Trabzon, Necef, Medine...

Bu bir vasiyetin yerine getirilme macerasının yaşandığı, her birinin ayrı bir anlamı ve hatırası olan yerlerin isimleri.

Hele Medine, kâinatın yaradılış sebebi olarak yüce Yaradan tarafından gösterilen peygamberimizin mezarının bulunduğu bir şehir.

Kerbela; Türk Edebiyatı’nın sembol isimlerinden ünlü bir şairimizin mezarının bulunduğu, şimdi Irak'ta bir kent.

Trabzon; güzel ülkemizin, inandığını yapmayı gönlüne yazdığında yerine getirmede engel tanımayan, heyecanlı insanların yaşadığı bir tarihi şehir.

Peki, bu üç şehri bir araya getirip, gönlü güzel insanların bir vasiyetin peşine düşüp “aşk” uğruna başardığı iş neydi?

Öyle ya dünyada bir ilk başarılmıştı.

Edebiyat ve insanlık tarihinde örneği görülmemiş bir duygu selinin peşinde koşup, manevi aşkın ateşinde yanarak, su ile mübarek toprağı birleştirme çabası neydi.

Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerinden olan, asıl adı Mehmet bin Süleyman, bilinen adıyla (mahlası) Fuzûlî, 1483 yılında Hilla'da dünyaya geldi. 1556 yılında Kerbela'da öldüğü bilinmektedir.

Türk divan şairi olan Fuzûlî, Türklerin Bayat boyundandır.

Bir kaside yazar ama bu yazdığı diğer şiirlerinden çok farklıdır. Su Kasidesi'nde peygamberimize olan sevgisini ve kavuşma arzusunu dile getirirken, bir de vasiyette bulunur.

Fuzûlî'nin edebiyatımızda “Su kasidesi” olarak bilinen şiirinin mısralarında gezinirken yüzyılların ötesinden gelen bir çağrı, Trabzon'da karşılığını bulur.

Bu bir vasiyetti.

VASİYETİ TRABZONLU EĞİTİMCİLER YERİNE GETİRDİ

Fuzuli Trabzon'dan, kilometrelerce öteden, asırlar öncesinden seslendiğinde nereden bilebilecekti ki, bu vasiyeti yerine bir kaç idealist öğretmenin çabaları ile yerine gelecekti.

Fuzûlî:

Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölürsem dostlar,

Kûze eylen toprağum sunun anunla yâre su.

(Dostlarım! Şayet O'nun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.) diye mısralarında vasiyetini dile getirir.

Şair gerçek hayatta sevgiliye (peygamberimize) kavuşamayacağını ve aşk arzusunun onu öldüreceğini söylüyor. Şairde Hz. Muhammed’in (SAV) elini öpme arzusu vardır. Bu emeline de mezar toprağından yapılan kâseyi Hz. Muhammed (SAV) eline alınca ulaşacak. Peygamberimiz o kaseyi eline aldığında şair de onun elini öpmüş olacak ve şair bu arzusunu giderecek.

İşte bundan tam 500 yıl önce yazılan ve peygamberimiz Hz. Muhammed'e karşı sevgisini dile getiren Su Kasidesi’nde; Fuzûlî, kavuşamayacağını bildiği peygamberimize kendi mezar toprağından bir testi yapıp içine su doldurarak peygamberimizin mezarını sulamak isteğini vasiyet olarak yer verir.

Lakin, dünya yüzünde bir buçuk milyarı aşkın Müslümanın yaşadığı bunca ülke insanından vasiyeti yerine getirmek için çabalayan Trabzon, Türkiye'den eğitimcilerin Ravza-ı Mutaharra'ya, Fuzûlî'nin mezar toprağından yapılmış testiden suyu dökene kadar, bu vasiyet yerine getirilemez. 500 yılı aşkın zaman öncesinden vasiyet olarak Su Kasidesi’nde yer alan satırlardaki “Kavuşma Arzusu” için artık yola çıkma zamanı gelmiştir.

Lise Edebiyat kitaplarında yer alan Fuzuli ve şiirlerinin okutulduğu derslerde bu konu işlenir. İşte o derslerin birinde yerine getirilememiş vasiyetin hüznü içinde, öğretmenlerimiz Fuzûlî’nin mezar toprağından yapılacak testi ile Peygamberimizin mezarına su dökmenin arzusu ile kolları sıvarlar.

