Eskilerimiz hep söylerler “yalancı bahar” diye. Hani hepimiz çocukluğumuzda erikleri zamanından çok önce açtıkları zaman gördüğümüzde çok sevinir çiçeklerinin güzelliklerini bizlerden saklayan ve mevsiminde açmak için sabırla bekleyen bitkilere kızardık.
Çiçeklerini açmayanlara inat; bembeyaz görünüşleri ile dallarını kapatan erik çiçekleri bize çocukluk heyecanlarımızı yaşattığı için bu gün bile çoğumuz bahardan önce açma cesaretini gösteren erik çiçeklerini görünce çocukluk günlerimize döner, ne güzel günlerdi deriz.
Bu güzelliğin ve heyecanın sonu başlangıcı gibi olmazdı.
Hiçbir tedbiri olmadan açan erik çiçekleri “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” atasözümüzden de anlaşıldığı gibi, erik çiçeklerinin açmasını bulutların arkasında sinsice bekleyen kar ve devamında gecenin ayazında “kırım ekibi” görevini yapan don meydana gelir ve o güzelim bembeyaz erik çiçekleri donar, birkaç günlük heyecanları uğruna o yıl meyve vermekten mahrum kalırlardı.
Bizler de çocukluk heyecanlarımızla üzülür kahrolurduk.
Erik çiçekleri ile beraber açmayan diğer bitkilere karşı kızgınlığımız bu sonucu gördükten sonra yavaş yavaş hayranlığa dönüşür ve şöyle düşünürdük; hayatın kuralları vardır, gerçekleri vardır. Heyecanlar bunları geçici bir süre için değiştirmiş gibi görülebilir ama gerçek asla değişmez, ne yazık ki; zamanı gelmeden açan çiçekler solmaya mahkûmdur.
Tıpkı Mısır da meydana gelen “Yalancı Bahar’ın”, uluslararası menfaat güçlerinin kararı ile sonlandırıldığı gibi. Arap alemini anlamak mümkün değildir.
Araplar ile ilgili konuşmalarınızda “yarın şöyle yapacağız” ifadesinin hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü bu insanların yarını yoktur, yaşadıkları an vardır.
Yaşadıkları anın dışında nerede ne yapacakları asla belli değildir. Bir asırlık demokrasi mücadelesinin bir gecede tahrip edilmesinin başka bir izahı da yoktur. Demokrasi havarisi kesilen sözüm ona batılı batıl devletler bu gelişmelerin karşısında adeta karnından konuşuyorlar. Hâlbuki ayni çevreler bir yıl önceki “Tahrir Meydanı” olaylarını alkışlayıp, demokrasinin Ortadoğu’daki doğuşu olarak ilan etmiyorlar mıydı? Bunların da Araplardan aşağı kalır halleri yok demek ki! Şimdi özet olarak ne diyorlar; “Efendim halkın isteklerine cevap vermek lazımmış! Demokrasi sadece sandık değilmiş”!
Vay be ne büyük bir icat!
Ünlü Mısırlı yazar Necip Mahfuz’un Nobel ödülü alan “Mısır Ölüler Şehri” eseri kim bilir belki de bu günler için yazılmıştı.
Tarihi açıdan baktığımız zaman kesin olarak görülen gerçek şudur: Emperyalist devletler sömürü çarklarını devam ettirmek için bazen sömürdükleri ülkelerin silahlı kuvvetlerini siyasal iktidarlarına karşı kullanmakta, bazense siyasal iktidarlarını silahlı kuvvetlerine karşı kullanmaktadırlar. Her seferinde ise Yıllarca düşman ilan edip aman vermedikleri Müslüman Kardeşlerin Mısır da iktidara gelişine izin verilmesinin arkasında bu duruş vardır. Beklentileri Son Mısır olayları ve Ortadoğu’daki gelişmelerden, tarihi hafızamızı da kullanarak alacağımız çok derslerin olduğunu yediden yetmişe herkesin bilmesi, yarınlarımız için çok önemlidir.
Bilelim ve cümle âleme bildirelim ki; erken açan çiçekleri ilkbaharda pusuda bekleyen kışın, acıması yoktur!