Hafta sonu arkadaşlarla çatkapı buluşup bir istikamet aradık. Bülent Aksoy son model arabasının kaptan köşkünde tetikte bekliyor. Herkes suskuken! Bülent ise 'Sizi öyle bir yere götüreceğim ki hem yediğinizden hem de manzaradan memnun kalacaksınız' deyip baştı marşa.
Söğütlü Ulu Cami'nin önünden istim aldığımızda Ekrem Kazancı istikametin Yomra Özdil olduğunu anladı. Bana dönerek 'Sen bilmezsin Özdil'i' diyerek yabancılığımı gıdıkladı. Biraz yol aldıktan sonra Ekrem ağabeye 'ne kadar yolumuz var' diye sordum. O da 'Daha var' dedi.
Ekrem ağabeyin 'Daha var' cevabına Hasan Aydın müthiş bir kahkahayla cevap verdi. Bu 'Daha var' demeni Rize'den bir zamanlar dönerken 'İkizdere'ye geldik mi diye sorduğumuzda da vermiştin, oysaki Of'u geçip Sürmene'ye varmak üzereydik' anekdotunu hatırlatınca Ekrem ağabey bir gözlük altı bakışıyla memnuniyetsizliğini belli etti.
Yasin hiç konuşmuyor, sadece muhabbetlerin ardıllarında gülümsüyor.
Çok geçmeden Özdil'e vardık. Bülent aracı Eser Kasp'ın önünde dudurdu. Meğerse Eser'le önceden hasbihal olmuşlar, gereken hazırlıklar yapılmıştı. Mekanın içindeki sabit mangal başına oturttular bizi. Köfte faslının ardından serilen etleri götürdük. Muhteşem bir lezzethane artık hafıza kartımızda hep duracak.
Kimbilir bir daha Bülentli ya da Bülentsiz yolumuz düşebilir. Okurlarımın da yolu düşebilir. Böyle hem kaliteli hem de ucuz yerleri bilmekte fayda var.
Gitmem gitmem deme, gitmem gitmem diyenden kork.
Eser gazeteci olduğumu öğrenince 'Evet, hayır' konusunda görüşlerime başvurdu. Kendisine 'Bu konudaki tahminlerimi, ne düşündüğümü gazetemizin sitesinden yazılarıma bakarak öğrenebilirsin' dedim.
Eser'in kasap-lokanta mekanı, Özdil'in mecburiyet caddesinin dikleşen rampasının ortalarında bir yerde.
Çaylarımızı içtikten sonra Eser'e veda ettik. Dostdoğru Bülenlerin Cazılar yolu üstündeki evlerine vardık. Annesi hoş beşten sonra yemeğe davrandıysa da biz 'o işi gördüğümüzü' belirtince biraz sitem işittik.
Babası 'hafız' Bülent'in. Bir kuruş almadan şifa ayetleriyle etrafındaki insanlara fayda sağladığını öğrendik.
Ekrem ağabey, 'Beni de bir oku da hayatım istediğim şenlikte aksın' deyince 'Sen okunacak kadar sefil olsan beni oku demezdin' cevabıyla gülüştük.
Artık dönüş zamanı. Etrafı fotoğrafladık. Muhteşem manzaralar yakaladık.