Çünkü gereksizdir..
Her şey açık ve nettir!..
De-ğiş-ti-ri-le-mez..
Hangi anayasayı yaparsanız yapın..
Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin, kim hangi ahkamı keserse kessin, kim 'barış kardeşlik projesi' derse desin Türkiye Cumhuriyeti'nin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün ilelebet devamı için kaçınılmaz bir şekilde altı kalın harflerle çizilmesi gereken “Tek millet, tek dil, tek bayrak, tek devlettir”
Cumhuriyetimiz 1923'te kurulurken nasılsa 100. yılımıza koşarken de durum aynı..
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet varlığının maddeleri puslu değil, berraktır..
Sayalım..
Önce:
Bu milletin adı 'TÜRK MİLLETİDİR'..
Nasıl Almanya Anayasası 'ALMAN'.. Fransa Anayasası 'FRANSIZ' , İngiltere Anayasası 'İNGİLİZ' diyorsa, oralarda vatandaşlık bağı ile yaşayan insanlar kendilerini öyle görüyorsa, Türkiye'de de kurucu irade olan 'TÜRK MİLLETİDİR..'
'Türkiyeli milleti' diye tabir olamaz..
Gülerler adama..
Bu ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olanlar, etnik kökeni ne olursa olsun, hiç bir ayrımcılığa maruz kalmadan, tarihten beri Türk milletinin birer vazgeçilmez parçasıdır..
Diğer adlandırmalar ayrıştırmanın yollarıdır..
Türkiye Cumhuriyeti ‘Üniter Devlettir’..
Dedik ya maddeler berraktır..
Sayalım..
Madde-1: Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk milletinden başka bir millet, devletin kurucu unsuru kabul edilemez, devlete ortak yapılamaz.
Madde-2: Türkiye Cumhuriyeti, bir ulus devlettir. Ulus devletin tek bir resmi dili olur; "Türkçedir." İkinci bir dil resmi dil haline getirilemez. Herhangi bir etnik gurubun diliyle milli eğitimde öğretim yapılamaz...
Madde-3: Türkiye Cumhuriyeti ulus devletinin tek bir bayrağı vardır. O da ay yıldızlı bayrağımızdır.
Madde-4: Kurucu millet olarak 'Türk.. Türk milleti' yerine 'Türkiyeli' olmasını, özerklik federal yönetim şekli istemek, Türkiye Cumhuriyeti ‘Üniter Devlet’ sistemine aykırıdır..
Madde-5: Türkiye Cumhuriyeti'ne, ‘Üniter Devlet’ yapısının yerine İtalya, Almanya gibi devletler örnek olarak gösterilemez. Bu devletlerden hiçbiri üniter devletten federasyona geçmemiştir. Aksine ayrı ayrı parçalardan oluşmuşlardır; yani parçalardan bir bütün olmuşlardır. Bizde ise tersinden bir gidiş vardır; yani bütünden parçalara gidilmek istenilmektedir.
Madde-6: Soykırım adı altında talep edilen tazminatlar gerçekle ilgisi ve alakası bulunmayan tarihi çarpıtmalardır. Devletin hiçbir organı veya yetkilisi bu tür etnik gruplarla veya milletlerle müzakere edemez. Türk milleti bu toprakları can vererek, kan dökerek almıştır.
Madde-7: Türkiye Cumhuriyeti'nde milli irade, demokrasi, hoşgörü gibi kavramlarla Türk milletine dayalı üniter devlet yapısının yanına ikinci bir milleti ortak olarak kabul etmek suçtur.
Demokrasi aynı zamanda bir kurallar ve kanunlar rejimidir.
Vazgeçilemez gerekli kanunlar vardır..
Ve bu kanunlar Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğü için uygulanır.
Gerçek milli irade, bölünmeye müsaade etmeyen; vatanına, milletine, bayrağına, devletine her şartta sahip çıkan iradedir.
- ALİ RIZA PAŞA' YI BİLİR MİSİNİZ?
İrade deyince aklıma Artvinli kahraman general Ali Rıza Paşa geldi..
Sevr Antlaşması’na tek başına direnen adam..
Ahıska Atabekleri sülâlesinin Artvin koluna mensup çok değerli bir şahsiyet.. Kendisi Mehmet Medet Bey’in oğlu Ali Rıza Paşa’dır.
1854 yılında Artvin’in Vezir Köyü’nde dünyaya geldi.
Paşanın Millî Nevsal’de çıkan biyografisinde kendisinden Gürcistan’ın en asîl bir ailesine mensup olduğu belirtilerek, yaptığı görevlerle vatanseverliği ve yiğitliği üzerinde bilhassa durulmuştur.
Erzurum Askerî Lisesi’nden sonra İstanbul’da Harp Okulu’ndan topçu üsteğmeni olarak mezun oldu.
Bir süre Almanya’da eğitim gördü.
Yurda döndükten sonra Harp Okulu’nda topçu öğretmeni olarak görev yaptı. 1896 yılında başlayan Türk-Yunan savaşına katıldı. Harbiye ve Bahriye nazırlıkları görevinde bulundu.
Bu görevi sırasında ‘31 Mart Olayı’ meydana geldi.
İsyancıların hakaretine maruz kaldı. Balkan Savaşı’nda Çatalca Komutanlığı göreviyle başkent İstanbul’un ön savunmasına katıldı.
Mondros Mütarekesi’nden sonra Damat Ferid Paşa’ya,
“Top da vardı, tüfek de.. Niçin harp etmediniz de mütareke yaptınız?” diyerek tepkisini ortaya koydu.
Ali Rıza Paşa, 22 Temmuz 1920′de Yıldız Sarayı’nda toplanan Saltanat Şûrâsı’nda Sevr Antlaşması için yapılan görüşmelerde red oyu kullanarak Padişah Vahdeddin’e karşı çıkan tek kişi oldu.
1921 yılında vefât etmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa, Paşanın yegâne oğlu Fazıl Rıza Atabek’e şu telgrafı çekmiştir:
“Vatanımız, babanızın umduğu gibi kurtulur da hepimiz halâs buluruz. Taziyetler, gözlerinizden öperim.” Mustafa Kemal
İşte Türk milletinin iradesi budur sevgili okurlar..
Bugün de bu milleti ayrıştırma planı yapanlara karşı budur..
Siz bakmayın sessiz duruşa!..
Burası Patagonya Cumhuriyeti hiç değildir..
İyi bayramlar sevgili okurlar..