Dilerseniz emekli eğitimci, öğretmen, o günün okul yöneticisi Hasan Suiçmez'den bu kutlu mücadelenin “aşka giden çileli yoldaki” vasiyetin yerine getirilme öyküsünü dinleyelim:

TARİHTE İLK! BİZE NASİP OLDU

“Araklı Anadolu Öğretmen Lisesindeki 20 yıllık görevimden sonra, Trabzon 88. Yıl Cumhuriyet Anadolu Lisesi Müdürlüğüne atandım. Geldiğimde arkadaşlar Fuzûlî Projesi’ni hazırlayarak bir girişimde bulunmuşlar, ancak başarılı olamamışlardı. Durumu bana ilettiler, ben hemen Irak Bağdat Büyükelçiliğimizi aradım. O dönem Irak için kritik dönemlerdi, görevliler ‘Başka işin yok mu?’ dercesine beni dikkate almayıp, telefonu sonlandırdılar. Ertesi gün mesai başlamadan önce ben yine Büyükelçiliğimizi aradım, mesai başlamadığı için santral beni otomatik olarak güvenliğe bağladı, ‘Buyurun, Türkiye’nin Irak Büyükelçiliği güvenlik ben Fatih Kömürlü’ sesini duyunca çok sevindim. Dedim ki, ‘Fatih bey, ben Türkiye’den, Trabzon’dan arıyorum. Tarih öğretmeni Hasan Suiçmez. Orada; bileği sert, yüreği mert bir arkadaş arıyorum.” Güvenlik, ‘Buyurun hocam aradığınız kişi karşınızda.’ deyince bu işi başarabileceğimizi düşündüm ve işi pekiştirmek için hemen; ‘Nerelisiniz Fatih Bey?’ diye sordum. ‘Hocam ben Yozgat Yerköylüyüm, hanım Sürmenelidir.’ deyince, ‘Senin hiç şansın kalmadı, hem benim isteğimi yapacaksın ve hem de sevap kazanacaksın’ diye kendisine şaka yollu seslendiğimde ne yapabileceğini bana sordu. Ben de; ‘Olduğun yerden 100 kilometre ileri gideceksin, orada Kerbela vardır. Fuzûlî’nin mezarından toprak alacaksın ve bize kargo ile göndereceksin.’ dedim. İlaveten, ‘Bu toprağı alırken; mezarın kitabesine de resim çekip bize ileteceksiniz.’ deyince, ‘Bu neden’ diye sordu? Ben de dedim ki; ‘Toprağın Fuzuli’nin mezarından alındığına inanmam gerekir!’ Bunun üzerine kahkaha atmaya başladı ve ‘Siz Karadenizlilerin her şeyi fıkra gibi.’ dedi ve ekledi; ‘Hocam size söz, timimle oraya gidip, toprağı alıp kargo ile size göndereceğim.’ Biz çok mutlu olmuştuk. Çünkü bundan yaklaşık 5 asır önce Ortadoğu'da çok tanınan ve Türkçe, Arapça, Farsça divanı bulunan çok nüktedan şairimiz olan Fuzûlî’nin ‘Su kasidesindeki’ vasiyetini yerine getirecektik.

Bu kaside de Fuzûlî diyordu ki;

Dest-busi arzusuyla ger ölürsem dostlar,

Kuze eylen toprağım, sunun anınla yâre (peygamberimize) su.

Yani diyordu ki Fuzuli; Ey dostlar, eğer onun elini öpmek arzusuyla ölürsem, mezarımdan alacağınız toprağımdan testi yapıp yâre su sunun.

TOPRAK KERBELA'DAN TESTİ KÜTAHYA'DAN KAVUŞTURAN TRABZON'DAN

Toprağı gönderdiler, Kütahya’da orijinal Osmanlı çinisi şeklinde testiyi yaptırdık. Tarihi eser olmadığına dair, müze müdürlüğünden, Arapça ve İngilizce yazılar aldık ve sponsor arayışına girdik. Doğu Karadeniz ihracatçılar Birliği Başkanı Sayın Ahmet Hamdi Gürdoğan’ın kurumsal katkıları ile tüm hazırlıklarımızı tamamlayarak 20 Temmuz 2013 tarihinde Medine’ye uçtuk. Mescid-i Nebevi’ye vararak, Ravza-i mutahharaya en yakın noktadan testi ile su döktük ve dualarda bulunduk.

