Emekli ve emeklilik bugünlerde çok konuşuluyor.

Peki kinmdir bu emekliler?

Ya da şöyle soralım nedir emeklilik?

“Emekli” sözcüğündeki “emek” kavramına dikkatinizi çekerim öncelikle...

“Emek”ten türemiş “emekçi” gibi “emekli”nin de tabiki bir anlamı olacaktı.

Nasıl ki emeği ile geçinene “emekçi” diyorsak, emeğini harcamış, emek vermiş ve daha sonra çalışma süresi dolmuş düzenli bir işte çalışmayan kişiye de “emekli” denir.

Emeklinin bir de yasal tarifi var;

“Emekli, belirli bir yaşa veya belli bir çalışma süresine ulaşan bireylerin, artık düzenli bir işte çalışmayı bırakarak, belirli bir maaş ya da gelir karşılığında çalışma hayatından çekildiği ve dinlenme dönemine girdiği kişidir. Emeklilik, kişinin çalışma hayatının sona ermesiyle ilgili bir kavramdır”

Evet Emekli emek verdiği işini tamamlayıp çalışma hayatının sona ermesiyle dinlenmeye başlayan eski çalışandır.

Eskiden ismi “tekaüd” olan Emekli dinlenme zamanına ulaşmak için ne yaptı?

Çalıştı.

Çalışırken emeğinin karşılığını çoğu zaman aldı çoğu zaman da alamadı.

Emekli olması için de çalışması lazımdı...

Peki emeklilik için ne yapması lazımdı.

Çalışmak yeterli miydi?

Tabiki hayır,kazancından emeklilik için prim kesilmesi lazım.

Biz buna sigorta diyoruz.

Diyelim bir kişi 30 yıl çalıştı.

30 yılın sonunda Emekli oldu.

Ödediği prim üzerinden Emekli maaşı hesaplanır verilir.

Peki 30 yıl kesilen primlere ne olur?

Sigorta sistemi içinde çalıştırılıp nemalandırılır.

Yani dedem o ki kimse kimseye kafdağından kar bağışlamıyor.

30 yıl prim ödersin ama hiç bir zaman ödediğin prim kadar maaş alacak bir emeklilik süresi yaşayamazsın.

Bunları neden yazdım?

Bir tartışmadır gidiyor.

Emekliye şunu verdik, şunu vereceğiz...

Böyle bir yaklaşımdan ziyade “Emekli maaşları hayatın şartlarına göre düzenlendi” demek daha uygun değil mi?

Evet bedeli ödenmiş bir hak edişten söz ediyoruz...

Çalışırken aldığın maaşı alman mümkün değil onu herkes biliyor.Lakin herkesin fırına gittiğinde 15 liraya aldığı ekmeği emekliye 5 liraya vermiyorlar ki...

Peki kimdir bu emekliler?

Canı pahasına sınırda eli tetikte bekleyen asker,

Yüzlerce metre yerin altında ülkesi için kömür çıkartan madenci,

Geleceğin Türkiyesinin teminatı olan çocuklarımızı yetiştiren öğretmen,

Sokağımızı temiz tutan çöpçü,

Halka hizmet sunan esnaf,

Milleti ürettikleri ile doyuran çiftçi,

Ameliyatımızı yapan hekim,

Sokakta güvenliğimizi sağlayan asker, polis...

Amir, memur işçi, çiftçi v.b. kısaca tüm çalışanlar. Görevlerini, nöbeti bir başkasına devretmiş yorgun insanlar.

Onları incitmeyin.

Ev kiralarının 15.000 TL olduğu günümüzde 7.500 TL’ ye muhtaç etmeyin... Onların, bu dengelerin bozulmasında hiçbir dahili yok.

Onlar çalıştılar 

Onlar ürettiler.

Onlar öğrettiler,

Onlar yönettiler,

Onlar iyileştirdiler,

Onlar korudular,

Onlar kazmayı da küreği de salladılar,

Yerin üstünü de altını da kazdılar,

Onlar yaşlıya da baktılar,bebekleri de büyütüp,gençlere gelecek  sağladılar.

Ve onlar yorulup  dinlenmeye başladılar...

Çok şey istemiyorlar.

Sisteme ödenen primlerinin karşılığında yasal haklarının kısıtlanmamasını bekliyorlar.  

Sigorta sistemindeki arızayı Onlar çıkarmadı.

Onlar ödenmesi gerekeni Çalışırken ödedi.

Gelin emekliyi mağdur etmeyin.  

ELEŞTİRİLERİ DİKKATE ALMAK HER ZAMAN İYİDİR

“Cehalet mi, şuursuzluk mu desem yoksa iş bilmezlik mi?

Kuzey Anadolu Dağları ne zamandan beri Pontus Dağları olmuş?

Alman gazeteci yazabilir. O öyle ister. İşine öyle gelir.

Kaçkar Dağlarının da içinde bulunduğu dağ silsilesini başka isimle anlatmak, Trabzon ve Rize’yi tanıtmak oluyorsa eyvahki eyvah. 

Üstelik bu tanıtım için Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İl Müdürlükleri de katkı sağlamış...

Yanlış düzeltilmeli ve de bu gibi konularda daha hassas olunmalı...”

Diye geçen hafta yazmıştık sosyal medyada.

Yerel gazetelerimizden Günebakış da bu yanlış metni sayfalarına taşımıştı.İyiki taşımış. Yanlıştan dönülmesine vesile oldu.

Metni inceledim.

Gerçekten tanıtım yazısında Kaçkar Dağlarından “Pontus” diye söz ediliyordu.

Uyarıldı.

Yanlışı düzeltin dendi yazılarımızda.

Ve yanlıştan dönüldü.

Demekki neymiş.

Eleştiriyi her zaman dikkate almak gerekiyormuş.

Bazen gözden kaçanları daha dikkatli gözler farkedebilir.

Bakanlık katkısını verip ağırlayacaksın onlar da yalan yanlış yazıp tanıtmaya çalışacaklar, bölgemizi...

Ve belgeselde makalede yer alacak bu vahim yanlışlık.

Düzeltilmesi gerekirdi.

Düzeltildi.

Keşke yayına girmeden incelenip farkedilebilseydi bu yanlışlık.

Farketmek için tarihi ve bölgeyi çok iyi tanımak lazım...Bir de hassasiyet taşımak gerek...

SARIÇAY VE DEĞİRMENDERE

Bakın bu sayfada iki fotoğraf var. Biri ÇANAKKALE'ye ait.

Ortadan akan derenin ismi SARIÇAY...

Tıpkı bizim DEĞİRMENDERE  gibi...

Ama bizim DEĞİRMENDERE' yi gören var mı?

Acaba Çanakkale'deki denize etrafı açılmış kirletici  hiç bir unsurun bulunmadığı şekilde  kentin güzelliğine doğallığına katkı sunarak denize ulaşan Sarıçay gibi Değirmendere de üzerinde bulunan yükleri atarak Karadeniz'e pırıl pırıl ulaşamaz mı?

Sahi Değirmendere ne zaman kurtulacak.

Sümela'ya yaylalara yollara  Zıgana'ya turist gelsin diye yapılan yatırım ve gösterilen bunca çabaya rağmen  Değirmendere  vadisinin perişanlığına ne zamana kadar  tahammül edilecek...

Trabzon Valiliği

Trabzon Büyukşehir Belediyesi

Cevre Şehircilik Bakanlığı

Hatta Maçka Belediyesi

Degirmendere vadisini kurtarmaya yönelik bir çalışmanız var mı?