TRABZON'DAN ESİNTİLER
80 yıl önce yaşanmış bir Trabzon hatırası. Burası; Palermo, Napoli, Genova, Verano, Bologna değil… Bunlar da; Massimo, Maurizio, Rosario, Paolo, Sergio değil.
Yıl 1946. Trabzon Yeşilyurt Lokantası. Orhan Hacıalihafız ve arkadaşları. O yıllarda Yeşilyurt Oteli’ni ve lokantasını Dr. Krino Kafato’nun babası Anesti Kafato ve İbrahim işletirdi.
Batılı anlamda dekorasyon, çeşit ve servis kalitesi olarak ülkedeki sayılı restoranlardan biriydi.
1934 yılında İran Şahı, Atatürk ile buluşmak üzere karayoluyla önce Trabzon’a geldi. Daha sonra Yavuz zırhlısı ile Samsun’a devam etti. Oradan da tekrar karayoluyla Ankara’ya gitti.
Bu seyahatin Trabzon etabında, Şah ve kafilesi Yeşilyurt Oteli’nde konakladı. Atatürk'ün emri ile İstanbul Tokatlıyan Oteli’nin müdürü ve ekibi Trabzon'a gelerek Şah ve yanındakilerin ağırlanması hususunda Yeşilyurt Oteli ve restoranının personeline teknik destek verdi.
Avrupa'nın birçok başkenti daha ortada yokken, üzerinde yaşayan bütün uygarlıkların süzgecinden geçmiş; görgüsünü, bilgisini, öğretisini üst üste koyup biriktirmiş, bu birikimle oluşmuş şehir kültürünün zarafet ve inceliğini hem mimari doku hem de insan kalitesi olarak bünyesinde barındırmış, güzel ve masum Trabzon şehrimin en mükemmel zamanları...
(Ömür Hacıalihafız)

TURGAY KARSLI: OYUNUN ÖTESİNDE BİR FUTBOL AYDINI ✔️

Futbolun sadece bir oyun olmadığını bilen, her adımında bu bilinci taşıyan nadir teknik adamlardan biridir Turgay Karslı.
Onun futbol yaklaşımı yalnızca sahada alınan sonuçlarla değil, oyunun arka planına, insan doğasına ve toplumla kurduğu bağa dair derin kavrayışıyla şekillenir. Turgay Karslı, taktik tahtasının başında bir teknik direktör; soyunma odasında bir eğitmen; sahne dışında ise tam anlamıyla bir düşünce insanıdır.

Teknik direktörlük kariyerinde disiplinli çalışma anlayışı, takıma kazandırdığı aidiyet duygusu ve sahadaki akılcı stratejileriyle fark yaratan bir liderdir. Oyuncularıyla kurduğu samimi ve güvene dayalı ilişki, soyunma odasındaki saygının temelini oluşturur. Onun olduğu yerde takım olmak sadece sahada değil, hayatın her alanında bir duruştur.

Eğitimli duruşu, farklı disiplinlerden beslenen bir entelektüel birikimle birleşir. Futbol felsefesine yalnızca antrenman metodolojileri ya da maç içi varyasyonlar yön vermez; sosyoloji, psikoloji ve tarih bilgisi de onun karar alma süreçlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Takım ruhunu inşa ederken bireysel özgüveni; liderliği kurgularken kolektif bilinci; başarının tanımını yaparken de ahlaki değerleri esas alır.

Her oyuncusuna sadece bir formayı değil, aynı zamanda gelişim fırsatı sunar. Oyuncularını birer sporcu olarak değil, birey olarak da beslemeye çalışır. Onun takımında olmak, aynı zamanda kendini tanımak ve sınırlarını zorlamayı öğrenmektir.

İnsan olarak ise Turgay Karslı; tevazusuyla, ilkeleriyle ve tutarlılığıyla etrafına ilham veren bir kişiliktir. Popülizme kapılmadan, günü kurtarma telaşına düşmeden uzun vadeli vizyon kurabilen ender hocalardandır. Oyuna gösterdiği saygı, insana gösterdiği özenle bütünlük içindedir.

Kimi isimler başarıyı sayılarla anlatır, kimi isimler ise karakteriyle… Turgay Karslı her ikisini birden taşıyan, Türk futbolunda “aydın” kimliğiyle öne çıkan, iz bırakan bir futbol insanıdır.
Onun varlığı, bir takımı sadece skor tabelasında değil, değerler hanesinde de yukarı taşır.
(Bora Numanoğlu)

ULA EMİN, BENİM SOYADIM CEVAHİR’DİR

Trabzonspor ile uğraşamayacaklarını anlayan İstanbul’un 3 büyütülmüşü harekete geçer.
Fenerbahçe teşebbüs etti. FB Başkanı Emin Cankurtaran, Avrupa'da oynanan bir milli maçtan dönen futbolculardan Kadir Özcan, Ali Kemal Denizci ve Hüseyin Tok'u havalimanından aldırıp gizli bir yere, kampa götürdü.