Tarihi bir olayı gerçekleştirmiştik, hatta bilmeden bu işi tam da Fuzuli’nin ölüm yıldönümünde tevafuken yerine getirmiştik. Çok heyecanlıydık. Bu projeyi esasında okulumuzun Edebiyat öğretmeni Turgut Okutur Bey bir gurup öğrencimizle hazırlamıştı. Girişimleri başarılı olmayınca ben devraldım ve Allah’ın yardımı ile böylesine büyük bir vasiyeti yerine getirmiş olduk. MEB’e teklifte bulundum, Fuzûlî konusu Lise 2 Edebiyat derslerinde işlenirken bu proje de konuya ilave edilsin diye, ama daha sonra ben görevden ayrıldım ve konuyu takip edemedim.

Böyle bir projeyi tarihte Trabzonlu olarak gerçekleştirmemiz ayrı bir değere sahipti. Ayrıca burada anlatamayacağım çok değerli olaylarla da orada karşılaştığımızı belirtmek isterim.”

++++++

NUMUNE'NİN BAHÇESİNDEKİ ŞİRİN BİNA

Numune hastanesi, ismi üstünde örnek bir hastane olarak 1947 yılında hizmete başladı. Yıllar boyunca Trabzon ve bölgeye hizmet etti. O yıllarda Trabzon gibi toprağı kıt, arsa bulmakta zorluk çekilen bir kentte, ana binanın etrafında geniş bir arazi bırakılarak yapılan Numune Hastanesi, bahçesi ile de örnek teşkil ediyordu. Hastane bahçesindeki ağaçlar, çiçekler, oturma alanları ile hastalara da ayrı bir dünyanın güzelliğini sunuyordu. Hastane bahçesi hasta ve ziyaretçileri için ayrı bir güzellik katarken aynı zamanda personelin çocukları da düşünülerek o çiçek ve ağaçların güzelliğini tamamlayıcı bugünün ismi ile kreş yapılmıştı. Hemşire doktor ve diğer çalışanların çocukları bu binada okul öncesi eğitim ve bakım hizmetlerinden yararlanıyordular. Bu şirin bina bugün de hizmette. Sağlık hizmetlerinin bir bölümü burada yürütülüyor. Numune Hastanesi için henüz ne karar verilmiş, gelecekte hastane binası ve arsası ne olacak bilemiyoruz. Hastanede halen sağlık hizmeti verilmekte. Şehir hastanesi hizmete açıldığında sanırım bu hastanenin de kaderi belli olur.

Her ne yapılacaksa inşallah toplumun yararına olur. Numune Hastanesi’nin bahçesinde olanca sevimli hali ile duran ve şu anda Covid-19 test merkezi olarak hizmet veren bina mutlaka değerlendirilip kentin sağlık alanındaki geçmişi anlatan Sağlık Müzesi olarak hizmet verebilir.

Binanın görünümü, özgün yapısı buna müsait.

Numune Hastanesi er geç elden geçirilecek. Ya yıkılacak ya da esaslı bir tadilattan geçirilip yeniden fonksiyonlandırılarak hizmete devam edecek.

Bu arada şehrin en güzel yerinde bulunan hastane ve bahçesinin bu haliyle bile güzelliğini korumak için gereğini yapmak lazım.

Hastane bahçesindeki bu şirin bina var ya, sakın ola ki her ne yapılacaksa yapılsın mutlaka korunmalı.

Trabzon'da kent kimliğine tanıklık eden yapılar giderek yok olurken bir hatırlatma yapalım dedik.

Bu arada Tabakhane yokuşunun hemen başında bulunan eski Sağlık Evi binasını da unutmuş değiliz. Güzelim tarihi bina orada çürümeye bırakılmış.

Sanırım yıkılmasını beklemiyordur yetkililer.

Sağlık Müdürlüğü bünyesinde bulunan tarihi değer taşıyan yapılar umarım değerlendirilir.