Yazmamak için direndiğimden mi bu doluluk? Yoksa hep mi böyleydi zihnimin içi?
Yaralarım sızlıyor, hani geçmişlerdi? Sen öpünce geçerler sanmıştım, geçecekler ama değil mi? Sen daha çok öpeceksin, ellerini yaralarımın üzerine koyup gizleyeceksin, geçecekler. İzleri kalacak belki, varsın kalsın.
Görünce hatırlayıp başardığımızı hisseder gülümseriz usulca. Yaralar geçince kötü anılar da silinir mi dersin? Yoksa zihnimmizin köşesinde avlarını, bizi bekler gibi yatarlar mı pusuya? Yok oluşumuzu kendi ellerimizle mi hazırlıyoruz sence?
Ellerimizin yara bere oluşu bundandır belki, ya da yok oluşumuz değil kurtuluşumuzdur hazırladığımız.
Ellerimizdeki yaralar el ele tutuşmadığımızdandır. Bence öyledir. Sence de öyle midir?
Hislerimizi bir kutuya koyup biriktirebilsek benim kutumda çokça sen özlemi birikirdi. Hatta şu an bahsettiğim yaraların, anıların içimi parçalayan acısından bile çok olurdu. Kutuya koymadan önce öperdim hepsini, çokça.
Acılarımı da sen öperdin, ben senin her hissine sımsıkı sarılırken.