Arabistan; İslam gelmeden önce, korkunç bir bataklığın içinde kıvranıyordu. Düşünce ve inançların bataklığı. 

Felsefe ve efsaneler bataklığı.

Hurafelerin bataklığı, örf adet ve saçma alışkanlıkların bataklığı.

Siyasi bataklık, yer yüzünde hak batıla karışmış, doğru sahte ile içi içe girmiş, din hurafeye bürünmüş, felsefe mitolojiye dalmıştı. 

İnsan vicdanı, bu korkunç bataklığın içerisinde habire karanlıklara doğru yuvarlanıyordu. 

Bu durumda insanlık, istikrarlı bir bilgiye sahip değildi. Bu korkunç bataklığın tesiri ile insanlık hayatı devamlı olarak bozuluyor, zulüm ve zillete doğru irtifa kaybediyordu; iğrenç bir bedbahtlık sarmıştı her yanı. 

Bu hal insanlığa yakışmayan hallerdir. 

Bu hal değil insana, bir hayvana dahi yaraşmazdı.

Uçsuz bucaksız kurak çöllerde , hidayet ve Nur'dan eser yoktu. İnsanın gerçek yüzü, bu kâinat içerisindeki temel fonksiyonu ve insan varlığının gayesi bilinmez olmuştu. 

Özellikle Allah ile insan arasındaki münasebetlerin durumu içler acısıydı. 

Beşer vicdanı, bir türlü istikrar bulamıyordu. Bu konularla ilgili hususlarda, bir hükme varılmış değildi. 

Varlığının gayesini ve hayat nizamını bilmiyorlardı. Gerçek fertler arasında, gerekçe, topluluklar arasındaki münasebetler de tamamen yürekler acısı idi.

İnsanoğlu, fıtratı, itibarı ile bu korkunç gidişat içinde kâinata bir türlü istikrar bulamazdı. 

Çünkü; o kainatta atılmış korkunç derecede küçük, basit ve önemsiz bir zerre maiyetindedir. 

İnsan kâinat içerisinde kendi yerini ve bu durumu yaşadıkça öğrenmektedir. İnsanın kainatla olan ilgilerini açıklayan ve insanın kainattaki yerini belirleyen, alemi şümul bir inanca ihtiyaç vardır. Bu hem fıtratı itibari ile hem duygusu itibari ile insanoğlu için şarttır.

İşte bu durumda İslam devreye girmiş, bu sakatlıkların insan vicdanını her yerde baskı altına aldığını görmüştü.

İnsan bu karışıklığın, çarpık durumun gerçek maiyetini kavramada, İslam'ın getirdiği aydınlığı kavrayamaz.

Bu yüzdendir ki İslam, akide meselesin hürriyete kavuşturmak için son derece gayret sarf etmiştir.

Zira; bu sağlam düşünce tarzı üzerine nizam ve sistemler kurulabilir. Bunlar da siyasi iktisadi ve sosyal nizamlardır.

***

Maske, mesafe ve hijyen kurallarına lütfen dikkat edelim.