Trabzon’da bir güzel insan. İnsanlar vardır, vardırlar ama kimseyi rahatsız etmedikleri için görülmezler, insanlar vardır, kimseyi üzmedikleri için bilinmezler, insanlar vardır, herkesin işini en itinalı şekilde yaptıkları için değerleri yeterince bilinmez. Ama onlar yine de bütün bunlara aldırmaz yollarına devam ederler. İşlerini ibadetleri gibi kıymetli bilirler, vatanlarını ise evlatları gibi severler. Etrafımızda belki de sessizliğinden dolayı göremediğimiz bu insanlardan biri de, Trabzon Numune Hastanesi doktorlarından Dr. Hasan Akyüz’dür. Tanıyanların hakkında hemen aynı olumlu kanaatleri bulunan bu değerli doktorumuz sadece mesleği ile ilgili çalışmaları yapmakla yetinmeyip, hastalarının tedavisi ile en üst seviyede ilgilenmenin yanında, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelere de kayıtsız kalmayarak, bunca işinin yanında çok değerli iki kitap yayınlamayı da başarmış kıymetli bir insandır. *** İlk eseri Klivaj’ın yanında; geliri şehit ailelerine bağışlanan çok değerli bir kitap daha yayınlamayı başardı. Adı Kuşatma olan bu eseri ile Dr. Hasan Akyüz, Türk milletinin sosyal ve kültürel yapısı ve dokusu ile ilgili çok değerli tespitler yaparak, özellikle Z kuşağına pusula görevi yapacak olan tespitlerde bulunmaktadır. Bu genç ve dinamik çağında kendisinden daha çok eserler beklediğimiz Numune Hastanemizin güler yüzü, Trabzon beyefendisi Doktor Hasan Akyüz’ü birazda kendi ağzından tanıyalım: “Trabzon Fatih Lisesi’nden mezun oldum. Emekli bir işçi çocuğu olarak o yıl okulumdan Tıp Fakültesini kazanan tek öğrenciydim. Ailemin ve özellikle babamın çok mutlu olduğunu hatırlıyorum. Tıp Fakültesini bitirdikten sonra bir süre idarecilik yaptım. Daha sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünü kazandım ve Trabzon’dan ayrılarak ihtisasıma başladım.

Fakat Babamın diyaliz hastası olması nedeniyle ve benden sonra ister istemez tedavisinde aksaklıklar olması ve sağlığının iyice bozulması nedeniyle tekrar uzmanlık sınavına girdim ve KTÜ Tıp Fakültesi Üroloji Bölümü’nü kazandım. Hiç istemeden fakat babamın yanında olup daha iyi sağlık hizmeti alabilmesi için Kadın Doğumu bırakarak KTÜ Üroloji’ye başladım. 2 yıl kadar fakültenin imkanlarından babamın yaralanması için elimden geleni yaptım. Takip ve tedavilerini fakültede en iyi şartlarda yaptırmaya çalıştım. Fakat iki yıl sürdü, babam maalesef vefat etti. Babamın vefatından sonra idealim olan kadın doğumu tekrar kazanmak için tekrar TUS Sınavı’na girerek KTÜ Kadın Doğumu kazandım. Üç ayrı bölümde üç yılı günaşırı nöbet olmak üzere toplam sekiz yıl asistanlık yaptım. Asistan arkadaşlarım uzun ihtisas sürem nedeniyle bana profesyonel asistan lakabını takmışlardı. Sonunda kadın doğum uzmanı olarak görevime devam ettim. Görev sürem boyunca pek çok ilginç anım olmuştur. Her zaman her doğan bebeğe milletimi geleceğe taşıyacak fertler olarak baktım. Dünyaya yaratıcımız tarafından gönderilen milletimizin bu en genç bireylerine doğum yolculuğunda refakatle görevli olduğum için mesleğimi ve uğraşımı her zaman kutsal saydım. Benim için hayattaki en önemli değerler ailem, milletim ile milli ve manevi değerlerimdir. Dünya hayatım devam ettikçe bu düşüncem değişmeyecektir. Bana hasım veya muhalif olan insanlarla oturup anlaşabilirim ama milletime hasım hiç bir odakla anlaşabilmem mümkün değildir! Bu düşünce şekli ve miras bana babamdan ve ailemden kalmıştır. Haksızlıklar elbette yapılmıştır fakat hiç önemli olmamıştır.” Bir güzel insan daha nasıl olunabilir ki dostlar? İyi ki varsın kıymetli doktorum.