişti, ama biz gencecik öğretmenler bile toplumda bir statüye sahip olduğumuzu hissediyorduk. Türk toplumunun, öğretmeni baş tacı olarak gördüğü dönemleri yaşadık çok şükür. Belli bir günde öğretmene hediye verme yarışının yapaylığını değil, toplumun ve öğrencilerin saygı sunumunun doyumsuz gerçekliğini yaşadık.
***
24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak 80’li yıllarda ilan edildi. Günle ilgili oluşturulan kutlama geleneği, kurumsal yemekler düzenleme ve hediyeleşme şeklinde oluşturuldu. Böylece amaç gerçekleşmiş oluyordu.
Etkinliklerde; ne Türkiye’nin eğitim sorunları ne de öğretmenlerin sorunları yeterince gündeme geldi! Ama nutuklar yerli yerindeydi.
***
Oysa sorunlar, devasa bir dünyaya dönüşmüş durumda.
Elbette eğitim dünyası sorunsuz olmaz; peki çözüm nerede aranmalı? Nutuklar, ısmarlama programlar ya da sürekli değiştirilen sistemlerde mi? Yoksa bütün paydaşların katıldığı bağımsız eğitim çalıştaylarında mı?
Öğretmenlik kurumunun hangi sorununa dikkat çekmeliyiz? Ve kaç tanesine?
Bari bazı başlıklara değinelim, bu da bizim 24 Kasım etkinliğimiz olsun:
- Siyasallaşmış öğretmen sendikaları.
- Öğretmen yetiştirme kurumları.
- Öğretmen yetiştiren kurumlara çok düşük puanlarla öğrenci alınması.
- Kapatılan Öğretmen Okulları.
- KPSS ve mülakat uygulamaları.
- Atamalar ve görev süreleri.
- Sınavlar.
- Öğretmen maaşları.
- Özel öğretim kurumları.
- Köy okullarının açılması ve köy öğretmeni kavramının güncellenmesi.
- Öğretmen saygınlığı.
- Hizmet içi kursları.
- Yönetici atamaları.

Daha neler neler!
***
Bir harf öğretiminin kutsallığını, artık nutuklara sıkıştırmaktan çıkartmalıyız. Ve öğretmenlerimizi yeniden “eğitim dünyasının fatihleri” ruhuyla yetiştirmeliyiz. Yoksa başka ülkelere özenmeye devam ederiz.
Aydınlanmış güçlü öğretmen, güçlü Türkiye demektir.