Cumhuriyet milletin devlet oluşudur.

Köydeki Hasan Emicelerin, Fadime ninelerin çocuklarının, vekil, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı oluşudur.

Cumhuriyet; her köyden kentten öğretmen, doktor, mühendis, üst düzey yöneticiler, müdür, bilim insanı, yazar sanatçı yetişmesi demektir.

Cumhuriyet; emeğinin karşılığını alan işçi, çiftçi, üreten emekçinin hak aramasına imkan veren düzenin adıdır.

Cumhuriyet; sağlıkta, eğitimde, hukuk karşısında eşitliğin adıdır.

Cumhuriyet din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır.

Ve Cumhuriyet, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen düşüncenin halkıyla bütünleşmiş devlet idaresinin şeklidir.

Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü kutlu olsun.

Cumhuriyetimiz ilelebet payidar olsun.

Kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile tüm şehitlerimize minnet, şükran duygularımızla rahmetler diliyorum.

Unutmayalım Türk Milletinin tarihteki yolculuğu hür ve bağımsız olarak yüzyıllarca birliğimizi bozmadan devam edecektir.

SİS DAĞI'NA DİKKAT...

Arkadaşlar (Yaylacılar Grubu, Salih Özkan, Hasan Kanber, Bülent Deveci) geçen hafta yine yaylalardaydı.

Çok istememe rağmen sonbaharın bütün güzelliklerini görme fırsatım olamadı bu sefer. Sağlık problemim buna engel oldu.

Arkadaşların rotası bu sefer Sis Dağı idi.

Üzerine türkülerin yazıldığı Sis Dağı.

Sis Dağı da diğer yaylalarımız gibi plansız bir yapılaşmanın pençesine düşmüş.

Adeta küçük bir Anadolu kasabasına dönüşen bu güzelim yaylamızda sanki bir kaymakam eksik. Atayıverin de artık baş edilmez duruma gelen bu çarpık  yapılaşmadan nasibini alan Sis Dağı da ilçe oluversin!!!

Ekipteki arkadaşlarımızdan Valilikten emekli Basın Halkla İlişkiler Müdürü Salih Özkan bir başka konuya dikkat çekmiş bir paylaşımında.

Sis Dağı'nda yaz kış akıp duran güzel mi güzel, yaylaya değer katan bir dereden ilçelere su alınacakmış.

Suya ihtiyaç her zaman vardır.

Hesabı kitabı yapıldı mı?

Ekolojik dengeyi bozacak teşebbüslerin giderek doğanın bize sunduğu güzellikleri yok edeceği bilinir bir gerçek.

Umarım yetkililer sağduyulu davranır.

Bakın Sayın Özkan yazısında ne diyor. 

“Yaylacılar, Trabzon ve Giresun'un ortak kullandığı Sis Dağı’nı gezip güzel fotoğraflar çekip önemli tespitler yaptılar. Burası Trabzon ve Giresunluların kullandıkları Sis Dağı. Yaylacılar gurubu olarak gittik, gördük ve görüntüledik.

     Her ne kadar izinsiz çarpık yapılaşma ile çirkinleşse de çok güzel görülmeye değer yerleri de var.

Bu güzelliklerin başında enfes doğa içerisinde sakince akan, geçtiği yerlere güzellik ve hayat veren küçük bir akarsu geliyor.

     Bu akarsu bazı yerlerde küçük küçük şelaleler, bazı yerlerde de gölcükler oluşturuyor.

     Gezimiz esnasında yol boyunca gördüğümüz plâstik su borularının ne için buralara getirildiğini merak edip sorunca şok olduk.

Neymiş, bu masumca akarak geçtiği yerlere hayat ikram eden su, borularla Şalpazarı ilçesine akıtılacakmış. Bu şimdi oldu mu Allah aşkına.

     Sayın valimize, Büyükşehir Belediye Başkanımıza ve diğer yetkililere seslenmek istiyorum. Verilen ve plânlanan bu kararı bir kez daha gözden geçirin lütfen. Dünyada küresel ısınmanın yol açtığı kuraklık ve felaketleri hesaba katın.”

Evet durum bu.

Umarım yetkililer doyurucu bir açıklama yaparlar.

Yine umarım her biri yetkin önemli görevlerde bulunmuş Trabzon sevdalısı bu grubun üyelerini bir yetkili çağırır da bunca yayla gezdiniz bir anlatın bakalım derler.

ORTADOĞU'DA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Ben 1990’lı yıllarda okumuştum.

Ortadoğu’daki son gelişmelerden sonra hafızamı tazelemek adına tekrar gözden geçirdim.

David Fromkin'in yazdığı 1914 /1922 yılları arasında Ortadoğu’da yaşananları anlatan bu geniş hacimli kitabı (Barışa Son Veren Barış).

Okuyunca bugünkü olayları daha iyi anlayacaksınız.

Öyle sloganla yazılmıyor tarih.

Fransa/İngiltere/Rusya'nın gizli anlaşmalarını, Karadeniz kıyılarının, Kafkasların, Artvin, Trabzon Rize, Kars, Erzurum’un Ruslara bırakıldığını ve dedelerimizin niçin Muhacir çıkmak zorunda kaldığını;

Güneydoğu ve Suriye'nin Fransızlara peşkeş çekildiğini; İngilizlerin her zamanki uyanıklık ile petrol bölgelerini işgal ettiğini; Lawrenclerin 10.000 İngiliz altına Arap aşiretlerinin bir kısmını satın aldıklarını; Şerif Hüseyinlerin krallık, bağımsızlık hülyaları ile Osmanlı'ya karşı ayaklanmalarını; Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan gibi devletçiklerin kurdurulmalarını; çöllerde insanımızın karşısındaki güçlü ordulara karşı cansiperane aynı sancak altında savaşlarını; cephelerde ordumuza komutanlık yapan müttefik Almanların da ayrı hesaplarının olduğunu ve birçok tarihi konuyu Ortadoğu bataklığında dönen oyunları belgeleri ile okuyup öğrenmek bugüne dair bakış açısını bir hayli zenginleştiriyor.

Tarih sloganların sığ mesajlarına sığacak kadar basit bir ilim değildir.

Ve o kaos yıllarından bugün 100 yaşına giren bir Cumhuriyetimiz var.

Kıymetini bilelim kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, şehitlerimizi de minnet ve rahmetle analım.