Haberi duyunca harekete geçti Trabzonspor. İstanbul sorumlusu İbrahim Cevahir harekete geçer ve telefon ile Fenerbahçe Başkanı Emin Cankurtaran’a ulaşır.

Aktarılınca Cevahir sert bir şekilde:
"Ula Emin! Duydum ki bizim uşaklardan bazılarını sen alıkoymuşsun. Onları yarın sabah bizzat elinle uçağa koyup Trabzon'a göndereceksin. Bana da havalimanından bilgi vereceksin." der.

Cankurtaran bir şeyler söyler, işi uzatmaya çalışır ama Cevahir onu hiç dinlemez, daha da sertleşerek söylediklerini tekrarlar.

Cankurtaran yine karşılık vermeye çalışırken Cevahir:
"Ula Emin, benim soyadım Cevahir'dir ha..." diyerek telefonu kapatır.

İstanbul'un bu taktiği de bu şekilde suya düşer. Futbolcularımız ertesi gün Trabzon’a gelir.
(Adnan Bayraktar)

ATATÜRK KÖŞKÜ…

Atatürk Köşkü; Trabzon’un Soğuksu (Köyü) Mahallesi hudutları içinde olup, denizden 370 metre yükseklikte, şehir merkezine de 4-5 km mesafededir.

Tarihi konusunda herkesin bilgisi vardır; o konuya girmiyorum.
En büyük TÜRK Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e armağan edilen, aslında çok da eski olmayan, yaklaşık olarak 125 yıllık bu muhteşem bina; Trabzon Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı MÜZE olarak işletilmektedir.

Giriş ücretleri sivil vatandaşa 85 TL; öğrenciye 30 TL’dir.
Ekonomik dengeler bir yana atılırsa, MÜZE KARTI geçerli olmayan bu güzelliğe giriş ücretleri çoktur. Hele hele öğrencilere bedava olması gerekirken 30 TL olmasının “maliyet anlayışıyla” anlatılacak bir izahı da olamaz.

Bunun yanında, arkada bulunan muhteşem çay bahçesine daha önce Köşk’ü görmüş olmasına rağmen sadece çay içmek için dahi girişin olmaması yıllardır çözülmeyen bir meseledir.
Zorluğu vardır elbette Köşk’e giren-girmeyen bağlamında bu işi çözmek ama bahçede oturmak için de Atatürk Köşkü’ne giriş ücreti olan 85 TL’yi vererek girmek bir garabettir.

Bu husus çözüme muhtaçtır; bu hâliyle bahçede oturacaklardan bedel almak işletmecilik ruhuna da aykırıdır diye düşünmekteyim.
Bir an önce halledilmeli; hem Atatürk Köşkü’ne girişlerin makul seviyede olması, öğrencilere ücretsiz olması; hem de arkada bulunan o mekanın hak ettiği değere ulaştırılması gerekmektedir, kanaatindeyim…
(Metin Yücesan)

NEREDESİN TRABZONSPOR FORMALI ÇOCUKLARIMIZ?

Öğrenciler karnelerini aldılar.
Camilerimizde, Kur'an öğrenme dönemi başladı.
Bugün, 01 Temmuz Salı, Hızırbey Camii.
İkindi ezanı ve namaz saati.
Dikkatimi çekti. Bir tane Trabzonspor forması yok.

Hagi, Bellingham, Messi...
Vah Trabzonspor’um vah.

Nerede, Şenol, Necati, Ali Kemal, Kadir, Necmi...?

Trajikomik…
Çocuklarımızda suç yok.
(Osman Karabaki)

JINYOR ALANZINHO BABASINI ARATMIYOR!

Trabzonspor'un eski yıldızı Alanzinho'nun oğlu, futbol tarzı ve yeteneğiyle babasını aratmıyor.
Alanzinho, oğlunu kendi tecrübeleriyle de daha donanımlı bir hale getirmiş gibi duruyor.

Trabzonspor'da forma giydiği dönemde "Atom Karınca" olarak anılan ve yeteneğiyle taraftarların çok sevdiği bir isim haline gelen Alanzinho, futbol kariyerine son vermesine rağmen Bordo-Mavili kulüple bağlarını hiç koparmadı.

Sık sık Trabzonspor ile ilgili paylaşımlar yapan yıldız ismin bu kez oğlu ile ilgili paylaşımı dikkat çekti.
Oğlunu da kendisi gibi futbolcu olarak yetiştiren Alanzinho, genç yeteneğin bir videosunu paylaştı.

Alanzinho'nun oğlunun futbol stili, çalımları, yeteneği tıpkı babasına benzetildi.
Maç oynarken hırslı halleri de genetik olarak nitelendirildi.
İşte Alanzinho'nun oğlu...