“Benim sadık yârim kara topraktır.” diye mırıldanıp dururuz yıllarca.

Toprağın sadakatini türkülerimize almışız.

İyi de ya bizim sadakatimiz?

Toprağın dili olsa da konuşsa, o da mırıldansa söz gelimi.

Mırıldanır mı; yoksa, “Sadakat dediğin karşılıklı olur” diye haykırır mı?

Haykırabilir mi onu gömdüğümüz beton yığınları arasından.

Nefes alabilir mi onu sarıp sarmaladığımız plastik atıklar atmosferinde.

Sadakatimizi arayabilir mi zehirlenmiş dokularında?

    &&&&

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.”

İyi de bu kara toprağı cennet vatan yapan şüheda, nefessiz bırakılan kara toprağında rahat mı acaba?

    &&&&

“Asıl sermayemiz bir avuç toprak

Aşinasın sen bu sırra sevdiğim”

İyi de avucumuzda ki toprağın kokusu, toprak kokusu mu?

Yoksa büyülü Anadolu toprağının sırrı çözüldü mü?

    &&&&

“Senden geldim, sana meylim

Olacaksın, en son evim

Diyemem ki, ben bir devim

Bedenim bir avuç toprak…”

İyi de bu gidişle, son evimizde rahat edebilecek miyiz acaba?

    &&&&

Maden arama ruhsatlarını ellerinde bulunduran küresel şirketler epeydir topraklarımıza dadandılar.

Topraklarımızın altında ne arıyorlar sorusunu soramadan, Kaz Dağlarından, İliç’ten siyanürlü, sülfürik asitli pis kokular gelmeye başladı.

Topraklarımızın feryadını duymak istemeyenler Cengiz Aytmatov’a kulak versinler:

“Mesele toprak değildi. Herkese yetecek kadar toprak vardı. Mesele insanların dayanılmaz kötülüğünde idi.”

O bu değerlendirmesini, Sovyet sömürgeciliğinin Türk topraklarını işgaline dönük yapmıştı.

Şimdi Türk toprakları küresel maden sömürgeciliğinin dayanılmaz kötülüğü altında, öyle değil mi?

    &&&&

Nizami diyor ki:

“Toprağa merhamet hayırdır, inan

Lütfetsen gül verir, zulmetsen diken”

Böyle giderse, belli ki gül kokusuna hasret kalacağız.

    &&&&

Bir Türk atasözü der ki:

“Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun”

Atalarımız bugünleri mi görmüş yoksa?

Beton blokları arasında bir avuç toprak arayan “Kara sevdalı”

Bilerek ya da bilmeyerek; suni gübreyle, ilaçla, siyanür ve diğer atıklarla kendisini ve toprağını zehirleyen “Kara sevdalı”

    &&&&

Toprağa karşı yapılan bu zulmü toprak kabul etmez; gün gelir isyan eder, o da olmazsa iflas eder.

Bu doyumsuzluk neden? Neden bizim topraklarımız?

Doymak bilmeyenlerin “Gözünü toprak doyursun”, “Toprakları bol olsun” onların.

Öyle anlaşılıyor ki, bu sömürgeci zihniyeti ancak “Toprak paklar”

    &&&&

Unutulmamalıdır ki Anadolu “Eski topraktır”

Ve kolay kolay teslim olmayacaktır.